GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Arasındaki Ticaretin Geliştirilmesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:48
Tarih:28.01.2020

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan uluslararası anlaşma üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uluslararası anlaşmayı onaylıyorum, destekliyorum; bunu baştan belirtmek istiyorum.

Ben, bugün, uluslararası anlaşmadan çok deprem üzerinde konuşmak istiyorum. Elâzığ'da yaşadığımız deprem sırasında Kahramanmaraş'ta bulunuyordum ve deprem çevre illerin tümünü etkilemişti. Bunun üzerine Sayın Genel Başkanımız tarafından, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan 5 milletvekilinden ve beraberinde bölgedeki MYK üyelerimiz ve il başkanlarımızdan bir heyet oluşturuldu ve görevlendirildi. Biz cumartesi günü deprem bölgesine hep beraber gittik ve deprem bölgesi Elâzığ'da ve Malatya'da incelemelerde bulunduk. Evleri yıkılan, çadırlarda yaşayan vatandaşları ziyaret ettik; kriz merkezlerine giderek depremle ilgili bilgi aldık. Devlet görevdeydi, devletin bakanlıkları görevdeydi, Sayın Cumhurbaşkanı da deprem bölgesindeydi ve gördüğümüz kadarıyla herkes, elinden geldiği kadar deprem bölgesindeki vatandaşın yaralarının sarılması için çalışıyordu.

Şimdi, deprem olduğunda aslında kriz yönetiminde üç aşama vardır. Depremden önce yapılacaklar, deprem sırasında yapılacaklar ve depremden sonra yapılacaklar diye olayı üç aşamada incelemek lazım. Deprem olduğunda önemli olan, enkaz altından vatandaşı çıkarmak, bunları kurtarmak ve sağlık hizmeti vermek, ondan sonrasında da bu insanların yerleşim yerlerinde yaşamını devam ettirmeye çalışmaktır. Polemik yapmanın hiçbir yararı yoktur, oradaki insanların polemiğe ihtiyacı yoktur. Oradaki insanların sıcak bir çorbaya ihtiyacı vardır, kalacak bir yere, sevgiye ve güvene ihtiyacı vardır.

Deprem sonrasında görülen en önemli sağlık sorunlarından biri posttravmatik depresyon sendromudur. Tıbbi adıyla bilinen posttravmatik depresyon sendromu, özellikle depremden sonra, bir ay sonra yaşanan bir sıkıntıdır. Bunun için, depremden sonra o insanlara verilecek en önemli hizmet sıcak bir el, sıcak bir çorbadır. Bunun bilinciyle hareket etmek lazım. Onlara psikolojik destek vermek gerekir, onların yanında olduğumuzu hissettirmek gerekir. Bugün hepimize düşen görev budur. Polemik yapmaktansa oralara gidip en azından bir tas çorba götürmek çok daha anlamlı ve çok daha yara sarıcıdır.

Bu vesileyle, Marmara depremi üzerinde de konuşmak istiyorum. Çünkü bazı kişiler oturdukları yerden, yirmi bir yıl önce olmuş Marmara depremi üzerine ahkâm kesmektedir. Ben, o gün -Marmara depreminde- Sağlık Bakanlığında Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünde Genel Müdür olarak çalışan bir kişiydim ve depremde, Sağlık Bakanlığının kriz koordinatörü olarak hem Marmara depreminde hem Düzce depreminde hem de Afyon depreminde krizi yöneten, sağlık hizmetlerini koordine eden biriydim. Bu yüzden "O gün devlet yoktu." diyenlere buradan cevap vermem gerektiğini düşünüyorum. O gün devlet vardı, görevinin başındaydı. Bildiğiniz gibi, deprem üçü iki geçe olmuştu, 7.4 şiddetindeydi, uluslararası kaynaklara göre 7.8 şiddetindeydi. Deprem üçü iki geçe oldu, biz üç buçukta Sağlık Bakanlığında toplandık, saat beş buçukta Bolu'daydık, yedi buçukta Sakarya'daydık. Devlet oradaydı, Sağlık Bakanlığı oradaydı, tüm bakanlıklar da oradaydı. Daha sonra Kocaeli'ye geçtik. Kocaeli'ye geçtiğimizde dönemin Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit saat 19.30'da deprem bölgesindeydi. "Devlet yoktu." diyenlere hatırlatmak istiyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer kastettiğiniz Başbakansa, Başbakan Bülent Ecevit saat 19.30'da Kocaeli'deydi. O gün deprem bölgesinde tüm bakanlıklar elinden geleni yapmıştır. 18.500 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 50 bin yaralımız olmuştur. Bu 50 bin yaralı için hava köprüsü, ambulans köprüsü oluşturularak Sakarya'daki yaralılar Ankara'ya, Kocaeli'deki yaralılar İstanbul'a, Yalova'daki yaralılar Bursa'ya taşınmıştır ve Sağlık Bakanlığı 18 bin operasyon yapmıştır, bir günde 18 bin operasyon yapmıştır. Biz deprem bölgesine gittiğimizde, saat beş buçukta Sakarya'ya gittiğimizde orada hayatını kaybetmiş, eşini kaybetmiş, çoluğunu çocuğunu kaybetmiş insanlarla beraberdik. Bugün depremle ahkâm kesenler neredeydi bilmiyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) O gün depremi yaşayan insanlar...

