GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:19.12.2019

MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım ve bizleri televizyonları başında izleyen büyük Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, siz de hoş geldiniz.

Evet, geçen gün Spor Bakanlığı bütçesinde bir konuşma yaptım Türk sporunun ve Türk futbolunun sorunları hakkında ama süremiz yetmedi. Bugün biraz daha açıklayacağım ne demek istediğimi.

Tabii, öncelikle Türk sporunun problemlerini anlattık. Tabii, özellikle olimpiyatlarda aldığımız başarısız neticelerden sonra eleştiri yaptık. Eleştiri yapmamızın sebebi de şu: Türkiye tarihinin en büyük spor tesisleri hamlesinin yapıldığı dönemde; statların, salonların, yüzme havuzlarının, atletizm tesislerinin yapıldığı dönemde -güçlü bir Türkiye- tesis var, insan var, imkân var ama olimpiyatlarda kötü netice alıyoruz. Bunun da nedenini şöyle açıkladık: İşi ehline vermedik. Nisa suresi 58'inci ayet, Peygamber Efendimiz diyor ki: "İşi ehline verin." Eğer işi ehline vermezseniz, başımıza bunlar gelir.

Tabii, işi ehline nasıl vereceğiz? Buna da bir formül bulduk. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Meclise bir kanun teklifi veriyoruz. Bu önümüzdeki yıl, 2020'de federasyon seçimleri var. Bu federasyon seçimleriyle ilgili şöyle diyoruz: 65 civarında federasyon var. Orada aday olacak olan arkadaşların mutlaka o branşta millî olma zorunluluğu olacak ve yönetimde de bir yüzde 25 millî sporcular olacak, yani 20 kişilik yönetim kurulunda 5 de millî sporcu olacak. Bu bize neyi getirecek? Bir kere, dünyada büyük bir prestij sahibi olacağız. Görecekler ki Türkiye'de artık federasyonlar, spor ehil insanların eline verilmiş.

Tabii ki eleştiriyorlar, işte "Her sporcu iyi yönetebilir mi?" Olabilir, ufak tefek eksikler olabilir ama o sporun içinden gelen yöneticiler gelmeyenlere göre kesinlikle çok daha iyi yönetecekler, en azından psikolojik olarak bir destek sağlamış olacağız. Bunu da Meclisimize sunuyoruz.

Tabii, Türk futboluyla ilgili iki öneri sunmuştum, bugün üçüncüsünü de söyleyeceğim. Bizim bunu mutlaka çıkarmamız lazım. Tabii, klasik bir laf var: "Siyaseti spora karıştırmayın." Ben de karşıyım yani sporun siyasete karışmasına ama yönetemiyorsanız, toplumu da bu kadar ilgilendiren konularda mutlaka Meclisin müdahale etmesi lazım. Bugün Türkiye'de 82 milyon insan yaşıyor, bunun 70 milyonu futbolla ilgileniyor, en kötü ihtimalle takım tutuyor. Peki, ikinci bir branş var mı veya ikinci bir konu var mı bu kadar kişinin ilgilendiği? Yok. Peki, burada çeşitli partilerden arkadaşlarımız var, herkes bir takım tutuyor, herkes farklı takımlar tutuyor. Bu da çok doğal. Herkesin ilgilendiği bir konu. Türkiye öyle bir ülke ki bu futbolda, din değiştiriyorlar ama futbol takımını değiştireni gördünüz mü hiç, Galatasaraylının Fenerbahçeli olduğunu, Fenerbahçelinin Beşiktaşlı olduğunu? Peki, bir Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş'ın yirmi-yirmi beşer milyon taraftarı var. Bu kitleler şu anda mutsuz. Neden mutsuz? Çünkü kötü yönetiliyor.

