GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:02.01.2020

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Denetçiliği Kurumu raporu üzerinde grubum adına görüşlerimizi özetle paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu Denetçiliği Kurumunun raporu üzerinde ayrıntılı birkaç şey söylemek istiyorum ama ondan önce, ülkemizin insan hakları, demokrasi karnesiyle ilgili birkaç şeyi paylaşmak isterim.

Şimdi, Hükûmetimiz diyor ki: "İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde bir miktar ilerledik." Doğru, bir miktar ilerledik ama bunun dışındaki her alanda neredeyse son sıradayız. Ben size birkaç örnek vereyim: 2018 Demokrasi Endeksi Raporu'nda 10 basamak birden gerileyerek 110'uncu sıraya düşmüşüz. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 157'nci olmuşuz. Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 126 ülke arasında 109'uncu olmuşuz. Yolsuzluk Algısı Endeksi'nde 2018 yılında 4 sıra daha gerilemişiz ve 78'inci olmuşuz. Sosyal Adalet Endeksi'nde 41 ülke arasında 40'ıncı olmuşuz. Yargı Bağımsızlığı Endeksi'nde 141 ülke arasında 104'üncü olmuşuz.

Kimler mi yapmış? Mesela Alman Bertelsmann Vakfı yapmış birini, World Economic Forum yapmış. Başka kim yapmış? Sınır Tanımayan Gazeteciler yapmış. Bunların hepsinin raporlarının kimler tarafından yapıldığı belli. Asıl soru şu: Bunlar kabul edilen endeksler yani bütün dünyanın saygı duyduğu, kabul edilebilir bulduğu endeksler. Yargı Bağımsızlığı'nda 141 ülke arasında 104'üncü sıradayız. İnternet özgürlüğü açısından 100 üzerinden 37 puan alarak internette özgür olmayan ülkeler kategorisinde değerlendiriliyoruz. Hangi ülkelerle birlikte? Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Pakistan, Suudi Arabistan, Özbekistan, Sudan, Suriye, İran, Çin gibi ülkelerle aynı kategorideyiz. Kapatılan basın-yayın organı sayısı 170 ve Hükûmetin basın-yayın organlarının yüzde 95'ini kontrolü altında tuttuğunu söylüyor Uluslararası Basın Enstitüsü. Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi'nde de yine son sıralardayız. Peki, Demokrasi, Basın Özgürlüğü, Hukukun Üstünlüğü, Yargı Bağımsızlığı, İnternet Özgürlüğü, Yolsuzluk Algısı, Sosyal Adalet, Emeklilik, Kadın, Barış ve Güvenlik Endekslerinin tamamında neredeyse son sıralarda yer almamızın nedeni ne? Elbette insan haklarının ayaklar altına alınmış olması ve temel hak ve özgürlüklere yeterince saygının duyulmuyor olması. Vatandaş gerçekten yargı organlarına başvurduğunda uğradığı haksızlığın sonuçlarının ortadan kaldırabileceğine inanmıyor. Vatandaş, yargı organlarına başvurduğunda uğradığı haksızlığın sebebi olan kişinin cezalandırılacağına inanmıyor.

Ben, size birkaç tane örnek vereceğim bu konuda. Bir tanesi, daha önce de söylediğim, önceki hafta, bir iki hafta önce JİTEM dosyası kapatıldı, 18 kişinin ölümünden sorumlu olanların tamamının beraatine karar verildi ve bu, bir özel harekât polisinin ayrıntılı itirafları üzerine başlatılmış bir dosyaydı. Bu dosya, devlet eliyle, devlet görevlileri eliyle işlenen cinayetlerde verilen ilk beraat kararı değildi. Son dönemde çokça beraat kararına tanık oluyoruz. Cezasızlık politikasını AK PARTİ Hükûmeti sürdürüyor. Mahkemeler de bir kısmında beraat kararı, bir kısmında da zaman aşımı kararı veriyorlar.