Bir hemşirenin yaptıklarından bahsederek sözlerime devam etmek istiyorum. Hayatınızda hiç deprem yaşadınız mı? Depremde çocuğunuzu kaybettiniz mi? O gün orada, depremde çocuğu hayatını kaybetmiş olan hemşire çocuğunu bıraktı ve sonra işinin başına geçti, yaralılara hizmet etti. Biz, orada genel müdür veya bakan olarak bulunmadık, bir doktor olarak bulunduk; eldivenlerimizi elimize geçirdik, yaralılara hizmet ettik. Diyorlar ki: "Ne yaptı? O zaman devlet yoktu." Başbakan oradaydı, bakanlar oradaydı, sağlık teşkilatı oradaydı, Bayındırlık Bakanlığı oradaydı, Tarım Bakanlığı oradaydı. O gün Sağlık Bakanlığının yaptığı hizmetler tarihe geçmiştir. O gün yaptıklarımızı, verdiğimiz hizmetleri nasıl yaptığımızı daha sonra Japonya bizden öğrenmiştir, oluşturduğumuz hava köprüsünü nasıl yaptığımızı onlara da anlattık.

O deprem bölgesine verdiğimiz hizmetlerden bahsedeyim. 45 bin konut yaptık. Hani "Devlet yoktu." diyorlar ya 45 bin konut yaptık orada. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Orada devletin harcadığı para 20 milyar dolardır yani bugünkü karşılığı yaklaşık 120 milyar liradır. O gün "Devlet yok." denirken devlet bunları yapıyordu.

Sadece deprem sırasında yıkılan ev sayısı, hasarlı ev sayısı 350 bin konuttur yani 350 bin konut depremden çok veya hafif, orta derecede etkilenmiştir. 50 bin yaralı vardı, bu yaralıların 18 binine operasyon yapıldı. Ve orada -sadece tabii ki depremde bitmiyor- bu insanların yaşantısını kamplarda devam ettirmek gerekiyor. Bugün de aynı riskler var. Şimdi, bugünler kış günleridir; toplu yaşanılan yerlerde solunum yoluyla bulaşan hastalıklar sık görülür. Hep denildi ki: "Devlet nerededir? Kriz çıkacak, sorun çıkacak, hastalıklar patlayacak." O kış mevsiminde, geçici yerleşim yerlerinde yaşayan insanlara aşıyı götürdük. O günler yaz günleriydi, bütün sular klorlanarak deprem bölgesine götürüldü. Su şebekesi çökmüştü ama hiç kimsede ishal vakası olmadı; bölgedeki tüm sular veya taşınan sular klorlanmıştı, bir tane ishal vakası bile yaşanmamıştı. Çadırda yaşayan insanlar kızamığa yakalanmamıştı, herhangi bir solunum yolu enfeksiyonu yaşanmamıştı. O gün devlet oradaydı, devlet görevinin başındaydı, milletiyle beraberdi ve elinden gelen hizmetleri de en iyi bir şekilde vermişti. Bugün de aynı şekilde, devlete düşen, millete hizmet etmektir; devletin milletiyle bir arada olmasıdır. Depremlerde polemik yapmanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Önemli olan, depremlerde devletin sıcaklığını ve varlığını hissettirmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aycan, tamamlayın lütfen.

SEFER AYCAN (Devamla) - Tüm millet olarak da bir arada olmanın, birlik içerisinde olmanın zamanıdır diyorum.

Teşekkür ediyorum. Saygılar sunarım. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)