GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:42
Tarih:14.01.2020

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İlk önce gazilerimizin sorunlarına değinmek istiyorum. Devletimiz, malumları olduğu üzere, yüzde 40 üzerinde uzuv kaybı raporu olan vatandaşlarımıza "Gazisin." diyerek malullük maaşı bağlamaktadır -yani yüzde 40 uzuv kaybı gerekmektedir bunun için- ve bu gazilerimizden çalışabilir durumda olanlara ise kamuda bir iş hakkı vermektedir. Daha sonra, gazi olduktan sonra on yedi on sekiz sene çalıştığı zaman da malullük aylığına ek olarak devletin engelli vatandaşlara sağladığı erken emeklilik hakkından faydalanabiliyorlardı. Yani, gazi maaşını alıyor, gazi iken kamuda bir işe giriyor, on yedi on sekiz sene çalışıyor, devletin engelli vatandaşlara sağladığı erken emeklilik hakkından yararlanıyordu; bunu bitirdiniz. Yani diyorsunuz ki şu an "Gazilerimiz -kolu yok, bacağı yok, bazılarının gözü yok- 60'lı yaşlara kadar çalışsın." Bu adil mi şimdi? Yapılacak iş mi? Gazilerimizle neden uğraşıyoruz?

Bakın, Gazi Meclisin gazilere bunu yapamayacağını ben söylüyorum. Çünkü yarı şehitler gazilerimiz bizim başımızın tacıdır, onları incitmememiz gerekiyor. Ve bu kanun nasıl geçiyor, biliyor musunuz? Değerli milletvekilleri, bu kanun Komisyondan geçmiyor, bu kanun Genel Kurulda bir önergeyle geçiyor, Komisyonda dahi görüşülmemiş -işte o önerge de elimde- yani yeteri kadar çalışılmamış üzerinde, "Malullük aylığını yüzde 25 artıracağız." denilerek gazilerin emeklilik aylıkları kesilmiş durumda. Burada bir hata var, bunun düzeltilmesi gerekmektedir. Peki, nasıl düzeltilecek? Ben burada bu uygulamaya geçmeden evvel en az 3-4 kere uyardım, Komisyonda da uyardım, inadına getirdiniz bu işi yaptınız, göz göre göre yaptınız. Yapılması gereken şu, kanun teklifimizde var: 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun'un 4'üncü maddesinin 2'nci fıkrasının son cümlesi madde metninden çıkarılacak; bir cümle, bir cümle çıkarılması gerekiyor. O cümleyi çıkarmıyoruz da gazilerin canını çıkarıyoruz yani Gazi Meclis gazilere bunu yapamaz.(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Bitmedi; bakın, kişi gazi olduğu an geçmişe dönük sigortalarını da siliyoruz. Bakın, nasıl bir mağduriyet var? Şimdi, bununla ilgili bir örnek vereceğim size. 1994 senesinde PKK'yla girdiği çatışmada sol gözünden yaralanan bir gazimiz; bakın, 1994'te sol gözünden yaralanıyor, sonra GATA gazilik vermiyor yanlış bir raporla -1994'te yaralanıyor, GATA vermiyor- 2016'da olay düzeltiliyor ve 2016'da gazi olduğu için 1989'dan 2016'ya kadar cebinden verdiği sigortalar siliniyor. Üç bin altı yüz on gün cebinden ödeyerek sigortalılığını sağlıyor ama gaziliği 2016'da aldığı için mağdur oluyor. Bu olabilir mi? Yani "Gazi olmuşsa ben gerisini silerim." E, sildiğin zaman böyle mağduriyet oluyor işte. Bunun da düzeltilmesi gerekiyor. Yani gazi olduğu an geçmişte çalışmışsa... Şimdi, bu gazi 2016'da gazi olduğu için ne zaman emekli olacak? Üzerine yirmi sene daha bindi ama ödemiş zaten. Tabii, böyle mağduriyetler de var, bunların düzeltilmesi gerekiyor.

