GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:37
Tarih:18.12.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pazartesi günü hep beraber Tarım Bakanımızı dinledik; hayaller Hollanda, gerçekler Türkiye.

On yedi yıllık AK PARTİ iktidarında, tarım cenneti Türkiye'nin çiftçileri üretimi unuttu. Çiftçimiz borcunu borçla kapatmaya çalışıyor. Sektörün kredi burcu son bir yılda 5 milyar lira arttı. 2004 yılında toplam kredi borcu 5 milyar liraydı. Çiftçilerimizin takibe düşen kredisi 5 milyar liraya yükselmiş durumda. En önemli tarım kentlerinden biri olan şehrim Mersin'deki çiftçilerimizin takipteki kredisine baktım, o da son bir yılda yüzde 104 artmış maalesef. Girdiler artmış, fiyatlar düşmüş, takipteki borç 2 katına çıkmış. Gel de borcu öde!

İktidara geldiğiniz günden beri nüfusumuz 16 milyon kişi artarken tarım alanları 3,5 milyon hektar azaldı. Çiftçi sayısı 600 bin kişi azaldı, tarımın gayrisafi yurt içi hasıladaki oranıysa her yıl düşmeye devam ediyor ama artan iki başlık var: Üretim girdileri, tarım ürünü ithalatı. Gel de çiftçi ol!

Tahıl ambarı Anadolu'ya sadece 2019'un 10'uncu ayında 6,7 milyon ton buğday ithal edildi. TMO yıl sonuna kadar 1,5 milyon ton daha ithal etme yetkisine sahip durumda. Gel de aldırma!

İthal buğday deposu olduk. Tarım Bakanı "dönemsel" diyor, biz ise "sizin döneminizde" diyoruz. İthal ettiğiniz ürünlere bakıyoruz; buğday, pamuk, mısır, ayçiçeği, soya. Üretimle ilgili nereye eliniz değse kuruyor. Gel de Sayın Bakana inan!

Sayın milletvekilleri, KÖYDES projesi sizindi, ilk yıllarında köylerimizin imarı ve sosyal ihtiyaçları açısından olumlu neticeler alındı; bu hizmetiniz için teşekkür ederiz. Mevcut yatırım programına alınmayan köylerimizin içme suyu, yol gibi altyapı hizmetleri yerelde KÖYDES'le yapılıyordu. Bu projeyle birlikte muhtarlıklara yaptırılan işler köylülere ek gelir getiriyordu, köylülerimiz yerleşim alanlarının yönetimine ve imarına katılıyordu, ödenekten kalan parayla da köylerinin diğer ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Ancak iktidarınızın her konuda yaptığı temel hata burada da kendini gösterdi, her projeniz gibi bu da siyasallaştı. Başlangıçta gayet eşit ve vatandaş odaklı yapılan hizmetler, sonrasında seçim kaygısıyla yapılmaya başlandı; ihtiyaç değil, oy kaygısı ağır bastı; milletin verdiği vekâletin adresi şaştı, çok yazık ettiniz. Önceleri muhtarlıklara en az yüzde 20'lik kârla yaptırılan, köylülere iş alanı yaratan KÖYDES projesi, sonrasında iktidara yakın müteahhitlere ihale edilmeye başlandı. Böylece muhtarların köylerine harcayacağı ek gelirleri ve köylülerin istihdam imkânı ortadan kalkmış oldu, muhtarlara da saray turları tesellisi kaldı. "Halktan koptunuz." derken işte tam da KÖYDES bunun iyi bir örneği. Gitmediğiniz için neyi iyi yaptığınızı da göremez oldunuz.

Köylerimize bir diğer darbeyi de Büyükşehir Yasası'yla vurdunuz. Bir cümleyle 16 bin köyün tüzel kişiliği yok edildi. Bu, köy tabelasını indirip mahalle tabelası asmaktan çok daha öte bir durum. Bu yasayla köy idareleri gelirlerini, mallarını, çalışanlarını yitirdi. Büyükşehir belediyesi olan yerlerde köylerin tüm yükünü hazırlıksız belediyelere yüklediniz, belediyelerse bu süreci yönetecek yeterli bütçeyi almadan maalesef başarılı olamadılar. Bir kanunla, köy, kent yapılır mı? Yapıldı. Köylülerimizin yaşam alanındaki yönetim ve üretime katılma haklarını yok ettiniz. Normalde, bedava veya ucuza aldıkları temel hizmetleri şehir fiyatlarına almalarına sebep oldunuz. Çiftçiye, köylüye yine haksızlık ettiniz.

