GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:19.12.2019

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken dün yaşadığımız bir olayı ifade etmeden geçemeyeceğim. 21'inde, Cumartesi günü, Ankara İl Kongremiz var ve dün Ankara'da İl Kongremize çağrı yapmak üzere el ilanlarımızı aldık ve çok kısa bir alanda o ilanlarımızı dağıtarak yürüdük; 3 vekil arkadaşımızla beraber, toplam 3 vekildik daha doğrusu ve il yöneticilerimiz, 15 kişi kadar bir grup olarak. Bu Mecliste ben ikinci kez böyle bir şeyi dile getiriyorum ve tesadüfen, Sayın Başkan, yine sizin yönetiminize denk geldi. Dün insanlarla selamlaşarak... Normal olarak, sizlerin de partileri var, değil mi ve kongreler yapıyorsunuz ve bu kongrelere de çağrılar yapıyorsunuz, aynı zamanda, herhâlde el ilanı da veriyorsunuzdur, kahveye gidiyorsunuzdur, halkınızla el sıkışıyorsunuzdur ya da başka yerlerde bunları yapıyorsunuzdur ama bizim, bir parti olarak siyasi faaliyet yürütmemiz bu ülkede yasak. Yani bunun böyle olmadığını söyleyebilirsiniz ama ben uğradığım muameleyi özellikle size göstererek anlatmak istiyorum. Sakarya Caddesi'nde "Ayırın vekili." diyerek 5 polis etrafımı çeviriyor ve aynen şu kadar bir alanda, ellerini kenetleyerek beni ortalarına alıyorlar ve ben oradan çıkamıyorum. Bu şekilde, aynen, ellerini kenetleyerek. Böyle yapıyorum olmuyor, şöyle yapıyorum olmuyor. "Açılın, delirdiniz mi, ne yapıyorsunuz?" diyorum. İnsanlarla yani il başkanlarımla ve topu topu 15 kişiyle beni oradan ayırıyorlar ve sözde, vekili koruyorlar. "Hareket edemiyorum." diyorum ve küstah bir emniyet amiri -bunu böyle söylemek zorundayım- "Bakın, hareket edebiliyorsunuz." diyor, şu alan içerisinde. Bunu bir vekile deme cüretini gösteriyor.

Hayırlı olsun demokrasiniz. Siz de hukukçusunuz ve Sayın Bakan da burada, bu insanlarla ilgili, Ankara Valisiyle ilgili -bu emri verdiyse- ve bu emniyet amirleriyle ilgili, eğer bu ülkede hâlâ savcılar varsa suç duyurusunda bulunuyorum. Yanımda Hüseyin Kaçmaz ve Abdullah Koç Vekillerimiz de vardı, onları belki ilk anda tanımadıkları için aynı çemberi yapmadılar ama ben, resmen, bu ellerin altından geçmek zorunda kaldım ve geçer geçmez de aynı şekilde tekrar kuşatıldım. Böyle bir fütursuzluk yok. Biz "HDP halktır, halk burada." diyen bir parti olmaya devam edeceğiz ve dimdik ayakta durmaya devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

Ben buradan bütün halkımızı Ankara il kongremize de ayrıca davet ediyorum.

Acıklı bir şey daha var: Orada hiç tanımadığımız bir öğretmen kadın yanımıza geldi ve şöyle dedi: "Ya, ben onlarla olmak istiyorum." Ve hemen derdest edildi. Ben koluna girdim, kadının gözaltına alınmasını engelledim ve dedim ki: "Bakın, ben vekilim, Ankara Vekiliyim, siz beni tanımıyorsunuz belki ama bana bu muameleyi yapan, sizi alır gözaltına götürür. O yüzden, lütfen, bizim yanımızda olmayın, uzaklaşın bizden." Ve o dedi ki: "Böyle olmaz ki! Bizim sesimizi yükseltmemiz lazım artık, böyle olmaz ki!" Evet, ben bütün yurttaşlara da, aynı zamanda, cesaretin bulaşıcı olduğunu ve bu cesareti kaybetmemek gerektiğini de söylüyorum ve buradan bir kez daha suç duyurumu ve teessüflerimi iletmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Selahattin Demirtaş'ın ailesi, geçtiğimiz günlerde, Edirne Cezaevine giderken yolda bir kaza geçirdi. Çok ağır bir kaza geçirdi aslında. Bizler geçmiş olsun dileklerimizi iletmiştik ama bu, "Geçmiş olsun." denilip geçilecek bir şey değil. Gerçekten bu aile, yüz altmış haftadır 1.600 kilometre yol katederek oğullarına ulaşmaya çalışıyor. Ve sadece Sayın Selahattin Demirtaş'ın değil, aynı şekilde binlerce mahpus ve mahpus ailesi her hafta bu eziyeti benzer biçimde çekiyorlar.

