| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 18.12.2019 |
HDP GRUBU ADINA EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜİK, Türkiye genelinde işsizlik rakamlarının temmuz-ağustos-eylül aylarını kapsayan ağustos döneminde yüzde 14'e yükseldiğini açıklamıştır. Bu da işsiz sayısında geçen yıla oranla 980 bin kişilik bir artış olduğu anlamına gelmektedir. Böylece işsiz sayısı 4 milyon 650 bin kişi olmuştur. Bu işsizlik oranları yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin göstergesidir, dibe vurmadır.
"Bu yeni sistemde istikrar kalıcı hâle gelecek, hızlı karar, gecikmeyen icraat ve etkili ekonomik büyüme ivme kazanacaktır." denilerek girilen başkanlık sistemiyle, aslında ekonomimiz son bir hızla dibe doğru ilerlemiştir.
Her alanda olduğu gibi işsizlik bile Türkiye'de eşitsiz dağılmış durumda. 2018 yılında yüzde 29,6'yla en yüksek işsizlik oranı Van, Bitlis, Muş ve Hakkâri'de görülmüştür. Yine 2018 TÜİK verilerine göre en düşük gelir Van, Muş, Bitlis, Hakkâri, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Urfa ve Diyarbakır illerinde görülmüştür. Elbette bunun bir rastlantı olmadığını biliyoruz. Sosyolojik olarak Kürtler çok ciddi işsizlik, yoksulluk yaşamaktadırlar. Halkın büyük bir kesimi en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz durumda. Kürt coğrafyası bu anlamda yoksulluk coğrafyasına dönüştürülmüştür. İnsanın aklına, AKP'nin iktidara gelirken verdiği gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırma, bölgedeki işsizlik ve yoksulluğu sona erdirme vaatleri, şatafatlı projeler, proje açılışları geliyor. Bugün geldiğimiz noktada ise gelir dağılımındaki adaletsizlik Edirne'den Kars'a ilmek ilmek yol olur hatta uzar da uzar, sonu gelmez.
Güvenlik meselesinde hızlı, seri işleyen mekanizma, örneğin mesele bir hastane açmak olduğunda süreyi on yıla kadar uzatabiliyor. Bir büyükşehir olan Mardin'in hâlâ bir araştırma hastanesi yok mesela. Yatırım yapma konusunda her zaman isteksiz olan iktidarlar mesele cezaevi açmak olduğunda, yüksek yüksek güvenlikli cezaevleri ve kampüsleri çok hızlıca açabilmiş durumdalar.
Trajikomik bir örnek vereyim: Erciş Şeker Fabrikasının temeli 1964'te atılmış ancak açılışı 1989'da yapılmıştır. Fabrikanın temelinin atıldığı gün görevlendirilen bekçi, fabrikanın açılışının yapıldığı yıl emekli olmuştur. Yani aslında, bekçi yirmi beş yıl boyunca bir temeli korumuştur, sağ olsun.
Yapılan hiçbir yatırım olmadı mı? Elbette oldu. Örneğin GAP bu konuda önemli bir adımdı. Ancak istatistiklere baktığımızda GAP, Türkiye sıralamasında daha çok gerilemiş ve bölge ile iller arasındaki gelişmişlik farkını giderme hedefi tam tersine dönüşmüştür. GAP'la hissedilir oranda iş alanları yaratılmamış, işsizlikte artış olmuştur. Bir de Ilısu Barajı var ki "yatırım" denilerek tarihin yok edildiği, Hasankeyf'in tarumar edildiği bir yıkım projesine dönüşmüştür.
Değerli milletvekilleri, yerel demokrasinin gelişip uygulandığı temel mekanizma belediyeler ve belediye meclisleridir. Bir kenti yönetecek, bir kent hakkında kararlar alacak ve daha önemlisi, bunu Meclis kararıyla işletecek yegâne alandır belediyeler ama maalesef ki kayyum rejimi bu alana da doğrudan müdahale ediyor. Nasıl mı? İllerde merkezî hükûmeti temsilen bulunan valiler, mülki amirler olarak idari alanlarda son derece söz sahibiler; birçok konuda karar alma, yasaklama yetkilerine sahipler; öyle ki yasaları dahi görmezden gelecek kadar yetkililer. Mesela, 2911 sayılı Yasa'ya rağmen gösteri ve yürüyüşleri önceden izne tabi tutacak kadar yetkililer; canlarının istediğine göre, keyiflerince, sürekli yasaklayacak kadar yetkiye sahipler. Aynı valileri, yetmiyor, bir de kayyum olarak atıyorsunuz. Bu kayyum valiler, vatandaşların oy vererek seçtiği makamları gasbedip bir kentin yol, su, imar gibi insanların hayatlarına doğrudan etki edecek alanlar hakkında tek başlarına karar alma yetkilerine sahip oluyorlar. Kayyum valilerin o gasbettikleri belediye makamlarına gelince yaptıkları ilk iş belediye meclislerini lağvetmek oluyor. Dolayısıyla vatandaşın oy vererek seçtiği, kente dair karar alma yetkisiyle yetkilendirdikleri meclisleri feshediyorlar ve daha önemlisi, kendilerini denetleyecek denetleme mekanizmasını ortadan kaldırıyorlar. Belediyelerimize kayyum atanmasıyla birlikte kayyumların belediye meclislerini feshetmeleri sonucunda, yerel karar alma organları olan belediye meclislerimiz işlevsizleştirilmiş, belediye meclis üyelerinin iradeleri gasbedilmiştir; yetmemiş, belediyelerin AKP'de olduğu birçok yerde belediye meclis üyelerimize dahi kayyum atanmıştır. Bu durumda, belediye meclislerimizde sadece HDP'li üyelerin değil, diğer partilerden seçilen meclis üyelerinin de iradesi aslında yok sayılıyor. Şu ana kadar toplamda 493 belediye meclis üyesinin iradesi gasbedilmiştir. Yani aslında, bu durumda, kayyum atanan her ilde bir merkezî tek adamlık sistemi oluşuyor ki bu da valide vücut buluyor.
