GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:40
Tarih:21.12.2019

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 155 Sıra Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine ben de birkaç şey söyleyeceğim. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha önce İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken de söylemiştim, tekrar edeyim, evet, dünyanın pek çok bölgesinde güvenlik sorunu var. Bulunduğumuz bölgede de bir güvenlik sorunu var, dolayısıyla Türkiye'nin de bir güvenlik sorunu var. Bunda herhangi bir tartışma yok. Türkiye'nin bu güvenlik sorunları nedeniyle önlem alması da anlaşılır bir şey. Fakat asıl sorun şu ki: Türkiye hem ülkesinde hem bulunduğu bölgede güvenlik sorunları yaşanmasına neden olacak politikalar yürütüyor. Dolayasıyla Türkiye, aynı zamanda, bu güvenlik endişesi yaratan politikaların mimarı.

Şimdi, biz bunları söylüyoruz ve Hükûmet cevap verirken "Biz proaktif siyaset izliyoruz." diyor, "Artık izleyici olmayacağız." diyor, "Aktif siyaset izleyeceğiz." diyor. Peki, Hükûmetin izlediği bu proaktif siyaset bize şimdiye kadar neler kazandırdı, ben size birkaç tanesini söyleyeyim.

"Konuyla ne alakası var diyeceksiniz?" ama önce ilginç bir örnek vereyim: Bakın, sanki dünyanın en zengin ülkesiymişiz gibi dünyada en geniş alana uçak seferi yapan ülke durumundayız. Türk Hava Yollarının gitmediği ülke yok, gitmediği şehir yok.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bunu nasıl eleştiriyorsunuz, hayret ya!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Şimdi, o kadar çok ülkeye uçak gidiyor ki bu yüzden ne oluyor, ben size onu söyleyeceğim.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Her uçakta 1 Türk iş adamı var.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bu yüzden Türkiye'nin kendi içerisinde pek çok şehre uçak seferi yapılamıyor; 5 sefer yapılan kentlerde uçak seferi 3'e düşüyor, 3 sefer yapılan yerlerde 1'e düşüyor; doğudan İzmir'e gidecekse gitmiyor, bilmem şuraya gidecekse gitmiyor. Sadece bunun maliyeti ne, biliyor musunuz? 2019 yılı için söyleyeyim: 1 milyar 200 milyon dolar zarar ediyor, 1 milyar 200 milyon dolar zarar. Ne diye? Siz buna "Büyük proaktif dış siyaset." diyorsunuz. Bakın, bu verileri karşılaştırın, araştırabilirsiniz.

Ha, başka ilginç bir şey daha söyleyeceğim: Türk Hava Yolları, borsaya diyor ki: "Biz şu kadar kâr ettik." Aynı dönem için Maliyeye yazıyor, diyor ki: "Şu kadar zarar ettik." Bunu araştırıp öğrenebilirsiniz, bu hesaplarla ilgili o kadar tutarsız rakamlar dönüyor.

Şimdi, Emevi Camisi'nde namaz kılmaya gidecektiniz, Emevi Camisi'nde namaz kılmaya giderken milyonlarca insanın kendi ülkesini terk etmesinde pay sahibi oldu bu Hükûmet; binlerce, on binlerce insanın ölümünde pay sahibi oldu bu Hükûmet ve çok dramatik bir şey oldu: Kürtler ile Türklerin tarihsel kardeşliğine -gelecekte göreceksiniz- çok büyük zararlar verdi bu Suriye politikanız. El Kaide'nin, IŞİD'in artıklarını savunma görevi verilmiş gibi... Emin olun, dünyanın pek çok noktasından Türkiye'ye aynen böyle bakılıyor. Sizin o ÖSO, SMO -Suriye Millî Ordusu- dediğiniz, İdlib'deki kol kanat gerdiğiniz örgütleri bütün dünya İŞİD artığı, El Kaide artığı örgütler olarak görüyor ve âdeta size de bunların hamiliği verilmiş durumda.

Şimdi, Mursi'yle, Mursi Hükûmetiyle öyle bir ilişki kurdunuz ki... Bakın, haksız bir şekilde bir askerî darbeyle devrildi ve hepimiz buna karşı çıktık, siz de doğru bir şey yaptınız, karşı çıktınız ama Mısır'la artık bu ülkenin neredeyse hiçbir siyasi ilişkisi kalmamış durumda ve herkes bu siyaseti şöyle okuyor: Türkiye ile Mısır arasındaki ilişki aslında olağan, anlaşılır bir ilişki değilmiş, İhvancılarla kurulmuş bir ilişkiymiş. Ben size birazdan bunun nasıl olduğunu anlatacağım.

