GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:32
Tarih:13.12.2019

HDP GRUBU ADINA DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) - Genel Kurulu ve tüm halkımızı selamlıyorum.

Beş gündür burada -sizlerin de bildiği gibi- bütçeyi tartışıyoruz. Birileri teşekkür ediyor, birileri çok iyi, çok güzel bir bütçeden bahsediyor. Evet, beş gündür burada tüm Genel Kurula "Bu bütçe kimler için yapıldı, neden yapıldı?" diye sormak istiyorum. Mesela, kadınlar var mı içinde, gençler var mı? İşçiler, çocuklar, akademisyenler, bilim var mı içerisinde? Kimler için yapıldığını tekrar sormak istiyoruz ve biraz ona değinmek istiyorum.

Birçok vekil arkadaş bahsetti burada; "Saraylar için yapıldı." dediler, "Şatafatlar için yapıldı." dediler. Evet, ben de katılıyorum, saraylar ve saltanatlar için yapılıyor bu bütçe çünkü emekçi halkımız bu bütçenin hiçbir yerinde yok.

Evet, ben de buradan belki büyük saraylara yani kışlık, yazlık, uçan, yüzen saraylara değil ama küçük saraylara dair bir şey söylemek istiyorum: Peki, bu sarayları, bu şatafatı, bu devasa harcamaları biz nerede gördük? Diyarbakır'da gördük. Biz nerede gördük? Mardin'de gördük. Biz nerede gördük? Van'da gördük bu harcamaları. Ne zaman gördük? Tabii ki kayyumlar döneminde gördük, küçük sarayları gördük. Evet, bu harcamalarla buna vurgu yapmak istiyorum. İşte, tam da burada, bütçenin kimler için yapıldığını, nerelere harcandığını, nerelere gittiğini tekrar, tekrar etmek istiyoruz.

Bugün, Diyarbakır'da, Mardin'de, Van'da kayyum döneminde bunları açıklayan Eş Başkanımız Selçuk Başkan -sizlerin de bildiği gibi tutsak- şahsında tüm tutsak olan arkadaşlarımızı buradan selamlıyorum, tekrar saygıyla hatırlatmak istiyorum. Peki, işte, tam da "Bu bütçeler nereye gidiyor?" derken, biz kadınlar cephesinden nereye gidiyor? Peki, bütçede kadın, genç, çocuk, işçi, akademisyen var mı? Maalesef, o da yok.

Peki, asgari ücret, ekonomik kriz bu kadar derinken, bu kadar varken, bakın, kadınlar tarafından bir de bakalım bütçeye diyorum. Kayıtlı, kayıtsız; güvenceli, güvencesiz; sendikalı, sendikasız; part-time, taşeronda çalışan birçok kadın var. Gıdadan sağlığa, deriden tekstile birçok iş kolunda çalışan kadınlar var ama bu bütçede kadınlar yok, kadının adı, kadının kimliği yok çünkü bu ülkede kadına dair hiçbir şey yok. Kadına -bizlere- ya ölüm ya şiddet ya taciz ya tecavüz ya da hapishaneler reva görülüyor. Daha dün burada kadın bakanlığı yani Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı konuşulurken kadın arkadaşlarımız söz aldılar; bakanlıklara dair, kadına dair, kadın cinayetlerine dair söz aldılar. Evet, onlar buralarda konuşurken -haberlerde- 3 kadın katledildi; yine en yakınları tarafından, yine en yakınlarındaki erkekler tarafından katledildi.

Peki, bizler bunları biliyoruz da iktidarın kadın katliamlarına bakışı nedir, nasıldır, neler yapıyor; buna dair bir şeyler söyleyelim. Erkeği koruyan politikalar devam ediyor, mahkemelerde iyi hâl indirimleri yapılıyor, boşanmak isteyen kadınlara "Git uzlaş, evini, yuvanı dağıtma." deniliyor ama siyasi tutsaklara gelince güvenlikli hapishanelere konulurken katiller açık hapishanelerde tutuluyor. Biliyorsunuz, bir Ceren Özdemir cinayeti vardı; bugün haberlere düştü, onu buradan sizlerle paylaşmak istiyorum arkadaşlar. Neydi? Ceren Özdemir'in katili bugün kendisinin istediği bir cezaevine sevk edildi, cezaevine gitti ve bugün yapılan, çıkan haberde şunu söyledi; Ceren Özdemir'in katili, kendisini tanımayan bir erkek tarafından katledilen Ceren Özdemir'in katili şunu söylüyor: "Ben mahkemeye çıkarıldığımda, güvenlik gerekçem dolayısıyla..." Güvenlik uygun olmadığı için SEGBİS'le katılacak mahkemeye ve bu bir karar altına alındı. Ne kadar hızlı bir şekilde karar altına alındı ama kendisinin güvenlikte olmadığını düşünen bir katil, bugün, sokak ortasında hiç tanımadığı bir kadını katledebiliyor. İşte, bugün, ölmemek için öz savunma uygulandığında ise ağırlaştırılmış hapis cezaları veriliyor, öz savunma yaptığımız için. Tek tek, bir sürü isim var; burada sadece hatırlatmak için birkaç kadın katliamından bahsetmek istiyorum: Fatma Şengül, Emine Bulut, Ceren Damar, Şule Çet ve en son Ceren Özdemir en azından hafızalarımızda kalan isimlerden. Peki, bu adaletsizliğe ses çıkaran, kadın katillerine "Dur!" diyen, "Yaşamak istiyoruz." diye haykıran kadınlara neler yapılıyor? Alanlarda kolluk kuvvetleri saldırıyor, gözaltına alıyor ve tutukluyorlar; o da yetmiyor, hapishanelerde cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalıyorlar.