Ben buradan Sayın Adalet Bakanına bunu bir kez daha sormak istiyorum, birçok kez bu ifade edildi.

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Gitti!

PERO DUNDAR (Mardin) - Gitti!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Aynı aileden hapiste olanlar var. Örneğin bir aile üyesi Edirne'ye, diğeri Van'a gönderiliyor. Tek mahpusun görüşüne gitmek dahi maddi açıdan, zaman açısından zorken dışarıdaki aile üyeleri hangi birinin görüşüne gitsin? Ve bunu yaşlı insanlar yapmak zorunda. O parayı nereden bulsunlar? Ayrıca bazıları Türkçe bilmiyor, gerçekten o iletişimi, organizasyonu yaparak nasıl gitsinler? Size bir örnek, acı bir örnek aslında: Bir çocuk mahpus, ailesine haftalar boyunca, cezası olduğu için görüşe çıkamayacağını söylüyor, "Cezam var, gelmeyin görüşe." diyor. Aile, haftalar geçiyor, çocuğunu göremiyor ve ondan sonra avukatına soruyor "Ya, ne cezası varmış, neden gidemiyoruz biz?" diye ve öğreniyorlar ki çocuk hiç ceza almamış aslında, ailesine külfet olmasın diye "Ceza aldım, gelmeyin." diyormuş.

Bir başka örnek: Evren Civelek; bununla ilgili soru önergesi de vermiştik, temmuz ayında vermiştik bu önergeyi. Çocukları küçük olduğu ve görüşe gelemedikleri gerekçesiyle 3 defa sevk dilekçesi veriyor ve tüm dilekçeleri reddediliyor; iki yılın ardından Civelek'in ailesi bir trafik kazası geçiriyor ve biri üç yaşında diğeri sekiz yaşında çocukları hayatını kaybediyor. Evet, Civelek bu kazada anne ve babasını, aynı zamanda, iki kızıyla beraber kaybediyor. Ya, ne yapıyorsunuz arkadaşlar? Gerçekten, gidin bir bakın yani. Hani, burada inanmıyorsanız, vekilsiniz, sizi böyle kenetlemezler, cezaevlerine almamazlık da etmezler, açık önünüz, ferah ferah gidin, bakın, görün ya. Hadi bize inanmıyorsunuz. Sizin hiç mi insafınız, yetkiniz, vicdanınız yok? Gidin, görün bunları. Cezaevlerinde neler oluyor, burada defalarca dile getiriyoruz biz. Evet, gidin, görün insanları ve hakikaten yeni cezaevleriyle övünmeyin.

Gitmiş Adalet Bakanı ama ben onun daha önce söylediği bir şeyi söyleyeyim, o değil tabii, on yıl önce aslında Türkiye'de Adalet Bakanı açıklıyor "114 yeni hapishane yapmamız lazım, kapasite 300 bin olmalı." diyor; başardınız, tebrik ederiz. Bugün ülkemizde 384 hapishane var. Hemen hemen bizle aynı nüfusa sahip olan Almanya ne demişti? On yıl önce Almanya Adalet Bakanı hapishaneleri azaltma ve yeni hapishane yapmama kararını açıklıyor, mahpus sayısı düşüyor ve 11 hapishane kapatılıyor Almanya'da ve Türkiye ile -dediğim gibi- Almanya'nın hemen hemen nüfusları aynı. Almanya'da 62 bin mahpus varken Türkiye'de neredeyse 5 katı, 280 bin mahpus var; denetimli serbestlik hükümleriyle serbest bırakılanları da sayarsak 1 milyona ulaşıyor sayı; 1 milyon hapishane yarattınız, ülke hapishanesi.

