| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 18.12.2019 |
HDP GRUBU ADINA ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün size, yaşadığım toprakların en aca, Türkiye Cumhuriyeti'nin belki de en acı günlerini, karanlık günlerini yani kırk bir yıl önce Maraş'ta yapılan bir katliamı anlatacağım. Sizden ricam, sataşma yerine vicdanınızla dinleyin, sonra cevap verirsiniz.
Değerli milletvekilleri, o topraklarda binlerce yıl Kürt, Türk, Alevi, Sünni birlikte yaşadı fakat 70'lerin sonuna doğru geldiğimizde, o zaman ülkemizde artık bir kaos ortamı vardı. Günde 5-10 kişi ölüyordu ve biliyorsunuz, NATO'nun içinde "Gladio" diye bir örgütlenme vardı. Bu örgütlenmenin Türkiye'deki ayağı da kontrgerilla ve MİT'in içindeki bazı insanlardır. O dönemi iyi anlamak için özellikle Paul Henze'nin, CIA'in Ankara temsilcisinin sözlerine kulak vermek lazım, onları iyi bilmek lazım. O zaman Paul Henze diyor ki: "Bir 'Yeşil Kuşak' projesi var; Sivas, Malatya, Maraş, Hatay; burada 'Yeşil Kuşak' yaratma projesi gereği, özellikle de emperyalizme ve Amerika'ya karşı gelişen bir tepki de var." Ve şu sözleriyle devam ediyor: "Biz o dönem sağı, dindarları destekledik ama sevdiğimiz için desteklemedik. 'Din elden gidiyor, komünizm geliyor. diyerek biz bu projeyi uygulamaya soktuk." Bu, ilk olarak 4 Nisanda Gıjık dedemizin, 75-80 yaşında bir dedemizin öldürülmesiyle, bir kıraathanenin taranmasıyla başlıyor. Daha sonra 6-7 Nisanda Ankara Ulus Postanesinden 3 tane bomba gönderiliyor. Bunlardan bir tanesi Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu'na, biri Pazarcık Belediye Başkanı'na, biri de Abdülkadir Aksu'ya gönderiliyor. O zaman Abdülkadir Aksu Adıyaman Emniyet Müdür Yardımcısı, daha sonra Maraş olayları sırasında da Emniyet Müdürü. Ve o dönemden sonra, ayın 7'sinde Ali Çelik adında efsane bir albay Maraş'a silahlar gönderiyor, bombalar gönderiyor. Bu, 15 Nisanda, 1978'te bir operasyonla yakalandı. Bu bombaların üzerinde nereye atılacağı tek tek yazılıydı. MİSK, Ülkü Ocakları, cami ve sinemaya atılacağı yazıyordu. Silahların bir kısmı da yakalanamadı. Daha sonra, Malatya'da, Hamit Fendoğlu'nun öldürülmesinden sonra büyük olaylar oldu. Malatya'da 8 kişi öldürüldü, yüzlerce ev, iş yeri tahrip edildi. Daha sonraki dönemde Sivas'ta 3-4 Eylül 1978'de, biliyorsunuz çok büyük olaylar oldu; bu olaylarda da 10 kişi katledildi, 93 kişi yaralandı, yüzlerce iş yeri ve ev tahrip edildi.
Maraş'ın bir de o dönemde durumuna göz atmak gerekiyor: Maraş'ta özellikle o Pazarcık Ovası bataklıktı. Orada sıtmadan ölsün diye gönderilen Aleviler... O Mizmili Gölü'ndeki bataklığın kurutulması, oradaki Gavur Gölü'nün Asi Nehri'ne kanalla tahliyesinden dolayı o topraklar çok verimli topraklar oldu; bu da Alevi'lerin Maraş'taki pastadan pay almasını, büyük paylar almasını sağladı. Böyle bir ortamda, Alexander Pack'ın -Amerikan Büyükelçiliğinin Birinci Kâtibi- Maraş'ta siyasi partilerle, sivil toplum örgütleriyle toplantılar yaptığını biz biliyoruz.