Bakın, Kıbrıs'ın çevresi 13 tane ayrı sahaya bölündü, 13 ayrı sahaya. Bu sahaların içerisinde herkes enerji kaynaklarını arıyor. İkili anlaşmalar var, üçlü anlaşmalar var, dörtlü anlaşmalar var. İsrail var, Mısır var, Kıbrıs Rum Kesimi var, Yunanistan var, İngilizler var, Hollanda firmaları var, Ruslar var, Amerikalılar var. Kim yok? Türkiye yok. Neden? Hiç kimse Türkiye'yle bir anlaşma yapmak istemiyor, hiç kimse Türkiye'nin orada bulunmasını istemiyor. İnanılmaz bir yalnızlık ve siz buna kutsallık atfediyorsunuz. Türkiye'nin onlarca, yüzlerce yıl sonraki menfaatlerini aslında bu dış siyasetle gömmüş durumdasınız.

Kopenhag Kriterleri'yle Avrupa üyeliğinin kapısı sonuna kadar açılmıştı, şimdi sadece gümrük birliği olsun mu olmasın mı tartışması yürüyor, Şanghay Beşlisi'ne gideceğiz, o da onlar alırsa. İşte, Türkiye'de yürütülen dış siyasetin geldiği nokta bu.

Sanki çok başarılı bir dış politika yürütülüyormuş, çok başarılı bir dış siyaset yürütülüyormuş gibi şimdi Libya'yla önce bir anlaşma imzaladınız -bizim dışımızda hiç kimse o anlaşmaya karşı çıkmadı- şimdi de bir askerî mutabakat anlaşması getiriyorsunuz. Bir harita çizdiniz -o harita ne anlama geliyor ben bilmiyorum- Türkiye'den Trablus'a doğru böyle bir hat çizilmiş durumda ve diyorsunuz ki "Biz bunu barış koridoruna çevirdik." Yani iki ülke Akdeniz'de böyle bir harita çizebiliyor mu? Bu haritayı çizdiğinde onun kontrolüne mi geçiyor?

Sayın Bakanım diyelim ki mesela, Fas'tan İsrail'e böyle bir hat çizildiği zaman Fas ile İsrail'in oluyor mu bütün Akdeniz? Bu, böyle bir şey değil ki. Ben size söyleyeceğim hangi kısmını desteklediğimizi.

İSMET YILMAZ (Sivas) - Komşularıyla çizer.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Şimdi, bakın, genel gerekçede şöyle diyorsunuz: "Tarafların egemenliği ve eşitliğine karşılıklı saygı temelinde güvenlik ve askerî alanlarda iş birliğinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır." Evet, tarafların egemenliği ve eşitliğine karşılıklı saygıya "evet" diyoruz, bunda hiçbir zorun yok. Ama güvenlik ve askerî alanlarda iş birliğine kesinlikle "hayır" diyoruz. "Hayır" demeliyiz, neden? Herkes anlattı. Çünkü Libya'nın geleceğiyle ilgili hiç kimse bir öngörüde bulunamıyor.

Bugün Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle kurduğunuz ilişkinin gelecekte ne olacağını hiç kimse kestiremiyor. Herkes söylüyor, Ulusal Mutabakat Hükûmeti, evet, Libya'nın tamamında egemen hâle gelebilir, Hafter güçlerini yenebilir fakat bunun tersi de olabilir. Eğer Hafter güçleri orada yönetimi ele geçirirse -büyük bir iç savaş yaşanıyor- o zaman Mısır'la olan ilişkinin bir benzerini Libya'yla yaşamış olacaksınız ve bütün anlaşmalar bir yana ilişkiler de kopma noktasına gelecek.

Herkes söyledi, ben de tekrar edeyim, altını çizmekte yarar var: Evet, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2011 yılında aldığı 1970 sayılı Karar'a aykırı işler yapılması anlamına geliyor bu sözleşme. Çünkü Libya üzerinde bir silah ambargosu var, bu anlaşmayla o silah ambargolarını da delmiş olacaksınız. Ben tekrar etmeyeceğim, arkadaşlarımız bugüne kadar bu silah ambargosunun fiilen nasıl delindiğini tek tek anlattılar.