Bir diğer önemli sorun, kırsal nüfus gün geçtikçe yaşlanıyor. Onlarca yıldır düğün yapılmayan, gelin gelmemiş binlerce köyümüz var. Doğum oranı yıllardır yüzde sıfır olan köylerimiz var. Çiftçilerimizin yaş ortalaması 59'a ulaştı, seneye bu ortalama 60 olacak. Köylerimiz, kültürümüz ölüyor. Tüm bu yapılanlar kırdan kente kontrolsüz göçü artırarak tarımdaki iş gücü eksikliğine, tarım alanlarının boşalmasına ve hayvancılığın azalmasına sebep oluyor, diğer yandansa kentlerdeki çarpık yerleşimin, işsizliğin artmasına sebep oluyor. Ne köye ne kente faydanız var. Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki üretimin belkemiği olan küçük ve orta ölçekli çiftçi ve besiciyi bitiriyorsunuz; gelin, dönün bu yanlıştan.

Köylerimizde bunlar yaşanırken kuruluş amacı tarım ve hayvancılığı desteklemek olan Ziraat Bankası, çiftçiye kredi vermek için teminat olarak 1 ev, ayrıca 2 memur kefil istiyor ama 500 milyon dolar borçlu Simit Sarayını kurtarmak için kefalet yok; simit var, çay var. Hangi yatırım kuruluşu böyle riskli ve gereksiz bir yatırımı yapmak için sermaye ayırır? Yakınlık derecesine göre kimini batmaktan kurtarıyorsunuz kimine milyarlık kredi çıkartıp medya grubu aldırtıyorsunuz, gerekçe olarak da "Paramız vardı, verdik." diyorsunuz. Galiba sizin paranız bir tek çiftçiye yok. "Paramız vardı, verdik." diyorsunuz ama 2019 yılı Ziraat Bankası görev zararı an itibarıyla 3 milyar liraya dayandı. Bu kadar bolsa krediler; üreten, on binlere ekmek kapısı olan TEMSA'yı yaşayacak hâle getirin. Bakın, "Kurtarın." demiyorum; "Yaşayıp borcunu ödeyecek hâle getirin." diyorum. Oradaki işçilerin ve ailelerin mağduriyetini giderin. Meşhur iş adamlarınız gazete bahçesinde, Simit Saraylarının teraslarında buğday ve susam mı yetiştirecekler ki krediyi Ziraat Bankasından alıyorlar? Yoksa Halkbank malum olaydan, Vakıfbank ise Varlık Fonuna tam devredilemediği için mi krediler Ziraattan? Bırakın, çiftçinin bankası çiftçinin derdine deva olsun.

Değerli milletvekilleri, dünya, beka sorunu olarak "gıda ve su" diyor. Ülkemizin gerçek beka meselesi gıda üretim ve güvenliğinin millîleşmesi olmalıdır ama siz "Parası neyse verir, alırız." dedikten sonra söz bitiyor. Yakında, han susacak töre konuşacak.

Millî melese anlayışınız üreticinin rekabette geri kalması mı? Yerli üretimi bırakıp ithalata yönelmek mi? Millî mesele, üretmektir. Millî mesele, köylümüzü elin çiftçisine ezdirmemektir. Bunun da başarı ölçüsü yapılan ithalat miktarıdır. İthalatın düşüyorsa politikan millîdir, artıyorsa gayrimillîdir. "Hasat zamanı ithalat yapmadık." diyenler, mesela ülkedeki üretiminin yüzde 70'i Mersin Gülnar'da yapılan kuş üzümü hasadının hemen öncesinde yoğun bir ithalat gerçekleştirdiğinizi hepimiz biliyoruz. Çiftçinin ürünü elinde kaldı, kalanı dış pazara satacak bağlantıları da ne yazık ki mevcut değil. Hoş, dış pazara sattığımız narenciyede de durum farklı değil. İhracatımızın büyük bir çoğunluğunu sadece 4 ülkeye yapıyoruz. Talebin yüzde 40'ına sahip Avrupa Birliği ülkelerine satış bile yapamıyoruz ama tarımımız çok iyi! Portakalın tonunu Çin 1.350 dolara satarken, biz sadece 413 dolara satıyoruz. Endüstriyel narenciye pazarında yokuz, meyve suyu pazarında yokuz ama tarımımız çok iyi!

Eğer tarımı ayağa kaldırmak, çiftçimizi rahatlatmak istiyorsanız, önce elinizi Ziraat Bankasından çekin, asli görevini yapsın. Sonra, ciddi bir envanter çalışmasına acilen başlayın çünkü Çiftçi Kayıt Sistemi güncel değil. Tarımdaki girdi maliyetlerini düşürün. Desteklemeleri, çiftçi ürün desenini belirlemeden önce açıklayın. Ödemeleri, finansmana en çok ihtiyaç olan ürün ekim zamanında yapın. İthalatı en aza indirin, hasat zamanı kesinlikle ithalat yapmayın, markalaşma çalışmalarını bir an önce başlatın, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini daha fazla dikkate alın, tarımsal kolektif AR-GE faaliyetlerine gerekli kaynağı artırın. Bunları yaptıktan sonra hep beraber göreceğiz ki çiftçi nefes alacak, çiftçi nefes alırsa Türkiye nefes alacak.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)