Şimdi, başka bir mağduriyete geçmek istiyorum, o da şu: 15 Temmuz davalarıyla ilgili gerçekten ciddi hukuk ihlalleri yaşanmaktadır. FETÖ'den biz de mağdur olduk ama hukuksuzluğun kimseye yapılmamasını istemek asıl görevimizdir bizim yani FETÖ'cü avına çıkarak masum insanları zor durumda bırakmamak gerekiyor çünkü FETÖ o mağdurları istismar ediyor, onların istismar edilmesine engel olmamız lazım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın, bir örnek: 2009 mezunu teğmen, 2010'da ATAK helikopter pilotu, kara havacı; bu da benim gibi kara havacı. Kumpas davaları 2007'de başlıyor, 2008'de ilk tutuklanan muvazzaf subay benim. Ben tutuklandığımda da harp okulunda FETÖ'cüler Harbiyelilere, 3 bin Harbiyeliye ciddi işkence yaptı ve attı biliyorsunuz, onlardan birisi bu çocuk, orada işkence görüyor. 2010 yılında "Ergenekon Kurt Kuvvetleri" adı altında FETÖ soruşturması ve kumpasına dâhil ediliyor. Bakın, aynı çocuk, 2014 yılında, tam evlenecek, bu sefer de başka bir FETÖ kumpası İzmir Askerî Casusluk davasına dâhil ediliyor, hepsinden sırayla gidiyor. 15 Temmuz darbesinde de, hâlen görevine devam eden, şu an bir alay komutanının yazılı emriyle Malatya'dan Ankara'ya helikopterle intikal ediyor. Sonra ne oluyor? O gece silahla tehdit edilmesine rağmen intikal uçuşu gerçekleştirmeden o bölgeden ilk fırsatta uzaklaşıyor, polise ihbarda bulunuyor, Ankara TEM tarafından gözaltına alınılıyor, tutuklanıyor, üç sene yatıyor, bin kırk yedi gün yatıyor. Kanun hükmünde kararnameyle tutukluluğunun 1'inci yılında yani 14 Temmuz 2017 tarihinde TSK'den ihraç ediliyor; ihraç ettik. Tutukluluğunun 2'nci yılında baskılar nedeniyle eşinden ayrılıyor çünkü eşine de baskı oluyor. OHAL Komisyonu, tutuklu olması nedeniyle karar duruşmasından hemen önce ihraç işlemine yönelik yaptığı itirazı reddediyor. İhraç edildi, itirazı da reddetti mahkemeden önce ve karar duruşmasında tüm suçlamalardan beraat ediyor. Şimdi beraat edip tahliye olduktan sonra da hiçbir yerde işe almıyorlar bu pilotu; bakın, bu pilota devlet ağırlığınca altın harcamıştır. Akrabalarının yardımıyla ve asgari ücretle çalışan kardeşinin desteğiyle şu an geçimini sağlıyor. İdare mahkemesine başvurmuş, belirlenen süre de üç yıl, üç yıl bekleyecek. Bana söylediği son cümlesi: "Komutanım, yanlış anlamayın ama bir iki bin liraya bile çalışılacak bir iş imkânı olursa mutlu olurum." diyor bu pilot; durum bu. Bunları iyi değerlendirmemiz gerekiyor yani bu mağduriyetleri ivedi olarak çözmemiz gerekiyor. Bunu yapacak kudretteyiz.

Şimdi, biraz da Doğu Akdeniz politikaları üzerinde konuşmak istiyorum. Şu an asker gönderdik ama asker göndermek dış politikada bugüne kadarki yapılan hataların bir sonucu yani dış politikada yapılan hatalar toplandı ve bugün oraya asker göndermek zorunda kaldık. Oraya asker göndermek bize zaman kazandırabilir, doğru ama mavi vatanı kazandırmaz. Yapılması gereken bazı şeyler var.

1) Türk askerinin orada, bir defa, taarruzi görev almaması gerekiyor; orada savaşacaksa Ulusal Mutabakat Hükûmetinin savaşçıları savaşacak, Mehmetçik'in burnu kanamayacak, birinci şart bu.

2) Bu ateşkes ortamının sağladığı zamandan faydalanarak Suriye, Mısır, İsrail ve Lübnan'la bir an evvel masaya oturmamız gerekiyor yoksa o tek başına mavi vatanı kurtarmaya yetmez, Mısır'la da oturulması gerekiyor, İsrail ve Suriye'yle de oturulması gerekiyor; Rusya'yla zaten iş birliği ve eş güdüm sağlanmış durumda.