Şimdi, bu çözüm önerileriyle ilgili, üç tane çözüm önerisi sunacağım. İki tanesini anlattım, biraz daha açayım. Bir tanesi, bu kulüpler birliği yasasını mutlaka getirmemiz lazım. Bu kulüpler birliği yasasını acil bir şekilde getirmemiz lazım. Sekiz yıldır bekliyor burada. Geçen gün de örnek verdim. Maddelerden sadece bir tanesini söyleyeyim. Maddenin bir tanesi şöyle söylüyor: "Kulüp başkanları ve yöneticiler bulundukları dönemdeki borçlardan sorumludur." Bu neyi getirecek? İstedikleri gibi o paraları har vurup harman savurmayacaklar. Şu anda bizim kulüplerin durumunu bir örnekle söyleyeyim size, ne durumdalar? Bir aile düşünün, aile babası var, anne var, çocuklar var. Babanın işleri aslında sıkıntılı ama çocuk diyor ki: "Baba, yeni telefonlar çıktı, bize alsana." "Tabii oğlum." Kredi kartından alıyor onlara. Hanımı diyor ki: "Ya yeni bir araba çıktı, komşunun hanımı da almış, bize de alsana." "E tamam, sana da bir araba." "E şunu da istiyoruz, bunu da istiyoruz..". Ev halkı, baba çok iyi durumda, işleri de çok iyi zannediyor. Ta ki bir gün evin kapısına haciz memurları geliyor, o zaman anlıyorlar işte "Demek ki bizim babamız iflas etmiş.". Şu anda kulüplerin de durumu bu. Seyircileri de bir aile gibi görürsek, baskı yapıyorlar yöneticilere "Şunu da alın, bunu da alın, şu oyuncuyu da alın, şunu da yapın, şunu da yapın..." Yöneticiler de nasılsa cebinden harcamıyor parayı "Tamam, alalım." diyorlar. "Hadi kredi çekin, hadi temlik verin." Ama sonra bir gün haciz memurları kapıya geldiğinde taraftar da görecek ki kulüpler iflas etmiş. Aslında çoktan iflas ettiler de taraftarların haberi yok. Onun için yöneticilere çıkın, anlatın doğruları diyorum, bu milleti kandırmayın. Taraftar da kabul etsin. Bir an önce de bu, Türk futbolunu, gömülmüş Türk futbolunu tekrardan çıkarmamız gerekiyor. Çözüm önerilerinden bir tanesi bu, kulüpler birliği yasasını acil çıkarmamız lazım.

İkincisi -acil bir çözüm daha 2020-2021 sezonu için- dedim ki: Gelin, Futbol Federasyonu acil bir şekilde talimat yayınlasın kulüplere, desin ki "Önümüzdeki sene ilk 11'de altyapıdan 2 oyuncu oynatma zorunluluğu olacak." 2 de kulübede olacak, 4; 4 de bunların yedeği, toplam 8. Yani bir kulüpte 26-28 kişilik kadroda altyapıdan 8 oyuncu olması zorunluluğu olacak. Peki, bu neyi getirecek bize? 18 tane Süper Lig'de takım var, PTT Liginde de 18 takım var, 36. Sekizer oyuncudan 288 oyuncu yapıyor, 300 diyelim ortalama. Önümüzdeki sene Türkiye Süper Liginde ve TFF Liginde 18, 19, 20 yaşlarında 300 oyuncu olacak. Peki, bu neyi getirecek bize? Kulüpler altyapıya önem vermek zorunda kalacak. Vermiyorlar ya, onun için diyorum buradan, zorlamamız lazım bunları. Altyapıya önem verecekler, mecburen yatırım yapacaklar. Ne olacak? 300 oyuncu, bunlar genç takımdan geldiği için, altyapıdan geldiği için 50 bin euroya, 100 bin euroya oynayacaklar. Ortalama oyuncular 1 milyon euroya, 2 milyon euroya oynuyorlar. 1 milyon eurodan desek, buradan 300 oyuncu geleceği için, 300 milyon euro bir senede kulüplerimiz zarardan kâr edecekler. Zaten bütün kulüplerin şu andaki toplam borcu 2 milyar dolar. Senede 300 milyon euro kâr ederlerse, beş sene bunu sürdürsek kulüplerin borçları da kapanmış olacak ve beş senede de aşağı yukarı 600, 700, 800, belki bin yeni oyuncu çıkmış olacak.

Peki, bu neyi getirecek tekrardan? 300 milyon euro dışarıya gitmeyecek, burada kalacak. Neyi getirecek? Millî Takım'ın inanılmaz bir havuzu olacak, Millî Takım'a istediğin kadar oyuncu alacaksın. Neyi getirecek o bin oyuncu? Yurt dışına transfer olacak ve Türkiye'ye tekrardan büyük bir girdi sağlanacak. Yani dünyada önemli bir oyuncu olacağız futbolda. Tabii, bunları da yapmamız için bizim buradan zorlamamız gerekiyor. Sonunda da söyleyeceğim.