Ben, birkaç tanesi söyleyeyim. Kızıltepe JİTEM davası da öyle oldu, Şırnak'a bağlı Kuşkonar ve Koçağılı köylerinde 38 köylünün yaşamını yitirdiği olayla ilgili mahkeme kararı aynı şekilde sonuçlandı. Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde 1993'te 11 köylü katledilmişti, bu dosya yine adliyenin tozlu raflarında bekletildi, o mahkemeye gitti, bu mahkemeye gitti ve en sonunda beraat kararı ve zaman aşımından düşürülme kararı verildi. 1993'te Cizre'de 21 kişi gözaltına alınmış, bunlardan bir daha haber alınamamıştı. Bu dosyalarla ilgili ilginç birkaç şey söylemek isterim. Bunların hepsi, bunlarla ilgili soruşturmalar 2009'dan sonra başlatıldı. Esasen, soruşturmalar kapatılmıştı fakat Hükûmetiniz döneminde iddianame hazırlanarak davalar açıldı ama bu davaların sonucunda herkes, bütün kamu görevlileri teker teker aklandı. Hakkâri Yüksekova'da köylü Nezir Tekçi gözaltına alındı, öldürüldü, 2011'de ancak bir iddianame düzenlendi, dava Eskişehir'e nakledildi, 2015'te beraatla sonuçlandırıldı. 1993'te Şırnak Görümlü'de yapılan operasyon sonrası gözaltına alınan 6 kişiden bir daha haber alınamadı, 2013'te bir soruşturma başlatıldı ve bu soruşturmanın sonucunda da delil yetersizliğinden beraat kararı verildi. Lice'de aynı şekilde, Muş Kızılağaç'ta aynı şekilde, Muş Vartinis'te de aynı şekilde bu dosyaların tamamı kapatıldı. Bunun gibi, sayamayacağım daha çok sayıda dosya var.

28 Aralık Cumartesi günü Roboski katliamının 8'inci yıl dönümüydü. Bu dosyada da yine Genelkurmay Savcılığı tarafından başlatılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildi.

Bakın, size çok önemli bir şey söyleyeceğim: Şimdi, bir sürü dosyada faili meçhul olduğu için beraat kararı verildi veya düşme kararı verildi fakat Roboski'de kalkan uçaklar belliydi, bu uçağı kullanan pilotlar belliydi, bu uçakların kalktığı hava üssü belliydi, onlara koordinatları veren kişiler belliydi, bu istihbaratı sağlayanlar belliydi, o gece orada o karakolla yapılan görüşmelerin tamamı belliydi fakat savcılık her şeyin alenen açık olduğu dosyada ne kararı verdi? Takipsizlik kararı verdi. Ne dedi? "Kaçınılmaz hatadır. Oradaki askerler verilen emri yerine getirmiştir." dedi. Ölen Kürt olunca uçakla bombalamak "kaçınılmaz hata" olarak değerlendiriliyor.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Alakası yok! Alakası yok!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalayan uçakların pilotlarına da "kaçınılmaz hata" denildi mi? Peki, Özel Harekât Komutanlığını bombalayan uçağın pilotlarına da "Verilen emri yerine getirmişlerdir." denilerek "kaçınılmaz hata" denildi mi? "Ankara Emniyet Müdürlüğünü bombalayan uçağı kullanan pilotlar verilen emri yerine getirmiştir. Kaçınılmaz hata." dendi mi? Denmedi.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Ne alakası var?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - İşte, burada adaletin iki yüzü var. İşte, Türkiye'nin yargısının içler acısı durumu budur.

Kamu Denetçiliğiyle ilgili rapor görüşülürken bunları niye söylüyorum? Şunun için söylüyorum: Türkiye'de yargının durumu içler acısıdır. Türkiye'de demokrasi ciddi tartışma altındadır. İnsan hakları ihlalleri her geçen gün artmaktadır, cezasızlık politikası sürmektedir. Dolayısıyla, bütün dünyada başkaca çözüm yolları aranmaktadır. Bunlardan bir tanesi de, insanların hak arama özgürlüğünün bir parçası olarak gördüğü kurumlardan bir tanesi de Ombudsmanlık Kurumudur, Kamu Denetçiliği Kurumudur. Neden? "İdarenin her türlü işlem ve eylemi yargı denetimine tabidir." der ya Anayasa, bunun yollarından bir tanesi de Kamu Denetçiliği Kurumudur ve Kamu Denetçiliği Kurumu bu konudaki başvuruları çözebilir. Ama bu sözünü ettiğim sorunları Kamu Denetçiliği Kurumu çözebilir mi? Elbette çözemez, çözeceği konusunda herhangi bir şey söylemiyorum. Ama kalıcı hâle getirilen OHAL rejimi konusunda, OHAL KHK'leriyle ihraç edilenler konusunda, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının askıya alınması konusunda, insanların protesto hakkını kullanamaması konusunda, insanların düşüncelerini özgürce ifade etmeleri konusunda Kamu Denetçiliği bazı işlemleri yapabilir diye düşünüyorum, bugüne kadar olmasa da bundan sonra umarım yapabilir.