19 Aralığa geldiğimizde; sinemaya bir bomba atılıyor; bu bomba, ses gücü çok yüksek, tahrip gücü olmayan bir bomba, sadece provokasyona yönelik bir bomba. Burada gerekçeli hüküm kararı var. İsmet Çalışır; ETKO üyesi, Esir Türkleri Kurtarma Ordusunun üyesi ve bir itirafçı; bunu yani bu olayları, bu olayların nasıl olduğunu tek tek anlatıyor. Aynı gün, sivil insanlar, mahallede, özellikle Yörükselim Mahallesi'nde evleri işaretliyorlar. Ayın 21'ine geldiğinde de TÖB-DER üyesi 2 öğretmen öldürülüyor ve bunların cenazeleri morga konuyor. Morgda o dönemin hastane başhekimi Çetin Diker o gün otopsi yapmıyor, 2'nci gün ikindi namazı gelene kadar cenazeleri sahiplerine vermiyor. Cenazeler ikindi namazı sırasında alınıyor, Ulu Cami'ye doğru kortej oluşuyor ve orada maksat iki karşıt grubu karşı karşıya getirmek ve getiriliyor. Daha önceden binaların çatılarına yerleştirilen insanlar taş yağmuruna tutuyor. O cenazeye on binler katılıyor. Ve cenazeler yere bırakılarak mahalleye çekilmek zorunda kalıyorlar ve camiden de "Kızılbaşlar, kızıllar camiyi bastı, camiyi yakıp yıkıyorlar." diyerek, halı parçaları gösterilerek tahrik ediliyor. Ayın 22'sinde bu olaylar olduktan sonra, 23'ünde esas saldırı o zaman başlıyor. Binlerce katliamcı Yörükselim Mahallesi'ne yürüyor. Yörükselim Mahallesi'nde bir direniş de var aynı zamanda. Fakat kenar mahallelerdeki -özellikle Çamlık bölgesi, bilenler varsa- Çamlık'ın altındaki evler tamamen yakılıp yıkılıyor, insanlar katlediliyor.
İkinci saldırı da Karamaraş'tadır. Karamaraş da Alevilerin yoğunlukla yaşadığı bir mahalledir. O mahallede de adını gururla yâd ettiğim, saygıyla andığım, Yolboyu Köyü Muhtarı Mehmet Mengücek katliamcıları üç gün boyunca o mahalleye sokmuyor. Fakat ne yazık ki Alevilerin, solcuların yaşadığı Namık Kemal Mahallesi'nde, Dumlupınar Mahallesi'nde bazı aileler toptan yok ediliyor; çok acı olaylar bunlar. O olaylarda Ali Traş, 11 yaşında çocuk, eli kolu kesilerek bir kazanda kaynatılıyor arkadaşlar. Diğer taraftan, Cennet Çimen, 80 yaşında tek gözü kör olan bir vatandaşımız, o sağlam olan gözü tornavidayla çıkarılıyor, foseptik çukuruna atılıyor. Burada sadece bir tanesini göstereceğim; çok acı resimler katledilen çocuk resimleri var, burada göstermek istemiyorum. Ama şunu içim yanarak, ibretlik olsun diye gösteriyorum; bir hamile kadının karnı yarılarak cenini çıkarılıyor arkadaşlar. Biz bu olayları yaşadık fakat o Kıbrıs'a iki saatte çıkarma yapan Türk Silahlı Kuvvetleri yedi gün boyunca olaylara müdahale etmedi, yedi gün boyunca ve binlerce iş yeri, ev tahrip edildi, resmî kayıtlara göre 111 kişi öldürüldü ama biz gayriresmî rakamları biliyoruz, daha çok insan katledildi orada. Fakat ne oldu? Sıkı yönetim mahkemesinde... Burada gerekçeli hüküm kararı var, 1.330 sayfa, 804 sanık var arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Bunlardan 22'si idam, 7'si müebbet, 321'i de bir yıl ile yirmi dört yıl arasında ceza aldı. Kısa sürede çıkarılan aflarla bu insanlar serbest kaldılar. 68 önemli sanık da hiç bulunamadı. Geldiğimiz günde, bugün, o öldürülen, katledilen insanların mezar yeri belli değil; bu, yargıya da yansıdı fakat hiçbir sonuç alınamadı.
Değerli arkadaşlar, şimdi, çözüm nedir burada? Biliyorum, hiçbiriniz bu olayları kabul etmiyorsunuz, hiç kimsenin vicdanı kabul etmez. Ama çözüm şudur: Bu olaylarla yüzleşmek ve o katilleri lanetlemek, suçluların ortaya çıkmasını sağlamaktır. Ama ne yapılıyor? Özellikle iktidardan rica ediyorum, biz her yıl...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Bir dakikalık bir zaman...
BAŞKAN - Yok, ilaveyi verdim.
Teşekkür ediyorum Sayın Özen.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Bitti mi?
BAŞKAN - Bitti, evet, süreniz bitti.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Ricam, aynı olayları tekrar yaşatmasınlar. Sıkıyönetim uygulanıyor, insanlar içeri sokulmuyor. Biz, orada yaptığımız cemevimizde gidip şehitlerimizi anacağız, bir karanfil bırakacağız, dualarımızı okuyacağız. Onun için, bu konuda iktidardan destek bekliyoruz çünkü Sivas'ta, Çorum'da on binlerce insan yürüyor ve hiçbir olay da çıkmıyor.
BAŞKAN - Sayın Özen, teşekkür ediyorum.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Ben bu kolaylığın gösterilmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)