GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:17.12.2019

MHP GRUBU ADINA YAŞAR YILDIRIM (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığına bağlı Diyanet İşleri Başkanlığının 2020 yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, Doğu Türkistan davasının efsanevi lideri İsa Yusuf Alptekin'i rahmet, minnet, şükranla anıyorum. Allah'ın rahmeti, mağfireti, lütfu, ihsanı üzerine olsun. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 3 Mart 1924 tarihinde 429 sayılı Kanun'la İslam dininin, inanç ve ibadetle ilgili işlerini yürütmek ve dinî kurumları idare etmek üzere kurulmuş bir teşkilattır.

İslam, 5 temel değeri korur: Canı korur, malı korur, aklı korur, nesli korur, dini korur. Bu cümleden olarak Diyanet İşleri Başkanlığının görevlerinden en önemlisi de dini korumasıdır.

İslam dininin düşmanı var mıdır? Elbette ki vardır. İslam dini Mekke'de açık tebliğ başladığı günden itibaren düşmanla karşılaşmıştır. Peygamber Efendimiz (AS) Mekke'de açık tebliğe başladıktan sonra müşrikler tarafından tehdit edilmiş, tecrit edilmiş, yurdundan çıkarılmıştır, malumlarınız, daha sonra Medine'ye hicret etmiştir. Medine'ye geldikten sonra ehlikitapla karşılamış, Yahudilerle Medine'de bir anlaşma yapmış ve bu anlaşmayı hayata geçirmiştir ama Yahudilerin ilk yaptığı iş, Peygamber Efendimiz'i kendi mahallelerine götürüp bir suikast hazırlamak olmuştur, değirmen taşını arkasında yuvarlayarak Peygamber Efendimiz'in (AS) canına kastetmişlerdir.

Yahudi düşmanlığı hâlihazırda devam etmekte, Filistin'de her geçen gün, her geçen saat binlerce Müslüman'a zulmetmekteler. Yahudi düşmanlığının bitmesi mümkün müdür? Elbette bir gün bitecektir, elbette bir gün İslam galip gelecektir.

Bununla birlikte, Mekke'nin fethiyle birlikte müşriklerle olan düşmanlık bitmiş, ehlikitapla olan düşmanlık başlamış. Ama burada Müslümanların başlattığı bir düşmanlık söz konusu değildir, Yahudiler cana kastetmiştir, Hristiyanlar Haçlı Seferi düzenlemişlerdir. Bin dört yüz yıl evvel ilk Haçlı Seferi Bizans İmparatoru Herakleios tarafından 40 bin askerle İstanbul'dan Şam'a gönderilmiştir. Niye gelmiştir? Medine'de yeni yeni zuhur eden, güçlenmeye başlayan İslam'ı yeryüzünden silmek, hayatta kalanları da köleleştirmek içindir.

Herakleios'un kontrolündeki Haçlı Seferi Şam'a gelmiştir. İslam tarihinde Hendek Savaşı olarak bilinir. Peygamber Efendimiz (AS) Hendek Savaşı'na gitmek üzere Medine'de bütün gücünü toplamıştır. Oradan Tebük'e gelmiştir. İslam tarihinde Tebük Savaşı olarak bilinen hadisede 2 ordu karşılaşmamıştır, veba salgını vardır ve 2 ordu bir araya gelememiştir.

Yani bakıldığında, daha Müslümanlar yeni yeni dünyaya zuhur ederken, yayılırken haçlılar tarafından yeryüzünden silinmek üzere binlerce kilometre ileriden Haçlı Seferleri düzenlenmiştir. Haçlı Seferlerinin ilki budur; sonu, devam etmektedir. Daha sonra, Anadolu'ya, bu coğrafyaya yapılan Haçlı Seferlerini Selahattin Eyyubiler, Alparslanlar, Kılıç Arslanlar, Fatihler, Kanuniler ve Mustafa Kemaller engellemiştir. Ülkemize, bundan yüz yıl evvel Çanakkale'ye gelmişlerdir; Fransız'ı, İngiliz'i hep bir araya gelmişler ve Anadolu coğrafyasındaki, bugünkü Türkiye coğrafyasındaki İslam'ı bitirmek, kalanları aynı maksatla köleleştirmek üzere ama geldikleri gibi gitmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı'nda -yapılan anlaşmanın neticesinde- haçlılar Polatlı'ya kadar geldiler, top sesleri Ankara'dan duyuluyordu ve Mustafa Kemal Atatürk bunları aldı, götürdü, denize döktü ve geldiklerine de geleceklerine de pişman etti. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Ülkemize yapılan en son haçlı seferi de 15 Temmuz gecesidir. (MHP sıralarından alkışlar) Bu haçlı seferidir ki bizim çok iyi irdelememiz, çok iyi tespit etmemiz, çok iyi araştırmamız gerekir. Haçlılar, 1 haçlıyı telef etmediler, 1 lira para harcamadılar, 1 askerleri ölmedi; bizim insanımızı devşirdiler, kendilerine kul köle ettiler, parayı da bizden topladılar ve bir gecede bizim ülkemizi zapt etmeye kalktılar. İşte o 15 Temmuz gecesi -hiç kimse kusura bakmasın- haçlı seferlerine ilk postayı atan, alayına "Dur!" diyen ve ilk demeci veren siyasi lider Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'dir. (MHP sıralarından alkışlar) Burada kimse kusura bakmasın, bugün bu tartışma oldu. Bitti mi? Bitmemiştir; ne FETÖ biter ne haçlı seferi biter ama şekil değiştirir.

