GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:19.12.2019

MHP GRUBU ADINA MEMET BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin maddelerini ayrı ayrı görüşüyor, müzakere ediyoruz. Bu kapsamda, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüksek heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Adına bütçe yaptığımız, uğruna insanüstü fedakârlıklardan asla kaçınmayacağımız Türk milleti, tarihin hiçbir döneminde soykırım, katliam, toplu kıyım faili olmamış, bundan sonra da olmayacaktır; aksini kim ya da kimler iddia ediyorsa yalancıdır, riyakârdır hatta Türk düşmanıdır. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Aksini kim ya da kimler iddia ediyorsa yalancıdır, riyakârdır.

1910'lu yıllarda Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu'nun tebaasıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermeni çeteleri Anadolu coğrafyasının 23 ayrı noktasında isyan çıkardılar. Bunlar zuhur ederken Meclisi Mebusan'da tam 33 Ermeni mebus bulunuyordu. Düşününüz, bir yanda düşmanla savaşıyoruz, cephelere kan ve can naklediyoruz, diğer yanda Ermeni çetelerinin suikastlarına muhatap kalıyoruz.

Osmanlı tebaası, bir grup düşmanla iş birliği yapıyor, sırtımızdan hançer sokuyor. Van, Erzurum, Adana, Cebelibereket yani Osmaniye'de nice felaketler yaşanmıştır. Kars'ın Derecik köyünde Türklere ait toplu mezarlar bulunmuştur; anneler yavrularına sarılıp can vermişler, birlikte toprağa düşmüşlerdir. Hiç kimse Ermenilere ait bir tek toplu mezar gösteremeyecektir ama Türklere ait toplu mezarlar hepimizin, "insanım" diyen herkesin yüreklerini titretmektedir. Ermeni çeteleri -buraya lütfen dikkat edin- 518.301 Türk'ü öldürmüş ve katletmiştir. Akdamar Kilisesi'nde kadınlarımıza, kızlarımıza tecavüz edilmiştir hatta 50 kadınımız saldırılardan kurtulabilmek için kendilerini Van Gölü'ne atmışlar ve boğulmuşlardır. Tehcir zorunlu bir tedbir, kaçınılmaz bir tasarruftu çünkü vahşet, şiddet, cinayet zirve yapmıştı. Soykırım iddialarını bütünüyle reddediyoruz.

Değerli milletvekilleri, ABD Temsilciler Meclisi ile Senatoda kabul edilen kararların tarihen, vicdanen, ahlaken geçersiz ve hükümsüz olduğunu haykırıyoruz. Türk tarihi ve ecdadımız için tek yanlı, haksız ve temelden yoksun bir mahkûmiyet ilamı niteliğini taşıyacak her açıklamanın bizim nezdimizde itibar ve inandırıcılığı olmayacaktır. Türk milleti, içinde barındırdığı unsurlara her zaman sevgi ve şefkatle yaklaşmış olmasına rağmen, o unsurlardan bazıları Türk milletine kinlerini her fırsatta kusmuştur. Bu bitmeyen nefret maalesef 1973 yılında tekrarlamış, bu tarihten itibaren özellikle yurt dışındaki diplomatlarımıza yönelik Ermeni terör örgütü olan ASALA'nın saldırılarıyla toplam 34 diplomatımız şehit düşmüştür.

Yine, yakın tarihte Ermeniler acımasız yüzlerini göstermişler, 1992 yılında Azerbaycan topraklarını işgal ederek yüzlerce Azerbaycan Türkü'nü katletmişlerdir.

"Soykırım" İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde hukuki içerik ve anlam taşıyan bir terim olarak 1948 Uluslararası Soykırım Sözleşmesi'yle literatüre girmiştir. Ermeni literatüründe "büyük felaket" Nazilerin yaptığı Musevi katliamı olan Holokost'un karşılığı, bununla eş değerde, vahşet anlamında kullanılmıştır.

Tarihi, yaşanmış ve bitmiş hadiseler yekûnu olarak görmek eksik ve mahzurlu bir bakıştır çünkü tarih sonuçları itibarıyla her zaman etkisini hissettirmekte, geleceğe ışık tutmaktadır. Dünden ders almamış, sonuç çıkarmamış, dahası geçmişine yabancı kalmış milletlerin tarih merdivenlerini tırmanmaları, varlıklarını heyecanla sürdürmeleri, kimliklerini canlı tutmaları olmayacak bir şeydir.