Şu an bize yapmak istedikleri şey, sözde Sevilla haritasıyla 189 bin kilometrekarelik mavi vatanı bölüp sadece 41 bin kilometrekareyi bize bırakmak, hedefledikleri şey bu yani bizi Antalya Körfezi'ne hapsetmek istiyorlar ama bizim yapabileceğimiz bir şey var burada. Biz, tek taraflı, devlet olarak Doğu Akdeniz'de münhasır ekonomik bölge ilanı yapabiliriz. Bunu neden yapmıyoruz? Öncelikle yapılması gereken şeylerden bir tanesi bu. Bizim yaptığımız anlaşma münhasır ekonomik bölge anlaşması değil, deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması. Münhasır ekonomik bölgeyle denizin üzerinde olan su kütlesindeki ekonomik kaynaklardan da yararlanabiliriz. Sadece orkinos balıkçılığında yıllık kaybımız 400 milyon dolar. Niye ilan etmiyoruz? Onu da ilan etmemiz gerekir.

Ayrıca, bakın, buraları nasıl koruyup kollayacağımıza dair bir münhasır ekonomik bölge kanunumuz yok şu an. Asker gönderiyoruz, bayağı atıp tutuyoruz ama buraları nasıl koruyacağımıza dair münhasır ekonomik bölge kanunumuz yok, acil çıkarılması gerekir. Artı, Türk deniz egemenlik ve deniz yetki alanlarında yabancılar tarafından yapılacak bilimsel araştırmalar hakkında kanun çalışması da yapılması gerekiyor, bunun da eklenmesi gerekiyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ivedi tanınması için diplomatik çabaları artırmamız gerekiyor.

Toplam değeri 3 trilyon dolar olan doğal gaz rezervleri, Türkiye'nin beş yüz yetmiş iki yıllık ihtiyacını karşılıyor ama burada bize dayatılan projeler var. Nedir onlar?

1) "EuroAsia Interconnector" Denizaltı Elektrik Kablosu Projesi; bizim alanımızdan geçiyor, bunun engellenmesi gerekir.

2) Yine "AB'nin enerji koridoru" olarak adlandırılan "EastMed"; bu da bizim alanımızdan geçiyor.

Bunların engellenmesi gerekiyor, bununla ilgili diplomatik çabalar artırılmalıdır.

Artı, şimdi diğer ülkeler Şubat 2019' da Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nu kurdu, biz buna karşılık bir atak, cevap veremedik. Dolayısıyla Doğu Akdeniz enerji forumunu kurmamız gerekiyor. Daha geniş bir çerçeveden baktığımızda da Orta Doğu'ya barış ve istikrarın gelmesi için -Genel Başkanımız da söyledi- Ortadoğu Barış ve İstikrar Teşkilatının (OBİT) kurulması gerekir. Bunlar da diplomatik çabalardan bazıları.

Güney Kıbrıs birçok anlaşma yaptı, buna karşı -ihlal ettikleri bölgeler var- gambot, sismik ve sondaj diplomasisi devam ettirilmeli. Deniz yetki alanlarına sahip olmamıza dair Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Hakem Heyeti kararları var, bunların arkasında ciddi bir şekilde durmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) - Son bir dakika alabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) - Toparlıyorum.

Bizim artık "Vatan bir bütündür, parçalanamaz" anlayışını çok daha iyi anlamamız gerekiyor. O da nedir? "Vatan" dediğimizde artık, ana vatan Türkiye, yavru vatan Kıbrıs, mavi vatan denizlerimiz ve bunların semaları aklımıza gelmeli. Dolayısıyla "Vatan bir bütündür, parçalanamaz." dediğimizde "Ana vatan, yavru vatan, mavi vatan ve semaları bir bütündür, parçalanamaz." şeklinde kamuoyuna anlatmamız gerekiyor. "Mavi vatan" dediğimizde, o şudur: Misakımillînin denizdeki karşılığıdır. "Mavi vatan" dediğimizde anlamamız gereken budur. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Mavi vatan doktrini de yetki alanlarımızın ekonomik, jeopolitik, savunma eksenli perspektifidir. Buna uygun hareket etmemiz gerekir diyorum ve mevzubahis vatansa gerisi teferruattır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)