Kıymetli milletvekilleri, haçlı zihniyeti, Müslümanlara, İslam'a tahammül edemez, bir tahammülsüzlüğü söz konusudur. Niye tahammülsüzlüğü söz konusudur? Bunların kendi yapısıyla ilgili bir hadisedir. Bundan yirmi yıl evvel Avrupa'nın göbeğinde kendi soydaşları, kendi akrabaları, kendi komşuları, kendi hemşehrileri tarafından Bosnalılar (Boşnaklar) bir soykırıma uğramışlardır. Tek sebepleri Müslüman olmalarıdır. Bunları keserken, öldürürken, diskoteğe gideni, camiye gideni, namaz kılanı, içki içeni ayırmamış; kimin nüfus kâğıdında "Müslüman" yazıyorsa, kim Müslüman olarak biliniyorsa katletmişlerdir. Bosna'nın Ahmiçi kasabası vardır, Hırvat haçlılar, o kasabada bulunan çocukları, yaşlıları, kadınları bir camiye toplamışlar; diskoteğe giden de o camiye gelmiş, meyhaneye giden de o camiye gelmiş, camiye giden de o camiye gelmiş; caminin içerisinde toplanan Müslümanlar cayır cayır yakılmıştır. İnsanlık Müzesi vardır orada. Bir de Kıbrıs Lefkoşa'da İnsanlık Müzesi vardır, 1964 yılında Türk tabip albayın çoluğunu çocuğunu küvette kesmişlerdir yine haçlı zihniyetli Rumlar. Dolayısıyla Haçlı Seferleri bitmez, haç ile hilalin mücadelesi bitmez. Ne zaman biter? Kıyamette biter. Onun için uyanık olmamız gerekir

Ama şartlar değişiyor; artık toplu, tüfekli, tanklı Haçlı Seferlerinin yerine beşinci kol faaliyetleriyle yeni Haçlı Seferleri başladı. İslam'ı koruyacak... Kim koruyacak? Allah İslam'ı korur, dinini korur; biz ona vesile olursak ne mutlu bize. Diyanet ona vesile olursa ne mutlu Diyanetin mensuplarına, Türk milletinin mensuplarına.

Haçlı Seferlerinin hedefi bu coğrafya olmuştur. Niye bu coğrafya olmuştur? Çünkü iki yüz yıldır bu coğrafya Ümmetimuhammed'in güvenli limanı olmuştur. Bosna'dan, Arnavutluk'tan, Dağıstan'dan, Çeçenistan'dan, dünyanın herhangi bir yerinden, başı sıkışan, dininden diyanetinden dolayı yurdundan çıkarılan kim varsa bu coğrafyaya gelmiştir. Dolayısıyla bu coğrafya, İslam'ın bize göre 4'üncü büyük mübarek beldesidir. (MHP sıralarından alkışlar) Ve Türk milleti, bu coğrafyanın mensubu olarak Müslümanların ağabeyidir. Türkiye, Müslüman ülkelerin lideridir. Hiç duydunuz mu yurdundan çıkarılanın İran'a gittiğini, Mısır'a gittiğini, Arap ülkelerine gittiğini? Dolayısıyla Avrupa'da "Türk" dendi mi "Müslüman", "Müslüman" dendi mi "Türk" anlaşılır.

Ama şimdiki beşinci kol faaliyetlerinde şunu görüyoruz, gördüğümüz şudur: Artık, Müslümanları terörle eş değer noktaya getiren gizli faaliyetler ve birdenbire ortaya çıkan terör örgütleri. Bir taraftan bir İslamofobi oluşturulmaya çalışıyor. Bunun altında da yatan Haçlı Seferlerinin haçlı zihniyetidir.

Efendim El Kaide'dir, IŞİD'dir, DEAŞ'tir, Boko Haram'dır, bunların hiçbirinin Müslümanlara bir faydası yoktur. Öldürürken "Allahuekber" diyor, ölen de "Allahuekber" diyor. Öldürdükleri, katlettikleri insanlara baktığınız zaman 100'ü Müslüman'dır, tesadüfen bir ikisi başka dinin mensubu çıkıyor. Buna "Dur." diyecek Diyanet teşkilatı, Türkiye'deki Diyanet teşkilatıdır, dünyadaki İslam teşkilatlarıdır.

