GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:17.12.2019

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nin "Denge" başlıklı 3'üncü maddesi üzerine söz aldım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini aktaracağım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2020 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi, 1 trilyon 95 milyar 461 milyon gider, 956 milyar 588 milyon gelir, 138 milyar 873 milyon TL açıkla bağlanmaktadır. Açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranıysa yüzde 2,9; faiz dışı fazlaysa 67 milyon TL. Aslında, üzerinde konuştuğum 3'üncü madde genel bütçe giderleri yani (I) sayılı cetveldeki kamu idarelerine tahsis edilen 1 trilyon 82 milyar 21 milyon 197 bin TL ödenek ile yine (I) sayılı cetvelde yer alan bütçe geliri 941 milyar 944 milyon bin TL arasındaki farkın yani 140 milyar 77 milyon 196 bin TL'nin net borçlanmayla karşılanmasına ilişkin yönetime yetki verilmesi maddesi.

Değerli milletvekilleri, bütçe, esas itibarıyla iki ayaklıdır. Bu ayaklardan birisi, kamu idarelerine tahsis edilen ödenekler yani giderler; diğeri ise bu ödeneklerin karşılanacağı kaynakları oluşturuyor. Makul olanı, makbul olanı bu iki ayağın birbirine denk gelmesidir. Öyle olursa bir aksama söz konusu olmaz. 2020 bütçemiz, bu anlamda, 138 milyar 873 milyon TL bir açıkla bağlanıyor. "Bütçe açığı" dediğimiz şey, gelirin gideri karşılayamaması anlamına geliyor. Ne yapacaksınız, bu durumda, borçlanacaksınız. İşte, biz de bu 3'üncü maddeyle birlikte o borçlanma yetkisini merkezî Hükûmete vermiş olacağız.

Değerli arkadaşlar, tabii bütçe açıkları aynı zamanda kamu finansman açıklarının da önemli bir kısmını oluştururlar ve 1970'li yıllardan bu yana da kamu finansman açıklarının önemli bir kısmı bütçe açıkları olarak gelmiştir. Günümüzde belli bir oranda bütçe açığının varlığı, kontrol edilebilir seviyelerde olduğu sürece bir bütçe aracı olarak da kullanılabilmektedir, daha doğrusu, bir ekonomik araç olarak da kullanılabilmektedir. Tabii ki bu açığın ne kadar olduğu, taşınabilir, sürdürülebilir olması ekonomik şartlara bağlıdır. Yine, bütçenin o ayaklarını oluşturan gelir ve gider ayaklarının içerikleri, tertipleri ve bunlarla ilgili politikalar son derece önemlidir. Bu açıdan baktığımızda, evet, kaç gündür bütçe konusu Meclisin gündemine geldiğinden bu yana bütçenin bu yönleriyle değerlendirilmesi buradan, bu kürsüden yapıldı, komisyonlarda bu konular tartışıldı. Burada bütçe açığının olması çok önemli bir sorun değil, biraz önce ifade etiğim gibi, içerikleri önemlidir ancak dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus var ki o da bunların yapısal hâle dönüşmemesidir, yapısal hâle dönüşümü konusunda dikkatli olunmasıdır.

Değerli arkadaşlar, tabii ki, bu açıkları konuşurken bazı şeyleri de dikkate almamız gerekir. Türkiye uzun zamandır iç ve dış güvenlik konularında önemli harcamalarda bulunmaktadır, bunların önemli bir kısmı terörle mücadele için yapılmaktadır. Kırk yıldır PKK terör örgütüyle mücadele ediyoruz yani bunların elbette ekonomik anlamda da ciddi bir maliyeti var. İşin sosyal maliyeti ayrı bir yerde, civanlarımızı veriyoruz, canlarımızı veriyoruz. Bunun tabii ki ekonomik bir karşılığının olması mümkün değil, bunun parasal bir değerle ölçülebilmesi mümkün değil ancak parasal anlamda da baktığımızda ciddi şekilde harcamalarda bulunuyoruz. Buradaki harcamalar değildir sadece maliyet, bir de kaybettiğimiz kaynakların alternatif maliyeti vardır, fırsat maliyeti vardır. Alternatif ve fırsat maliyetlerine baktığımızda, yine aynı şekilde FETÖ terör örgütüyle mücadelede yaptığımız harcamalar ve kullanamadığımız kaynaklar, onlara ilişkin alternatif ve fırsat maliyetlerini de dikkate aldığımızda -belki de bugün çok eleştirdiğimiz- Türkiye'nin dış borcuna denk gelebilecek bir kaynaktan bahsediyorum.

Evet, bütçe konuşmaları, tartışmaları sırasında bazı konularda bazı alanlara kaynak tahsisi konusunda buradan eleştirilerimiz oldu, daha çok kaynak istiyoruz, daha çok kaynağı devlet işlev ve fonksiyonlarının yerine getirilmesinde, ekonomi politikalarının uygulanmasında, teşviklerde elbette kullanmak istiyoruz ama Türkiye gerçeklerini de görmemiz gerekiyor, bilmemiz gerekiyor. Bu kaynak tüketimleri bu anlamda Türkiye'yi gerçekten ciddi sıkıntıya sokan konular ama buna rağmen Türkiye bütçesi de ekonomisi de güçlü.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, terörle mücadelede görev alan asker, polis, korucu, tüm güvenlik mensuplarımızı milletin kürsüsünden bir kez daha minnetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında bütçe kanunlarını önemli yapan, milletin bütünüyle ilgili olmasıdır. Çok önemli bir şeye karar veriyoruz. Neye karar veriyoruz? Biz, köylüsüyle, çiftçisiyle, işçisiyle, esnafıyla, çalışanıyla 2020 yılında bir yıl içerisinde üreteceğimiz tüm malların ve hizmetlerin parasal karşılığının yaklaşık yüzde 22,6'sını merkezî hükûmete toplama yetkisi veriyoruz. Bir yıl içerisinde kazanılacak gelirin, milletin elde edeceği gelirin yüzde 22,6'sını alma, toplama kararını veriyoruz ve bunu tekrar dağıtma kararını veriyoruz. Bu açıdan baktığımızda gerçekten çok önemli bir karar. İşte, bunun için de buna biz "bütçe hakkı" diyoruz, bunun için de "Bütçe hakkı kutsaldır." diyoruz, "Veballi." diyoruz.

Bu vesileyle ben 2020 yılı bütçesinin Türk milletine hayırlar getirmesini, hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, değerlendirme konusunda söylenecek elbette çok şey var ama zaman sınırlı. Ben sürem bitmeden bir başka konuyu da gündeme getirmek istiyorum. Malumlarınız, 27 Aralık tarihi Büyük Atatürk'ün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 100'üncü yıl dönümü. Ben, öyle zannediyorum ki 27 Aralıkta Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde olacak. Ben, buradan bir Ankara milletvekili ve bir Ankara çocuğu olarak, aynı zamanda Ankaralı birisi olarak bu 100'üncü yılın kutlu olmasını diliyorum ve bu vesileyle bir hususu da dikkatlerinize çekmek istiyorum Ankara milletvekili sıfatımla.

Ankara bir metropol. Evet, hepimiz aslında burada yaşıyoruz, tüm milletvekilleri, 600 milletvekili Ankara'da yaşıyoruz ama aslında Ankara'yı da çok fazla görmüyoruz. Bir Ankara daha var Ankara'da, hepinizin dikkatini oraya çekmek istiyorum, Ankara'nın bir de taşrası var.

Ben, başkent Ankara'mıza hep birlikte, 600 milletvekiliyle sahip çıkalım diyorum.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)