Neden söylüyorum bu başlıkları? Çünkü raporda var, Kamu Denetçiliği Kurumu iki konuda çalışma yürütmüş. Bunlardan bir tanesi, 28 Şubat mağdurlarının mağduriyetlerinin çözümü konusunda bir çalışma yürütmüş; ikincisi de Suriyeli göçmenler konusunda bir çalışma yürütmüş. Dolayısıyla resen inceleyemese de bazı konularda Kamu Denetçiliğinin bir dizi çalışma yaptığını biliyoruz. Dolayısıyla bu söylediğim başlıklarda da bu tür çalışmalar yapabilir.

Evet, birkaç önerimi sunacağım bu konuyla ilgili. Birincisi bu, bu konuda bir çalışma yapmasını, söylediğim başlıklar konusunda bir çalışma yapmasını istiyorum.

İkincisi de bu bir yasal engel olabilir fakat Ombudsmanlık Kurumuna, Kamu Denetçiliğine başvurmak için yargı organlarına başvurmamış olmanız gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Eğer bir yargı organına başvurduysanız ayrıca Kamu Denetçiliğine başvuramıyorsunuz. Bence bu engeli Türkiye Büyük Millet Meclisi ortadan kaldırmalıdır. Kurumsal olarak Türkiye'ye benzeyen -idari yapı açısından- Belçika ve Fransa'da yurttaşlar hem yargı organlarına hem de kamu başdenetçiliğine başvurabiliyorlar. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu konuda bir düzenleme yapması gerektiğini düşünüyorum. Böylece vatandaşlar temel haklar, yargı organının vereceği karar veya Kamu Denetçiliğinin verdiği karar konusunda bir seçim yapma şansı bulurlar.

Şimdi, teoride bir ombudsmanlık kurumundan söz edebilmek için üç koşulun var olması gerektiği söyleniyor. Bir: "Tarafsız olacak." deniliyor. İki: "Bağımsız olunacak." deniliyor. Üçüncü olarak da "Verdiği kararların gereğini yerine getirecek, kararları bağlayıcı olacak." deniliyor. Bizde üçüncüsü yok, kararları bağlayıcı değil. Benden önceki hatipler de söyledi; hatta bırakın kararlarının bağlayıcı olmasını, Türkiye Futbol Federasyonu gibi kurumlar bilgi ve belge bile paylaşmıyormuş Kamu Denetçiliği Kurumuyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Son cümlelerim, bitireceğim Başkanım müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Dolayısıyla bu kararların bağlayıcılığı konusunda düzenleme yapmak gerekiyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda da bir sorumluluk alıp düzenleme yapması gerekir. Ama tarafsızlık ve bağımsızlık konusunda bir şey söylemek isterim. Yani bu konuda samimiyetime lütfen Kamu Denetçiliği Kurumu inansın.

Şimdi şöyle bir şey var: Kamu Denetçiliğinin yönetiminde 7 kişi olduğunu varsayalım. 1 Başdenetçi, 5 denetçi, 1 de Genel Sekreter; Kurumun başındaki kişiler bunlar. Şimdi, bakın, bu 7 kişinin tarafsız ve bağımsız olması gerekir ki herkes bu konuda gidip rahatlıkla, gönül rahatlığıyla başvurabilsin. Eğer denetçiler eski milletvekiliyse veya milletvekili eşiyse veya yine aynı partiden milletvekili adayıysa o zaman gerçekten bu Kuruma dışarıdan bakış konusunda, tarafsızlık ve bağımsızlık konusunda kuşku duyar. Ben her bir denetçinin, başdenetçinin tarafsız, bağımsız davranmadığını söylemiyorum, böyle bir iddiam yok; her biri kendi alanında saygın insanlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Son bir dakika...

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Fakat Kurumun algısı açısından ben bunların sorunlu olduğunu düşünüyorum. Eğer idareyi denetleyecekse eğer temel hak ve özgürlüklere uymasını isteyecekse eğer insan haklarına uymasını isteyecekse idarenin, gerçekten idareden bağımsız olması gerekir diyorum.

Birkaç şey söyleyeceğim bu başvuru raporuyla ilgili ama çok zamanım kalmadı. Sadece şu iki şeyi söyleyeyim: Özellikle karma alt komisyon kurulmasının, 14 Mayıs 2019 ve 16 Ekim 2019'da toplanmasının çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Bütün taraflar gelmiş, doğrudan dinlemişler ve sorunun çözümüne katkı sunacağını düşünüyorum. Karma alt komisyonunun bu biçimde çalışma yapmasının yararlı olacağını söylüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)