Tabii, ana konu, ne yapmamız lazım? Bizimkiler istediği gibi yönetiyor, çiftlik gibi yönetiyor kulüpleri. Şimdi futbolun anayasasını yazacağız? Ne yapacağız? FIFA ve UEFA kurallarını alacağız, getireceğiz Türkiye'ye. Türkiye biraz daha özel bir ülke olduğu için belki yüzde 10, yüzde 20 değişikliklerle uyarlayacağız Türkiye'ye. "Kırmızı kaplı kitap" diyorum ben buna. Bütün standartlar, her şey orada yazacak. Tabii, adam başkan olmak istiyor, teknik direktör olmak istiyor, hakem olmak istiyor, kurullarda görev yapmak istiyor. "Tabii kardeşim, buyur..." Kitabı da yazacağız. "Ne olmak istiyorsun sen?" "Ben Futbol Federasyonunda yönetici olmak istiyorum." Açacağız 63'üncü sayfayı, kriterlere bakacağız. "Kusura bakmayın beyefendi, kriterleriniz uymuyor." "Ama benim 1 milyar dolarım var, ben holding patronuyum." "Fark etmez, kim olursan ol, sen oyun dışısın." Hakem olmak isteyenin, Federasyonda... Orada, kulüplerde, çimleri ekecek adamın bile bir standardı olmalı. Eğer bunları yazarsak, bu anayasayı yazarsak, o zaman bir sıkıntı olmayacak. Bugün -size soruyorum- Avrupa'da, İngiltere'de Manchester United Kulübü dünyanın en büyük kulübü, aranızda hiç kimse Manchester United Kulübünün Başkanının ismini söyleyemez bana. Bu kadar futbolla ilgilenmeme rağmen, ben de bilmiyorum. Çünkü -çok önemlidir- sistemi kurmuş adam, hiçbir şekilde de taviz vermiyor; o anayasadan uyguluyor ve kulüp başkanının kim olduğu, federasyon başkanının kim olduğu artık çok önemli bir hâl olmaktan çıkıyor, önemsiz bir hâle geliyor. Sistem... Örnek yani. Çok vaktimiz de yok.

Almanya Futbol Federasyonu Bayern Münih Kulübüne sezon başında -bütün kulüplere diyor- diyor ki: "Kaç para harcayacaksın bu sene? "100 milyon euro." "Peki, şu bankayla çalışıyoruz, gelirlerin hepsini temlik ettir, bize teminat mektubunu getir." diyor. Teminat mektubu geliyor, "Buyurun..." "Tamam, şimdi bu 100 milyon euroyu nasıl harcayacağınızı yazın bize, yazılı verin kulüp olarak." Bayern Münih Kulübü yazıyor: "50 milyon lira transfer, 10 milyon euro tesis..." Dolduruyor 100 milyon euroyu, veriyor. Transfer bir başlıyor, 50 milyon euroyla istersen 1 oyuncu al, istersen 10 oyuncu al, senin transfer tahtan kapanıyor. Kapalı salon yapıyorsun, 10 milyon euro yazmışsın, tam çatıya geldin para bitti, durduruyorlar "Önümüzdeki sene devam edeceksin." diye.

Şimdi, bu sistemde Bayern Münih Kulübünün Başkanının kim olduğunun bir önemi var mı? Zarar etme şansı var mı bu kulübün, iflas etme şansı var mı? Tabii ki yok. Onun için, bizim acil bir şekilde bunu, bu 3 maddeyi 2020-2021 sezonuna yetiştirmemiz lazım. Nasıl yetiştireceğiz bunu? Burada görev iktidar partisine düşüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın da futbolla ne kadar ilgilendiğini, ne kadar sevdiğini, geçmişte de oynadığını biliyoruz. Burada AK PARTİ Grubu var, Spor Bakanı var, çok önemli bir kişi daha var; Alpay kardeşimiz var burada. Biz beraber şerefle, onurla Millî Takım formasını yıllarca giydik ama Alpay'ın bir avantajı var, iktidar milletvekili.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Sancaklı, tamamlayın, buyurun.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Benim isteğim şu: Biz burada ne kadar anlatırsak anlatalım, ne yaparsak yapalım, eğer siz onay vermezseniz, eğer siz bu iş için elinizi taşın altına koymazsanız bizim bu işi becerme şansımız yok. Çünkü arkadaşlar, bu benim anlattığım şey siyasetüstü bir şey. Burada benim bu söylediklerime katılmayacak insan neredeyse yok, bırakın partiyi. Çünkü biz, insanları spor üzerinden, futbol üzerinden mutlu edebiliriz. Ülkemizde birçok sıkıntı var. Geçen gün burada Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın maçı vardı üst üste, ben maç seyretmeye çıktım bir beş dakika, 5 milletvekili seyrediyor. Artık maç zevkimiz de kaçtı.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Kesinlikle.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Gelin, bunu hep beraber toparlayalım ama bu iş ilk önce iktidar partisine düşüyor. Ben tahmin ediyorum ki bütün partiler de bu görüşüme katılacaklar ve gelin hep beraber Türk futboluna müdahale edelim, Türk futbolunu kurtaralım.

Ben teşekkür ediyorum Sayın Başkanım ek süre verdiğiniz için.

Saygılar sunuyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)