Şimdi, ben Hükûmetin tercihinin siyasi olduğunu çok somut olarak size söyleyeceğim, bugün burada bir kez daha gördük. Emrullah Bey burada mı bilmiyorum ama şimdi, biraz önce Hafter'den bahsederken iki şey söyledi, dedi ki: "Hafter Selefi'dir, Vehhabi'dir; Vehhabi, Suudi Arabistan'ın desteğini almaktadır." Böyle söylediniz değil mi Sayın Bakan?

EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Öyle demedim ama...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Benzer bir şey söylediniz.

Şimdi, pek çok kişi Ulusal Mutabakat Hükûmetini oluşturan gruplardan bir tanesini de İhvancı olarak tanımlıyor, dolayısıyla "Burada bir tarafta Vehhabiler var, bir tarafta İhvancılar var. Türkiye bu perspektifle ittifaklarını geliştiriyor." diyor.

Şimdi, bakın, geçen bu Mecliste IŞİD'çilerle, El Kaidecilerle ilgili tartışma yürütülürken çokça insan onlara "cihadist Selefiler" dedi. Grup Başkan Vekiliniz Özlem Hanım dedi ki: "Bu dili kullanmayın, siz bu örgütlere iltifat etmiş olursunuz. İslam'ın kendi müktesebatı içerisinde cihadın bir yeri var, Selefilik akımının bir yeri var; siz 'Selefi' dediğiniz zaman onlara iltifat etmiş olursunuz." Şimdi, bakın, bir başkası söylese Sayın İşler, bunun bir önemi yok ama siz Kral Suud Üniversitesinde eğitim almış birisiniz, siz İlahiyat Fakültesinde tefsir üzerine hocalık yapmış birisiniz. Eğer sadece Vahabi diye Hafter'i yargılarsanız, İslam içerisinde koca külliyatı olan İbni Teymiyye'yi de suç örgütü gibi görmüş olursunuz. Ben, bunu size yakıştıramadığımı söylemek isterim. Bir başkası söylese, emin olun, bunları söylemezdim.

Şimdi, sürem bitti ama şunu söyleyeyim: Gerçekten daha önce de tekrar tekrar söyledik ama bir daha altının çizilmesi gerekiyor. Hangi konuda eleştiri yaparsak yapalım fark etmiyor, biz şöyle bir şey söylüyoruz, diyoruz ki mesela "8'inci sınıfa gelmiş çocuklarımızın yüzde 16'sı dört işlemi bilmiyor." Çıkıyor milletvekilleriniz, diyor ki: "Siz önce terörle aranıza mesafe koyun." Diyoruz ki: "İlk 500 üniversite arasına Türkiye'den 2 tane üniversite ya giriyor ya girmiyor; ilk 200 üniversite içinde Türkiye'den bir üniversite yok." "Siz önce şunu kınayın: Bu öğretmen öldürüldü, onunla ilgili ne diyorsunuz?" diyor. Yani hangi konu olursa olsun fark etmiyor, hele hele hak ihlalleriyle ilgili olarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika verirseniz bitiriyorum.

Dilimiz döndüğünce anlatacağız çünkü herkes bu konuda sadece muhalefete ulaşmaya çalışıyor. Bu ülkede o kadar çok hak ihlali yaşanıyor ki, emin olabilirsiniz, kaçırılan insanlar var, yerde sürüklenen Cumartesi Anneleri var...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Diyarbakır Anneleri var.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - ...açlık grevinde olan çocuklarını cezaevi kapısında bekleyen annelerin tartaklanması var. Cezaevlerinde inanılmaz hak ihlalleri var, içeri girerken "Hoş geldin." diye çırılçıplak soyup dövüyorlar. Bunu, milletvekillerimiz Komisyonla birlikte gittiklerinde öğrendiler. Seçme seçilme hakkını gasbettiniz, kayyum var mı? Var. Bunun gibi her şeyi anlatıyoruz; Grup Başkan Vekillerinizin bir tane argümanları kalmış, dönüp dolaşıp sadece "terörist" diyorlar, "Biz terörle mücadele ediyoruz." diyorlar, "15 Temmuzda şöyle oldu." diyorlar.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Zaten en önemlisi o, en önemlisi o, en önemlisi terörist zaten. PKK'lı olmaktan başka ne var önemli?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bu masalı artık hiç kimse yutmuyor diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)