GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:42
Tarih:14.01.2020

CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde tarımla ilgili sorunlar her geçen gün artıyor. Bu bağlamda, patates ürünüyle ilgili de soğan ürünüyle ilgili de bakanların açıklamalarını dinliyoruz. Yurt dışına patates ve soğanın gönderilmesiyle ilgili yeni düzenlemelere gidildi. Onun için bu konuyu enine boyuna burada değerlendirip yetkilileri bir kez daha uyarmak istedim.

Bildiğiniz gibi, ülkemizin 71 ilinde patates ürünü yetişiyor, keza soğan da yetişiyor. Bu ürünlerden patates 1999 yılında 6,5 milyon ton üretimi olan bir ürünken 2018 yılında 4,5 milyon tona geriledi. Yani patates ürünü geçmişe göre ülkemizde yaklaşık 1,5 milyon ton daha az üretiliyor. Geçtiğimiz yıl da rekoltenin düşük olması nedeniyle patates ve soğan ithal etmek durumunda kaldık. Patates, stratejik bir ürün, keza soğan da hemen hemen her evde kullandığımız, tükettiğimiz bir ürün. Bunlarla ilgili planlamayı dahi doğru yapmayınca sorunlar ortaya çıkıyor.

Bakınız, patatesten 30'a yakın ürün elde etmemiz olası ama Türkiye'de patatesin en çok üretildiği Niğde ilinde patatesi işleyecek bir entegre tesisimiz yok. Onun için de patates hasat edildikten sonra satılmazsa depolanır, bir yıl sonrasının nisan ayına kadar bu ürünün satışı gerçekleştirilir. Geçtiğimiz yıl, Ticaret Bakanlığı, depoları bastığında patates üreticisini, soğan üreticisini stokçu ilan etti. Esasında hasat edilen ürünün depolanıp turfanda ürün çıkıncaya kadar bu ürünlerin satışa sunulduğunu bilselerdi böyle bir vahim hata yapmaz, kendi çiftçisine "terörist" demezlerdi. Bu yıl ise geçtiğimiz yıl patates para ettiği için, soğan para ettiği için çiftçi daha çok patates ve soğan ekti. Patates ürününün 500 bin tona yakın tohumu ithal olarak ülkemize gelir; Hollanda'nın, Fransa'nın tohumuyla Türkiye'de patates ekeriz yani yerli patates tohumumuz yok. Son olarak Niğde Patates Araştırma Enstitüsünün geliştirdiği, birine de Niğde'nin tarihî adı olan "Nahita" isminin verildiği patates tohumu nasip olursa 2020'de ülkemizde tohum olarak değer bulmaya başlayacak. Patates gibi bir üründe dahi dışa bağımlı tohum elde ederek ürün eken bir ülkeyiz.

Tabii, patates ve soğanda sorunlar daha ekim anında başlıyor. Bakınız, gübresi, tohumu, ilacı ithal olan, mazotun pahalı olduğu yerde patates ürünü özellikle Orta Anadolu'da yer altından çıkarılan sulama suyuyla sulanır. Bu yer altından çıkarılan sulama suyu içinde elektrik gideri vardır. Son iki yılda elektriğe gelen yüzde 60'ın üzerindeki zam çiftçiyi gerçek anlamda mağdur etmiştir. Artık bir yere gittiğinizde tohumdan, gübreden, ilaçtan daha çok söylenen "Bu elektrik faturasını nasıl ödeyeceğiz vekilim?" sorusudur. Onun için, destekleme adı altında verilen teşvikler de ne yazık ki üreticinin sorunlarını çözmüyor. Üretici ilacını, tohumunu, gübresini attıktan sonra bunları işleme aldığı ürünün üretim dönemi genelde ekim-kasım dönemidir. Orada hasat ettikten sonra da ürünü tüccar gelir alır, onun dışında satacağı bir yer yok, yalnızca tüccara ürününü verir çünkü devlet Toprak Mahsulleri Ofisini geçmişte 1-2 kere bu amaçla kullansa da son dönemlerde devreye almıyor. Geçtiğimiz yıllarda patates çürüdü, teşvik yurt dışı satış için verilmediği için çiftçi mağdur oldu, 2 kez de yurt dışı için teşvik sağlanmıştı. Aslında yurt dışına da sattığımız patates öyle atla deve değil, 200 bin ton civarında yurt dışına bir patates gider; Irak, Suriye gibi ülkelere göndeririz ama Mısır gibi ülkelerle ilişkilerimiz bozulunca patates göndereceğimiz çok ülke de yok. Ha, bu yıl Avrupa'daki kuraklık -bizde de kısmen olan kuraklık- nedeniyle patatesin Avrupa'dan farklı ülkelere ihracında sınırlamalar getirilmeye başlanınca Türkiye de bundan herhâlde çekindi ki hemen patatesle ilgili farklı sınırlamalara gitmeye başladı.