Daha geçtiğimiz günlerde, hepinizin de malumu, Bakırköy Cezaevinde, Esin Kavruk'tan hukuksuz bir biçimde DNA örneği almak istemişler ve bu esnada kendisine ve koğuştaki diğer kadın arkadaşlarımıza fiziksel ve cinsel saldırıda bulunmuşlardır. Yine, çok uzağa değil, geçtiğimiz haftaya gidelim. "Ölmek istemiyoruz, yaşamak istiyoruz!" dediğimiz için... Şili'de başlayan ve dünyanın dört bir yanına yayılan danslı kadın protestosu var çünkü bizler alanlarda, gittiğimiz her yerde, kadına dair, kadın cinayetlerine dair sözümüzü sloganlarımızla söylüyoruz; bu da farklı bir protesto sonucu. Evet, dünyanın birçok yerinde yapıldı ama Türkiye'de, maalesef, bu protestoda saldırıyla karşı karşıya gelindi, 6 kadın arkadaşımız ters kelepçeyle gözaltına alındı. Dün Ankara Güvenpark'ta aynı eylem yapıldı ve arkadaşlarımız, kadınlar kelepçelenerek, yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı.

Peki, bu kadar korkunun, tedirginliğin nedeni nedir diye düşünüyoruz, özelde de kadınlar cephesinden nedir? Çünkü kadınların hak ve eşitlik mücadelesi için yüzyıllardır mücadele ediyoruz. İlmek ilmek ördüğümüz bu mücadelelerimiz, kazanımlarımız var; bu kazanımlar üzerinden bizden daha fazla çekiniyorsunuz diye düşünüyoruz ve bu korkuyu mevcut bütçe tekliflerine baktığımızda da görüyoruz. Bugün burada oylayacağımız bütçelerin hiçbiri toplumsal cinsiyete dayalı olan bütçeler değildir. Kadın istihdamının önünü tıkayan, kadını erkeğe bağımlı kılmanın önünü açan bütçeleri kesinlikle kadınlar olarak kabul etmediğimizi bir kez daha söylüyoruz. Buradan -doğrudur ki- verilmeyen her hak için kadınlar yüzyıllardır olduğu gibi haklarını almak için mücadele ediyor ve mücadele etmeye de devam edeceğiz.

Ekranları başında bizi izleyen değerli halkımız, bugün, zengin ile yoksul, işçi ile patron, üretenler ile sömürenler arasındaki gelir adaletsizliği her geçen gün derinleşiyor. Türkiye, en zengin yüzde 20'lik kesim ile en yoksul yüzde 20'lik kesim arasındaki gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa'da 2'nci sırada yer alıyor. Bugün üzerinde konuştuğumuz bütçede de bu adaletsizliğe çözüm bulacak bir teklif içerilmiyor.

Halkın, emekçilerin sorunlarını görmezden gelen, onların beklenti ve taleplerini öteleyen bir bütçe kanunuyla karşı karşıyayız. Emekçilere asgari yaşamı reva gören, emeklilikte yaşa takılan, milyonlarca insana kazandıkları hakkı fazla gören, emekliliği açlık sınırı altında yaşamaya mahkûm eden, halka yetinmeyi, şükretmeyi öğütlerken kendi lüks yaşamlarından biraz olsun fedakârlıkta bulunmayan, saraylarda şatafat içerisinde yaşayanların oluşturduğu bu bütçe kadınların, işçilerin, kamu emekçilerinin, çocukların, mültecilerin, engellilerin bütçesi değil diyoruz.

Gelin, bu bütçeyi yeniden düzenleyelim. Meclis önünde kendini yakan, "Köle değiliz." diyen, haykıran inşaat işçilerinin, yoksulluk nedeniyle siyanür içerek intihar edenlerin çığlıklarına kulak verelim. Gelin, yoksulluk nedeniyle çalışmak zorunda kalan işçilerin şantiyelerde, fabrikalarda ölümlerinin önüne geçelim. Gelin, ailesiyle birlikte tarım işçisi olarak gittiği Antalya'da patronunun daha fazla kâr etme hırsıyla göz göre göre ölüme yollanan 13 yaşındaki Berivan Karakeçililer için bir bütçe hazırlayalım. Gelin, paraya doymayan, AKP döneminde palazlanan taşeron, yandaş patronların kasalarını daha fazla dolduran bir bütçe değil; halktan, emekçiden yana olan bir bütçe isteyelim. Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan bu adaletsiz ekonomi politikalarından bir an önce vazgeçelim. Eşit, parasız, ana dilde eğitim hakkının kapsamlı bir şekilde geliştirilmesine yönelik; işçilerin, emekçilerin asgari değil insan onuruna yakışır bir şekilde yaşayacakları, pay alabilecekleri bir bütçe istiyoruz. Yani merkezinde kadınların, çocukların, akademisyenlerin, bilimin, engellilerin, mültecilerin olduğu bir bütçe talep ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)