GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:32
Tarih:13.12.2019

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de herkesi saygıyla selamlıyorum.

Ben de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerinde görüşlerimizi ifade edeceğim ama ondan önce bugün Ankara'da Sıhhiye Adliyesinde uzun süredir devam eden JİTEM davasının duruşması vardı. 19 kişinin yargılandığı ve 17 kişinin katledildiği dosya, maalesef tıpkı diğer faili meçhul dosyalar gibi, tıpkı diğer 1990'lı yıllarda işlenen ve üstü örtülen, cezasızlık politikasıyla yok sayılan dosyalar gibi beraatle sonuçlandı. Burada önceki dönem işlenen suçlar, maalesef bu dönemin iktidarının eliyle, bu cezasızlık politikalarıyla bir kez daha sahiplenilmiş oldu. Biz buradan bu yaraların sargılanması, bu yaralara dermanın sağlanması için adaletin bir an önce sağlanması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, dediğim gibi, ben Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerine konuşacağım. Eskiden "Bilim" de varmış önünde ama biz bilimi bir tarafa bırakalı uzun bir dönem oldu. Çünkü bir ülkede bilimin olabilmesi, bilimin sanayi üretebilmesi, teknoloji üretebilmesi için demokrasinin ve özgürlüklerin olması gerektiğini benden önceki milletvekili arkadaşlarımız da söyledi.

Eğer bir ülkede çocuklar daha okula başlar başlamaz, ilkokul 1'inci sınıftan, hatta okul öncesi eğitimden başlayıp üniversiteye kadar bir şekilde tekçi bir bakış açısıyla yetiştirilirse; sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen bir nesil yetiştirilirse üniversiteye gelecek gençlerden bilim üretmelerini bekleyemeyiz. Tabii ki bir de üniversitelerin durumu bilimi üretemememizin de en önemli parçalarından biri. Şu anda Türkiye'nin dört bir yanında onlarca üniversite var ama bu üniversitelerin birçoğunda bırakın profesörü, doçentlerin bile olmadığı üniversitelerin sayısını biz artık tespit edemiyoruz. Hukuk fakültesinin başına veterinerin dekan olduğu bir dönemi yaşıyoruz ve maalesef itiraz eden, bilimsel araştırmalar yapan, eleştirilerini sunan bütün akademisyenler de ya ceza tehdidiyle ya ihraç tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. Bunlardan 2 tane örnek vereceğim, bunları daha önce de bu Meclis kürsüsünden ifade etmiştik.

Bunlardan bir tanesi, Bülent Şık'tı. Bülent Şık, bildiğiniz gibi, Kocaeli'nin de aralarında bulunduğu bazı bölgelerde kanserin yaygınlaşmasını araştıran bir bilim insanıydı. Bununla ilgili bir rapor düzenledi ve bu raporu kamuoyuna deklare etti. Ancak kendisiyle ilgili olarak, gizli belgeleri temin etmek ve açıklamaktan beş yıl ile on iki yıl arası ceza istendi ve kendisine ceza verildi. Bir bilim insanıydı ve bu bilim insanı maalesef yaptığı bir araştırma neticesinde ya da yaptığı bir araştırma nedeniyle cezalandırıldı.

Yine, hatırlarsınız, bu Meclis kürsüsünden çokça ifade etmiştik "Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisine imza atan barış akademisyenleri, 1.121 barış akademisyeni bu ülkede var olan savaş siyasetine itirazlarını dile getirdikleri için "hain" "terörist" "vatan haini" ilan edildiler. Önce KHK'yle ihraç edildiler, haklarında davalar açıldı, bu davalardan cezalar aldılar, en son, bu cezaların ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine taşıdılar. Bakın, Anayasa Mahkemesi, bu ülkenin en üst yargısı bunun bir ifade özgürlüğü ihlali olduğunu, bunun ifade özgürlüğüne aykırı bir tutum olduğunu ifade etti ama bu kararı verirken çok mahcup bir biçimde "Ama biz bunun içeriğine katılmıyoruz." diye bir açıklama yapmak zorunda kaldı.

İşte, hâl bu hâlken bu ülkeden teknoloji de bilim de sanayi de çıkmaz arkadaşlar. Çünkü baktığımız kadarıyla -şimdi, biz bütçenin tamamını inceledik, baktık- yani, özellikle, bu Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2014 yılı bütçesinde silah sanayisine yani savunma sanayisine 44 milyar bir bütçe ayrılmışken 2020 bütçesi 160 milyar TL neredeyse... Kaç katı, siz hesap edin arkadaşlar. Altı yılda, bu Bakanlığımızın bütçesinin neredeyse tamamını sanayi alanına yönlendirmiş vaziyetteyiz. Yani nedir? Ya bir savaşın bir ortağı olup bir şekilde bunları pazarlayacağız ya bir ülkede bir şekilde savaş çıkmasını sağlayacağız ya da bu savaşın çıkmasını umacağız, savaş çıkması için dualar edeceğiz. Bu şekilde, ülkenin kalkınmasını bekleyeceğiz.

Türkiye'de her şey ithal edilir olmuş. Baklagiller ithal edilir, buğday ithal edilir, un ithal edilir ve ben, kendi memleketimden de biliyorum -buradaki birçok arkadaşın da memleketinde muhtemelen benzer manzaralar vardır- topraklarımız boş, işletilmiyor ama biz, dışarıdan buğdayı ithal ediyoruz, dışarıdan baklagilleri ithal ediyoruz çünkü biz, gıdaya, tarıma bir şekilde destek sunmuyoruz. Bizim tek derdimiz silah sanayisi olmuş, onu da üretemiyoruz arkadaşlar, getiriyoruz yurt dışından bütün parçaları, aslında montaj sanayisi yapıyoruz. Getiriyoruz, Legolar gibi bunları birbirine birleştiriyoruz ve her taraftan da birilerinin yaptığı silahların reklamını veriyoruz.