İslam'ın iyi anlatılması, bu tür terör örgütlerine insan sağlayan yerlerin iyi tespit edilmesi, İslam'ın iyi hayata geçirilmesi gerekir. Birinci görev de bu yönden Diyanete düşer. Bununla birlikte, birçok yerde merdiven altı Kur'an kursları görüyoruz. Ne idiği belirsiz İslami vakıflar, İslami dernekler görüyoruz. Hepsinin altından bir gün cinsel istismar çıkıyor, bir gün değişik bir şey çıkıyor. Onun içindir ki Türkiye'de Diyanetin bu tür vakıflara, bu tür merdiven altı Kur'an kurslarına müdahale etmesi ve bunların önüne geçmesi gerekir, bizim de Diyanete sahip çıkmamız gerekir çünkü Diyanet üzerinde de İslam'ı yıpratmak için, Diyaneti kötülemek için çeşitli beşinci kol faaliyetleri ve algı operasyonları yürütülüyor. Dinimize ve Diyanetimize sahip çıkmamız lazım. Ancak Diyanetin mensupları da kendi dinlerinin temsilcileri olduğunu bilerek hâl, hareket, fiil ve davranışlarına da dikkat etmelidirler. Onlar da bilmelidirler ki kendilerinden kaynaklanan en ufak bir hatada İslam'a fatura kesiliyor. Onun için, Diyanetin mensupları da dikkat etmeli, biz de Diyanete sahip çıkmalıyız.

Şimdi, burada tartışıldı, dendi ki: Efendim, Diyanet dünyanın her yerine cami yapıyor. Bunları yapan Diyanet Vakfıdır. Diyanet Vakfının en son aldığı cami yaptırma kararı Kerkük'deki Akıncı Camisi'dir. Biz de vesile olduk. Diyanet Vakfı bağışlarla ayakta durur. Birer lira verenler vardır ama o birer lira çok bereketli birer liradır, birer lira çok fazla bereketlidir. Bunun yanı sıra, Diyanet Vakfına 300 milyon dolar veren olmuştur. Kim vermiştir? Allah rahmet eylesin diyorum, eski Başbakanımız Bülent Ecevit vermiştir. Medine'de dedesinden kalan 300 milyon dolarlık arsanın -o gün satılmış- parasını Diyanet Vakfına vermiştir. Dolayısıyla, biz yurt dışına çıktığımızda herhangi bir yere gidip de bir cami görürsek memnun oluyoruz. Hiç unutmam, Bosna'da Hüsrev Paşa Camisi'nde kıldığım namaz, Harem-i Şerif'te kıldığım namaz gibiydi. Müslüman olan, dünyada yapılan camiye karşı çıkmaz; kim yaparsa yapsın. Biz yapıyoruz, biz bu milletin evlatlarıyız, biz İslam âleminin abisiyiz. Cenab-ı Allah bize böyle bir şeyi lütfetmiş, böyle bir şeyi ihsan etmiş; elbette ki bunun ecri Cenab-ı Allah tarafından vakti geldiğinde verilecektir.

Kıymetli milletvekilleri, bizim vakit de bitti, kusura bakmayın. Birçok şey de yarım kaldı. Yalnız, burada Diyanet İşleri Başkanlığında personel talepleri var. Vekil imamlar var, vekil imam diye bir şey olmaz; sözleşmeli personel var, öyle de bir şey olmaz. İmamın vekili, imamın aslı olmaz; imam imamdır. Yarım imam dinden, yarım doktor candan eder. Dolayısıyla, Diyanet İşlerinde "vekil imam" "sözleşmeli imam" ve benzeri imam tabirlerinin kullanılmasını kabul etmiyoruz ve bütün Diyanet personelinin kadrolu Diyanet personeli olmasını şuradan talep ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Hacım, buyurun.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Başkanım, beş dakika, toparlaması için...

BAŞKAN - Hacım zamanı planlar.

YAŞAR YILDIRIM (Devamla) - Bununla birlikte, Diyanetteki atamalarda, maalesef, sendikal çekişmeleri görüyoruz. Liyakate göre atamalar olmalıdır. Sayın Diyanet İşleri Başkanından, yetkililerden talebimiz budur. Liyakat ehli olanlar gelsin, dinini diyanetini seven, vatanını milletini seven insanlar bizim imamlarımız olsun, bizi yönlendirsin.

Bununla birlikte, Diyanet İşlerinin hac organizasyonunu takdir etmeden buradan gitmeyi düşünmüyorum. Hac organizasyonunu gidenleriniz bilir; 3,5 milyon insan bir beldeye toplanır; aynı anda, aynı saatte, aynı mekânda ibadet etmek mecburiyetindedir. Bu, çok büyük bir organizasyondur. Diyanet İşleri Başkanlığı, hac organizasyonlarını diğer ülkelerden çok daha iyi organize etmektedir ve diğer milletlerden çok daha öndedir. Buradan Diyanet İşleri Başkanlığına hac organizasyonlarından dolayı çok çok teşekkür ediyoruz.

Sözlerimi burada noktalarken -Sayın Başkan bizi bağladı "Hacı bilir." diye, dolayısıyla çok fazla uzatmadan- demem odur ki: Dinimize diyanetimize, vatanımıza ve milletimize sahip çıkmamız gerekir. Burada ufak tefek mevzularda elbette ki tartışmalar olabilir ama bunlarda tartışma olmaz.

2020 yılı bütçesinin Türk milletine, ülkemize, devletimize, Meclisimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz eder, hepinize saygılar sunarım.

Saygılar Sayın Başkanım. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)