GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:16.01.2020

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Meclisin sevgili çalışanları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkan, bundan tam on üç yıl önce 19 Ocak 2007 tarihinde İstanbul'da kurucusu olduğu ve yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin önünde sevgili Hrant Dink alçakça bir cinayete kurban gitti. Öncelikle, burada sevgili Hrant Dink'i anarken anısı önünde saygıyla eğildiğimi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Hrant Dink'i bu sürece götüren olay 2004'te yazdığı bir yazıydı. 2004'te Sabiha Gökçen haberi nedeniyle önce ırkçı, milliyetçi kesimler tarafından hedef alınmış, bir nefret söylemi başlamış, önce Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yapmış, ardından Hrant Dink İstanbul Valiliğine çağrılmış, aba altından sopa gösterilerek tehdit edilmiş, milliyetçi, ırkçı güruhlar her gün Hrant Dink aleyhine gösterilere başlamış ve maalesef Hrant Dink o dönemi şöyle anlatıyordu: "Bir güvercin tedirginliğiyle yaşıyorum ama biliyorum ki güvercinler bu ülkede öldürülmez." Gerçek düşüncesi buydu Hrant Dink'in ama maalesef, bu ülkede barış güvercinleri katledildi ve maalesef, bu sürece giden yolda hukuk da gereğini yapmadı. Bu sürecin, bu katliamın arkasındaki karar vericiler aslında kimlerdi, nasıl hayata geçirildi? Hiç kimse maalesef bunun gereğini yerine getirmedi.

Hrant Dink cinayetinden sonra 3 ayrı dosya açıldı. Bu ilk dosya katliamından hemen sonra Nisan 2007'de açıldı ama maalesef, katliamcılar örgüt üyeliğinden serbest bırakıldı. Ardından, Yargıtay itiraz etti -bu sefer mahkemeler süreci, takipsizlik- gerekli hassasiyet gösterilmedi ve maalesef, yine bu süreç akamete uğradı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınan davayla ilgili, AİHM, Türkiye'de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşam hakkı, ifade özgürlüğü ve mahkemeye etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi ama yine de gerekli sonuca ulaşılamadı.

Darbe girişiminden sonra dava bir kez daha açıldı. Davaya FETÖ ve FETÖ'nün o dönemki savcısı Zekeriya Öz de dâhil edildi fakat davada istenilen sonuç asla alınmadı.

Değerli arkadaşlar, aslında aynı nefret söylemi günümüzde de maalesef bir başka şekliyle sürdürülüyor. Bu ülkede kamu çalışanları, hatta Hükûmet yetkilileri maalesef her gün ayrıştırıcı, çatıştırıcı, kutuplaştırıcı bir dil kullanıyorlar. Hâlbuki Türkiye, bu noktada, nefret söyleminden büyük acıları yaşamış bir ülke. 6-7 Eylül olayları, Maraş katliamı, Sivas katliamı, Ape Musa'nın, Musa Anter'in katli, bunların hepsi nefret söyleminin sonuçlarıydı ama maalesef, biz bundan ders almış değiliz. Bugün aynı söylemlerle partimizin İstanbul il binasının önüne bunlardan, bu nefret söyleminden cesaret alarak oraya gidiliyor, havaya ateş açılıyor.

Tiyatroya katıldığı gerekçesiyle bu ülkede sanatçılar tehdit ediliyor. Aslında, değerli arkadaşlar, muhalifse herkese aba altından sopa gösterilerek bu tür sıkıntılı süreçlerin de yolu bir şekilde açılmış oluyor. Bunlarla ilgili cezasızlık da maalesef devam ediyor değerli arkadaşlar. İşte bu nedenle Hrant Dink katliamının ardındaki nedenlerin araştırılması ve bundan, gerekli derslerin çıkarılması elzemdir. Gelin, hep beraber bu karanlık katliamı aydınlatalım ve öyle bir şekilde aydınlatalım ki bu ülkede kimse bir daha nefret söylemini dillendirmeye cesaret edemesin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Ama maalesef, dediğim gibi, Hükûmetin kendisi bizatihi bu yolun yolcusu olduğu için, bu nefret söyleminin bir yerde sahiplenicisi ve kullanıcısı olduğu için biraz sonra göreceksiniz ki eller kalkacak ve sevgili Hrant'ın katliamının arkasındaki karanlık, karanlıkta kalmaya devam edecek.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)