Ben, Bakanın sosyal medya hesabına baktım, Bayraktarların reklam ajansı gibi çalışıyor, Bayraktar reklam ajansı. Her attığı "tweet"in 3 tanesinden 1'i Bayraktarların yaptığı İHA'lar, SİHA'lar, insansız hava araçları vesaire, bunların reklamını yapmakla uğraşmış. Keşke, bir firmanın reklamını yapmakla uğraşacağına gerçekten bu ülkenin kalkınması için bazı adımlar atılsaydı.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sanayi üretimi onlar, sanayi üretimi.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Sanayi üretiyor da bundan başka sanayi üretimi yok mu? Türkiye'de başka sanayi biçimleri de var, açıklayayım...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Onların da reklamını yapıyor.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Onların reklamını bütün Türkiye yapıyor.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Besin sanayisi var, makine sanayisi var, maden, tekstil sanayisi, dokuma, orman ürünleri, cam, seramik, kimya...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hepsinin yapıyor.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Onların da reklamını yapıyor.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Size dünya kadar sayabilirim. Bunları yapmıyoruz arkadaşlar. Şöyle yapıyoruz tabii: Birilerinin talanına açıyoruz. Mesela "Maden sanayisini geliştireceğiz." diye Kaz Dağları'nda 190 bin ağacın kıyımını başka şirketler eliyle yaptık. Yine burası yapmadı, yurt dışından başka bir şirket geldi, 190 bin ağacı yok etti; şöyle bir açıklama yaptı hatta...

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - PKK'nın yaktığı ormanlardan bahset!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - "Biz dışarıdan işçi çalıştırmıyoruz, Türkler çok iyi taş taşır."

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Olmadı, olmadı.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sıra size geldiğinde siz konuşursunuz, ayıptır ya!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Yabancı şirketlerin Türkiye'deki insanlara bakış açısı maalesef bu arkadaşlar.

Peki, "Kimya sanayisini ne kadar geliştiriyoruz?" derseniz, yani bu topraklara ekolojik sisteme zarar vermeyecek tek bir sanayi türüyle uğraşmıyoruz. Tıpkı atomu bir şekilde parçalara ayıranlar gibi, o atomun parçalanmasından insanlık namına bir şeyler çıkarmaya çalışmamız gerekirken, atom bombası hâline getirip insanları yok etmek için kullanıldıysa bizim de bilime bakış açımız bu. Bilime bakış açımız, dediğim gibi, "Biz, sanayiyi nasıl geliştirebiliriz?"

Arkadaşlar, bu, ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacak bir durum değil, kendimizi savaşlar üzerinden organize edemeyiz, savaş beklentisiyle ekonomimizi dizayn edemeyiz. İşte, onun için, biz buradan, bu kürsüden defalarca dedik ki: "Bu bütçe savaş bütçesi, sürekli savunmaya para harcadığımız bir bütçe." Ama "Topraklarımız boşken tarımı nasıl geliştirebiliriz?" diye düşünmüyoruz "Bu ülkede gerçek bilim insanlarını nasıl yetiştirebiliriz?" diye düşünmüyoruz arkadaşlar. Üniversitelerde artık gençler kalmıyor, kaçıyor, bu ülkeden kaçıyorlar. Bu, 1.128 akademisyeni siz ihraç ettiğiniz için şu anda dışarıda bağımsız bir şekilde akademisyen kimliklerini devam ettirmeye çalışıyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hayır, kaçmıyorlar, gençler kaçırılıyor PKK tarafından.

BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekili, değerli kardeşimize...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Yine, dediğim gibi, bakın, bu üniversitelerde bir özgürlük alanı olmadığı için kendilerini ifade edemiyorlar ki. Siz, sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen bir beyinden üretim bekleyebilir misiniz? Bu beyinler üretim yapamaz, biat eder. Siz böyle bir nesil yetiştirmeye çalışıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Biat etsinler, itiraz etmesinler." değil mi? Bunu defaatle de söylediniz, bunu böyle yetiştirmeye çalıştınız, müfredatlarınız bu biçimde, bilime yaklaşımınız bu biçimde, sanayiye yaklaşımınız bu biçimde, teknolojiye yaklaşımınız bu biçimde. Onun için, yıllardır bir yerli otomobil hayaliyle yaşıyoruz. Yerli otomobille ilgili de ancak dışarıdan parçaları getiririz Türkiye'ye, Legoları birleştiririz, onu ben de yaparım arkadaşlar, rahat olun, onu ben de yaparım. Onun için aman aman bir bütçe ayırmanıza gerek yok. Getirin, çok da severiz biz, çoluk çocuğu toplarız, onlar da birleştirirler.

Onun için, değerli arkadaşlar, bu bütçenin yapılışı, bu bütçeye bakış açısı, bu ülkeyi yönetiş biçiminiz gerçekten ülkenin kalkınmasına katkı sağlamıyor. Ekolojiyi, doğayı talan ediyorsunuz, sürekli bir savaş ortamıyla insanların huzurunu bozuyorsunuz, özgürlük ortamlarını yok ederek genç beyinlerin, üretici beyinlerin bu ülkeyi terk etmesine neden oluyorsunuz. Bütün gençler şimdi diyor ki: "Ben bu ülkeden nasıl kapağı atarım, soluğu başka bir ülkede alırım?"

Arkadaşlar, bu yolun, yol olmadığını defalarca söyledik. Bence biz gençleri biraz dinleyin, bu ülkeyi ancak biz dönüştürüp değiştirebiliriz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)