Tarih, her önüne gelenin, baştan savma, keyfî ve ideolojik meşrebine dayalı olarak eğip bükeceği, zorlama yorumlarla yalancı şahitlik yaptıracağı, omurgası olmayan bir serüven yığını da değildir. Objektif tarihçilik ve tarih yorumu, her şeyden önce namuslu olmayı gerektirmektedir.

Adı üzerinde, bizim bir "millî tarihimiz" vardır ve sahip olduğumuz tarih şuuru bizi köklerimize, aslımıza, ecdadımıza bağlamaktadır. Tarihe şaşı bakmak, katliam izi sürmek, soykırım çetelesi tutmak, arşivlerin tozlu raflarını art niyetle kurcalamak esas itibarıyla hakikati değiştirmeyecektir çünkü yaşananları kâğıt üzerinde, ısmarlama, kürsülerde, uydurma kalabalıklar önünde çarpıtmak mümkünse de esasta ve tarihin asırlara uzayan vicdanında gizleme ve örtbas etme çabası katiyen tutmayacaktır. Tarih hükmünü vermiş, fermanını yazmış, iradeiseniyyesini de göstermiştir. İster beğenelim ister beğenmeyelim, ister katılalım ister katılmayalım, tarihi silmek, tarihsizliğin tuzağına düşmek normal şartlarda bir toplumun yok oluşu demektir. Milletler mücadelesinde, medeniyetler boğuşmasında en büyük koz, en büyük güç kaynağı geçmişten bugüne süzülen millî değerler ve millî cevherlerdir. Tarihsiz insan, tarihsiz toplum, tarihsiz millet esir olmaya, zaman içinde de öğütülüp insanlık âleminden sürülmeye mahkûmdur.

1915'te zorunluluktan dolayı alınan tehcir kararı bir soykırım olmayıp milletimizin nefsi müdafaasıdır; meşru ve haklı bir tedbirdir. Arşivler herkese açıktır; dürüst ve tarafsız bilim insanları 1915'in iç yüzünü görebileceklerdir. Kaldı ki bugüne kadar yapılan sayısız çalışmanın, yazılan tez ve makalenin ispat ettiği en yalın gerçek, soykırımın yalan, iftira ve aldatmadan ibaret olduğudur.

1915'teki saygı duyulması gereken millî duruşu "soykırım" diye yaftalamaya kalkanlar, önce, o tarihlerde Balkanlardan göçe zorlanan 5 milyonu aşkın evladıfatihanın derin ızdırap ve kayıpları hakkında konuşmalıdır; yine, o tarihlerde, savaş şartları içinde, dünyanın değişik yerlerinde yaşanan kitlesel kıyım ve katliamlarla ilgili bir şeyler söylemelidir.

Tehcir esnasında hayatını kaybedenlerin vebalini milletimizin üzerine yıkmaya çalışanlar, düşmanla dirsek teması kurup döktükleri nehir gibi kanın, Talat Paşa'nın bedenine sıktıkları kurşunun, Dağlık Karabağ'daki vahşi cinayetlerinin hesabını vermelidir. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Türk milletinin vereceği hesap yoktur ama alacağı çok fazladır. Sözde soykırım kararının Parlamentolarda sırasıyla kabulü, peşinden tazminat ve toprak taleplerini doğuracak, nitekim bir beka meselesi ortaya çıkaracaktır. Herkes bilmelidir ki Türk milleti buna müsaade etmeyecek, bu oyun mutlaka bozulacaktır.

ABD, Avrupa Parlamentosu, diğer sahte dost ve müttefik ülkeler Türk tarihini lekelemekten uzak durmalıdırlar. Türk milletine hafıza nakli yapma teşebbüsünden vazgeçmeleri şarttır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Karataş.

MEMET BÜLENT KARATAŞ (Devamla) - Türk milletini suçlu ve soykırımcı gösterme densizliği dikiş tutmayacaktır. Karabağ'dan Van'a, Çukurova'dan dünyanın değişik yerlerine kadar, Ermeni silahlı terör örgütlerinin saldırılarında hayatlarını kaybeden milletimizin asil evlatlarına, kahraman şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum; hepsi rahat uyusun, bedenleri kurban gitse de bu vatan, bu millet hiçbir melun emele kurban verilmeyecektir.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)