Değerli arkadaşlar, Diyarbakır'da 91, Van'da 70, Mardin'de 53 belediye meclis üyemiz şu an görev yapamıyor. Ben, daha detaylandırıp Mardin'den size örnek vereyim: Mardin Büyükşehir Belediyesi 484.657 seçmen oy kullanarak seçildi, 53 belediye meclis üyesi seçildi; bu üyelerden 32'si HDP'li, 20'si AKP'li, 1'i Saadet Partili. Aslında, bunlar 484.657 seçmenin temsilcisi durumundaydılar ama maalesef bu meclis şu an toplanamıyor ve Mardin'deki halkın seçme hakkı gasbedilmiş durumda. Öyle ki Mardin Büyükşehir Belediyesinin internet sitesine girdiğinizde, sayfada kayyumdan başka kimsenin fotoğrafı yok; onu geçtim, seçilmiş belediye meclis üyelerinin isimleri, resimleri, sayıları dahi yok.
Kayyum uygulaması açıkça Anayasa'ya aykırılık teşkil eder ki bu uygulama anayasal bir suç.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Anayasa'ya göre...
EBRÜ GÜNAY (Devamla) - Anayasa'nın 127'nci maddesi çok açık hüküm ifade ediyor.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Son fıkra...
EBRÜ GÜNAY (Devamla) - Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, sadece görevleriyle ilgili bir suç sebebiyle haklarında soruşturma ve kovuşturma açılması hâlinde geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılabileceği düzenlenmiştir. Kısaca, görevden uzaklaştırma için belediye başkanı hakkında öncelikle bir soruşturma veya kovuşturma açılmalı ve bu soruşturma veya kovuşturma, göreviyle ilgili bir suç nedeniyle açılmış bulunmalıdır. Bu hâlde bile görevden uzaklaştırma tedbirine başvurulması zorunlu değildir, ihtiyaridir.
2016 yılından beri devam eden kayyum atamaları, Kürtlerin yerel deneyimlerine, kazanımlarına ve pratiklerine büyük bir siyasi darbedir. Kayyum atamalarına bağlı olarak, 15 bine yakın işçi ve memur, 300'e yakın muhtar ihraç edilmiştir. Belediye eş başkanlarımız, yüzlerce meclis üyemiz hepinizin bildiği gibi tutuklanmıştır. Hepinizin bildiği ama kulaklarınızı kapadığınız gerçek şu ki kayyumlar lüks, israf ve yoksulluğun temsili olmuş durumdalar; özel banyolardan at çiftliklerine, fincan takımlarından kadayıflara ve çerezlere milyonlarca lira harcamışlar. Mardin Büyükşehir Belediyesine atanan kayyum ilk dönemde, Mardin'de 1 milyar TL borç bırakmıştır; bakanlara 600 bin TL tutarında telkâri gümüş hediye etmiştir; kuruyemiş ve kahve alımı için 164.550 TL harcamıştır. 6 milyon geliri olan MARSU 620 milyon TL borçlandırılmıştır. Kamuoyuna yansımış bunlar; faturalar, belgeler orada duruyor.
Bugün, iki gündür basında tartışılan bir konuyu hatırlatmak istiyorum: Kızıltepe Belediyesine atanan kayyum Kızıltepe Belediyespor'a yapılan yardımı kesiyor ve gerekçe şu: "Sporcular, PKK dağ kadrosundadır." Yani, aslında bahane bulmakta, yaratmakta sınır tanımıyor artık kayyumlar çünkü amaç, vatandaşın sosyal, kültürel, sporsal faaliyetlerini engellemek ve bu gelirleri kendi yandaşlarına vermektir; başka bir izahatı yok bunun.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde Altın Kentler Platformu tarafından düzenlenen Altın Şehir Ödülleri'nde, tüm bu borçlanmayı yapan, Mardin'de 2 TL olan içme suyunun litresini 6,25 TL'ye çıkaran, elektriklerin ve suyun sürekli kesilmesine sebep olan, işlek caddeleri güvenlik gerekçesiyle kapatan ve esnafın iş yapmasını engelleyen Vali kayyum Mustafa Yaman'ı yılın valisi seçmiştir. Açıkçası, bize göre de yılın en başarılı valisi çünkü bu kadar borcu ve israfı yapmak için özel bir çaba gerekiyor, özel bir çalışma azmi gerekiyor! Vali bunları iyi yapmış! Ben de buradan kendisini kutluyorum bu konuda!
Değerli arkadaşlar, kayyum, Türkiye'de demokrasinin ayaklar altına alındığının açık, net göstergesi ve sistematik bir hâlidir. Bugün, Türkiye, tek partili döneminin dahi gerisine gidilmiş bir dönemi yaşamakta. Söz konusu Kürtler olunca kendi kanunlarımızı bile çiğneyen bir iktidar gerçekliği var. Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu Türkiye'de söz konusu Kürtler olduğunda şartlar, "ama"lar "fakat"lar devreye girer ki bu bize kazandırmaz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)