GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:12.12.2012

CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Akademisi bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere, Anayasa'mıza göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Klasik söylemiyle, kuvvetler ayrılığı ilkesi, yargı ve yargıç bağımsızlığı, hukuk devletinin temel koşuludur. Hukuk devletinin temel koşulu olan yargıç bağımsızlığı ise yargıçların mesleğe giriş ve eğitim süreçlerinden başlayarak tüm görevlerinde hiçbir kişi veya kurumdan emir ve talimat almamalarını, kararlarını baskı altında olmadan özgür bir şekilde vermelerini gerektirir. Bu da yeterli değildir, yargı ve yargıç bağımsızlığı, aynı zamanda yargıyı biçimlendiren, yargıçlar üzerinde yetki kullanan temel hukuk kurumlarının da özgür ve bağımsız olması zorunluluğunu beraberinde getirir.

Değerli milletvekilleri, ancak bugün, yargıyı biçimlendiren 2 temel kurumdan ilki olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bilhassa siyasal iktidarla ilintili soruşturma ve yargılamalarda hâkim ve savcılar üzerinde uyguladığı baskı ve rotasyonlarla geldiği nokta tüm çıplaklığıyla ortadadır.

Diğer taraftan, Avrupa Birliği uygulamalarına uyum sağlamak ve adalet alanında eğitime yönelik görevleri yerine getirmek üzere, bağımsız bir kurul olarak öngörülen, 2003 yılında bu amaçla kurulan Adalet Akademisinin de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan farkı bulunmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, bağımsız olması gereken, kuruluş yasasında idari, mali ve bilimsel olarak özerk olduğu vurgulanan Adalet Akademisi, maalesef, yargının genelinde olduğu gibi, bugün Adalet Bakanlığına göbekten bağlıdır. Anayasa'nın 140'ıncı maddesi, yargıç ve savcıların meslek içi eğitimlerinin yargı bağımsızlığı, yargıçlık ve savcılık teminatı ilkelerine göre yasa ile düzenleneceğini öngörmesine karşın, Adalet Akademisinin bugünkü yapısı bunu gerçekleştirmekten oldukça uzaktır. Akademinin yapısına baktığımızda, Adalet Bakanı, müsteşarı, Adalet Bakanlığının pek çok genel müdürü ve daire başkanı Adalet Akademisi Genel Kurulunun doğal üyesidir. Üniversite öğretim üyeleri arasından seçilen 4 kurul üyesini de bunlara ilave ettiğimizde, Adalet Akademisi Genel Kurulunda Adalet Bakanlığının ezici bir hâkimiyeti bulunmaktadır.

Adalet Akademisinde Adalet Bakanlığının ezici bir hâkimiyeti olduğunu söyledik, Adalet Bakanlığının ezici bir hâkimiyeti altında olan kurul, aynı zamanda Adalet Akademisinin Yönetim ve Denetleme Kurulu üyelerini seçmektedir. Bu da yetmediği gibi, Adalet Akademisinin başkanı ve başkan yardımcılarını görevlendirme, atama yetkisi Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bunlar da yetmediği gibi, kanunun 4'üncü maddesinde Adalet Akademisinin ilgili olduğu kuruluş olarak Adalet Bakanlığı gösterilmiştir. En son gerçekleştirilen Anayasa değişikliğinde Adalet Bakanlığının merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarına geçici ve sürekli olarak çalışmak üzere hâkim ve savcı atama yetkisi Adalet Bakanına verilmiştir.

İşte, değerli milletvekilleri, bütün bunları üst üste koyduğumuzda, sonuç olarak, Türkiye Adalet Akademisinin oluşumunda ve işleyişinde siyasal iktidarın mutlak ağırlığı vardır ve bu ağırlık, Anayasa'mızda ifade edilen, Adalet Akademisine hâkim olması gereken yargı bağımsızlığı, hâkimlik ve savcılık teminatı ilkeleriyle asla bağdaşmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, idari yönden bağımsız olmayan akademi, mali ve bilimsel yönden de bağımsız değildir. Adalet Akademisinin bütçesinde gelirlerinin büyük bir bölümünü Adalet Bakanlığının bütçesine konulan ödenekler oluşturmaktadır. İdari ve mali olarak Adalet Bakanlığına göbekten bağlı Adalet Akademisi, bu durumu nedeniyle de hâkim ve savcıları eğitme görevini tarafsız, yansız bir şekilde, layıkıyla yerine getirememektedir.

Değerli milletvekilleri, bağımsız olmayan Adalet Akademisi tarafından eğitilmesi gereken yargıdaki uygulamalara baktığımızda ise az önce Sayın Ali Rıza Öztürk'ün de ifade ettiği gibi, korkunç bir tablo karşımıza çıkmaktadır. Bugün başta Ergenekon, Kafes, Balyoz, Oda TV davaları olmak üzere pek çok yargılamada, sadece polis kayıtlarına, skandal oluşturan gizli tanık beyanlarına ve birbiriyle çelişen tahrif edilmiş bilirkişi raporlarına itibar edilmekte, savunma hakkı ağır bir şekilde kısıtlanmaktadır.

Anayasa'mızın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, CMK'nın ve TCK'nın açık hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yüzlerce kararı yok sayılarak, başta milletvekillerimiz olmak üzere, asker-sivil binlerce yurttaşımız, özel yetkili mahkemelerdeki sözde yargılamalarla, gerekçesiz kararlarla, uzun süreli ve haksız tutuklamalarla cezaevlerinde çürütülmektedir.

Yine, bu yargılamalarda, şüphenin sanık lehine yorumlanması, iddia edenin iddiasını ispatla mükellef olması gibi temel hukuk ilkeleriyle masumiyet karinesi, hukuk fakültelerinin 1'inci sınıfında "hukuk başlangıcı" dersini alan 1'inci sınıf öğrencilerin dahi yapmayacağı bir şekilde ayaklar altına alınmakta, göz ardı edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bütün bunlar tüm çıplaklığıyla gözümüzün önünde gerçekleşirken Adalet Akademisinin yargıyı, hâkim ve savcıları eğitme görevini, temel hukuk normlarına uygun olarak, yansız ve bağımsız olarak gerçekleştirdiğinden söz edebilir miyiz?

Değerli milletvekilleri, sadece Başbakanlık sıfatıyla yetinmeyerek belli davaların savcılığına soyunan, ayrıca Anayasa'mızın "Başlangıç" kısmında ifadesi bulunan kuvvetler ayrılığı ilkesinin varlığına rağmen "Biz yargıya gerekeni söyledik." cümlesini ölçüsüz bir şekilde, alenen kurabilen Sayın Başbakanın, Adalet Bakanının ve genel olarak yürütmenin yargı üzerindeki bu kadar ağır baskısı karşısında hâlen daha Anayasa'mızın 2'nci maddesinde ifade edilen hukuk devletinin varlığından ve ayakta kaldığından söz edebilir miyiz?

Değerli milletvekilleri, yine, tüm ulusal ve uluslararası kuruluşların raporlarını, anketlerde yüzde 67'si "Adalete güvenmiyoruz." diyen halkımızın kaygılarını bir kenara bırakarak bu ülkede hâlen daha bugün "Adalet vardır, hukuk vardır." diyebilir miyiz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bütün bunları yok sayarak, görmezden gelerek, bağımsız yargıya değil yandaş yargı oluşumuna katkı sağlayacak Adalet Akademisinin bütçesine hayırlı ve uğurlu olsun diyebilir miyiz?

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.