SERAP YAŞAR (İstanbul) - Siz bunun neresindesiniz?

PERO DUNDAR (Mardin) - İsterseniz bir dinleyin!

BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar... Lütfen, konuşma sıranız gelince cevaplandırırsınız

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Hapishanedeyiz biz; biz bunun hapishane tarafındayız. Yani "Neredesiniz?" diye soruyor sayın hatip, biz hapishane tarafındayız. Genellikle bize bütün baskı dönemlerinde bu düşüyor zaten. 12 Eylülde hapishane tarafındayız, 71 darbesinde hapishane tarafındayız ve daha sonrasında da genelde hapishane tarafında oluyoruz. O yüzden, iyi bir soru sordunuz, sanıyorum cevabını da aldınız.

Geçtiğimiz hafta Ankara JİTEM davasının karar duruşmasındaydık. Evet, henüz ben çok genç bir avukatken, çoğumuzun büro mahalli olan İstanbul'da Aksaray Yenikapı civarında bir hukuk mücadelesini büyütmeye çalışıyorduk ve -90'larda bu bahsettiğim- o yıllarda öldürüldü Medet ağabey, Avukat Medet Serhat ve onun gibi, çok sayıda, katledilen insan oldu 90'larda. Aradan yıllar geçti o 90'lardan, itirafçı Ayhan Çarkın'ın ifadelerinden sonra umutlanan ve Ergenekon soruşturmasına müdahil olarak katılmak isteyen aileler, Kürt aydınları ve iş insanlarına yönelik cinayetler serisinde öldürülen Avukat Medet Serhat ağabeyin oğlu Rumet -o da onlardan biriydi- şöyle diyordu: "Bir çok faili meçhul var. Ben onları da kendi ailem gibi görüyorum. Bu soruşturma onların da mağduriyetini gidermeli. Bu cinayetlerin çözülmesi lazım. Bunlar faili meçhul değildir aslında, faili belli siyasi cinayetlerdir. Benim babam tekrar dünyaya dönmeyecek ama önemli olan, bu ülkenin gerçekten demokratik olması ve vatandaşları arasında ayrım yapılmamasıdır."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamamlayın, bir dakika ekliyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bugün yani yıl 2019 -Rumet 2011'de söylemişti bunları- ve bu davada yargılanan tüm sanıkların beraatine karar verildi. Evet, ben de izledim o davayı ve bir dönem, 2018'de bu Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu Üyesi Fikri Sağlar, 2 Şubat 2018 tarihinde bu davaya gelip ifade verdi ve orada diyordu ki: "Zamanında Kutlu Savaş tarafından hazırlanan raporun bazı kısımları devlet sırrı ilan edildi ve çıkarıldı. Eğer o kısımlar getirilirse, açılırsa o zaman işte bu dava çözümlenir, gerçekten aydınlığa kavuşur." Ve tabii ki bu devlet sırrı çözülmedi ve o davada herkes beraat etti.

Önümüzde apaçık yatıyor kayıplarımız ve bunların karşısında devletin sırrı olmaz. 90'ların cinayetlerini aydınlatmayan 2000'lerin devleti de aynı şekilde faili...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Son cümlemi söyleyebilir miyim?

BAŞKAN - Bir dakika uzatıyorum Sayın Kerestecioğlu bugün.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Yok, sadece selamlamak için.

BAŞKAN - Selamlamak için lütfen, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, 2000'lerin iktidarı ve devleti de aynı şekilde, aklanamaz yani hâlâ "Failler meçhul." diyenler halkın gözünde ve vicdanında ilelebet meçhul kalacaklardır diyorum, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)