Önce ne yapıldı? Önce bugüne kadar uygulanmayan patatesle ilgili, kasım ayında, bir düzenleme getirildi. Pestisit ve ağır metallerle ilgili laboratuvar analizi istendi. Bu konuda Niğde bölgesindeki analizler çok geçerli olmadığı için ürünü yurt dışına satacaksanız önce tıra yükleyeceksiniz, tıra yüklediğiniz ürünü Mersin'e götüreceksiniz, Mersin'de laboratuvarda kontrol edilecek, eğer orada olumsuz bir rapor olursa tüccarın aldığı ürün kamyonun üstünde kalacak, geriye de getiremeyecek. Öyle olunca tüccar bu işe yaklaşmak istemiyor. İstiyor ki bana getirilen bu sınırlamaların alanda kontrolü yapılsın -tarım il müdürlüklerimiz var- kontroller tamamlansın ben de ihracat yapabileyim. Şimdi bunun sağlanmamasının dışında ocak ayında Ticaret Bakanımız çıktı, dedi ki: "Artık, patates ve soğan izne tabi ürün olarak Tarım Bakanlığının vereceği karar doğrultusunda yurt dışına gidecek." Tabii büyük bir tepki oluştu. Neden? Çünkü tüccar 90 kuruşa mal olan patatesi Niğde bölgesinde, Nevşehir'de 60 kuruşa almadı. Şimdi sorunun önemli bölümü buradan kaynaklanıyor. 60 kuruşa tüccarın gelip depodan almadığı patatesi tüketici de 4 liradan, 5 liradan almak zorunda kalıyor. Aracılık sisteminin ortadan kaldırılmaması sebebiyle ürünün üreticiden çıktıktan sonra tüketiciye de pahalı gitmesine neden oluyor. Yıllardır bu seyrediliyor. Bununla ilgili düzenleme yapılamaz mı? Yapılır. Örneğin, şimdi, yurt dışına gidişle ilgili getirilen düzenleme oluştuğunda mevcut iktidar Toprak Mahsulleri Ofisine demeli ki: "Bak, depoda patates varmış..." Patates, nisan ayında, mayıs ayında Çukurova bölgesinde turfanda olarak çıktığında Niğde'de, Nevşehir'de depodaki patatesler mevsim etkisiyle çürümeye başlar, çillenir çünkü bizim oradaki depolar da çok gelişmiş değildir, Niğde lisanslı depoculuk kapsamına da alınmadı, herkes evinin altındaki depoda bu patatesi korumak durumunda. Patates çillendiği zaman yenmez, çürür. Ee, bu, bir millî servet, Toprak Mahsulleri Ofisi, 90 kuruş maliyetse, bu patatesi gidip çiftçiden 1,2-1,5 lira aralığında almalı ve bunu tüketiciye ucuz yolla ulaşımının da yolunu açmalı çünkü çiftçinin başka türlü ekim yapabilme şansı yok.

Bakın, bütün çiftçilerin krediyle kredi döndürdüğü bir döneme geldik. Çiftçi borçlarının ötelenmesi, faizinin silinmesi için kanun teklifleri veriyoruz, Mecliste bu konular görüşülmüyor. Oysa çiftçiler her sene ekimden uzaklaşıyor. Çifti Kayıt Sistemi'ne dâhil olan çiftçi sayısı son beş yılda 800 bin civarına düştü. Ayrıca, afetlerle uğranılan zararlar var. Bu zararlarda, Çiftçi Kayıt Sistemi'ne dâhil değilseniz, TARSİM'de de sigortalı değilseniz devlet sizi desteklemiyor. Oysa o çiftçinin ekim yaptığı koşullarda Çiftçi Kayıt Sistemi'ne dâhil olup olamayacağına bakan yok çünkü ülkenin miras yoluyla el değiştiren tarlalarının çoğunda çiftçinin gidip Çiftçi Kayıt Sistemi üzerinden üretimin içinde olma şansı yok, sistem buna izin vermiyor. Hazine arazisine ekenler var.

Şimdi, Niğde'de 840 bin ton patates yetiştiriliyor, Türkiye 1'incisi, patatesin yüzde 16'sı Niğde'de üretiliyor; 2'nci Konya, 3'üncü Afyon. Şimdi, burada, patates üretiminin yüzde 16'sının yapıldığı Niğde'de hazine arazilerinde yetişen patates kayıtlara girmiyor. Bakanlığın en büyük hatası, 840 bin ton rekolteyi görüyor, Türkiye'yle ilgili hesaplamaları yapıyor ve ona göre olaya bakıyor, oysa dönem dönem kayıt dışı 1 milyon 200 bin tona erişen patatesin varlığından haberdar olmadığı için piyasa dengeleri oynuyor, onun sonucunda da patatesin değer bulmayıp çürüdüğü dönemler oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gürer, teşekkür ediyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Son cümleyi söyleyeyim.

BAŞKAN - Son cümle için açıyorum, son cümleyi alayım.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Şimdi -Bakanın açıklamasıyla- eğer yurt dışı satışı için gerekli düzenleme yapılmış olsaydı, bugün çiftçinin patatesi 60 kuruşa depoda beklerken değer bulacak, çiftçi mağdur olmayacaktı.

İktidarın bu konudaki düzenlemelerini gözden geçirmesini temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)