GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:50
Tarih:30.01.2020

MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, ülke beşik gibi sallanıyor, son bir aydır devam eden sarsıntılar son olarak Elâzığ ve Malatya'da 41 insanın hayatını kaybetmesi, yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlandı. Ardından, dün, Denizli, Manisa ve Marmaris'te yeni sallantılar oldu. Ve herkes eli yüreğinde büyük İstanbul depremini bekliyor çünkü biliyor ki büyük İstanbul depremi neredeyse kıyamet gibi bir yıkım olacak ama bu Meclis çoğunluğunun, iktidarın gündeminde bu depremler yok, onların bir tane gündemi var: Yüzen sarayın, ak sarayın, yazlık sarayın, uçan sarayın yanına Ahlat'ta yeni bir saray yapmak ve Kanal İstanbul üzerinden besledikleri, büyüttükleri inşaat baronlarına yeni rant alanları çıkarmak. Umurlarında deprem yok çünkü biliyorlar ki depremde sadece yoksullar ölüyor. Saray yıkılmayacak; köşkler yıkılmayacak, yaşadığınız rezidanslar, apartman daireleri yıkılmayacak, insanların üzerine, yoksulların üzerine yaşadıkları evler yıkılacak. Bu yüzden de depremle hiçbir zaman ilgilenmiyorlar ve ilgilenmemeye de devam edecekler.

Kamuoyu ısrarla soruyor: "Deprem paraları nereye gitti?" Doğal olarak biz de bunu dile getiriyoruz ama aslında biz deprem paralarının nereye gittiğini gayet iyi, yakından biliyoruz. Nereden mi biliyoruz? Kızılayın Ensar Vakfına aktardığı paradan biliyoruz. Nereden mi biliyoruz? Bu, Ahlat'ta yapılacak sarayın ve benzer sarayların hangi parayla yapıldığından biliyoruz.

Kızılay üzerinden BAŞKENTGAZ, Ensar Vakfına yani çocuklara cinsel saldırıyla damgalanmış, yargılanmış bir vakfa 8 milyon dolara yakın bir para aktardı ve bu para BAŞKENTGAZ'ın parası değil. Çünkü BAŞKENTGAZ bunu doğrudan Ensar Vakfına verseydi yüzde 5 vergiden düşecekti, şimdi tamamını vergiden düştü. Yani, hani "Vergiler nereye gitti?" dedik ya, işte, bu 8 milyon dolar para halkın vergisinden oluşuyor ve bu 8 milyon dolarla BAŞKENTGAZ 312 bin evin bir yıllık doğal gazını ödeyebiliyor. Halk soğuktan titriyor ama bizim vergilerimiz yandaş tarikat vakıflarına akmaya devam ediyor.

Vergiler nereye mi gidiyor? Ben şöyle söyleyeyim: Vergilerimiz yandaş tarikatlara gidiyor; İşsizlik Fonu patronlara akıyor; devlet bütçesi savaşa ve sarayın harcamalarına harcanıyor. Bir avuç çapulcuyu zengin etmek adına milyonları yoksullukla, açlıkla ve ölümle sınıyorsunuz ve bunu "kader" ve "imtihan" diye sunmaya devam ediyorsunuz. Çok rahatsınız, yargılanmayacağınızı, hesap vermeyeceğinizi sanıyorsunuz. Çünkü diyor ya Cumhurbaşkanı "Hesap vermeye zamanım yok." Bir laf var: Her fâni hesap verecektir ya Hakk'ın huzurunda ya halkın huzurunda. Biz diyoruz ki: Bu işi Hakk'a bırakmayacağız, halkın huzurunda hesap vermeniz için size fazlasıyla zaman yaratacağız. O iktidar yıkıldığı gün, inanın çok fazla zamanınız olacak ve saray ve sarayla beraber davranan herkes o halkın huzurunda hesap vermeye devam edecek.

Ben küçükken rahmetli annem ağzıma bir avuç biber doldurdu. Bir saat köyün çeşmesinde ağlayarak yıkadım. Nedenini hatırlamam ama bir tek şeyi bilirim, o günden beri küfür etmiyorum. Ama ben bu adamın suratını her gördüğümde, gazetede haberi her okuduğumda o biberleri yeniden hatırlıyorum ve bu ülke halkına bu resmi bir daha gösteriyorum. Bu adamı, bunun ismini unutmayın çünkü bu herif, insanlar can derdinde, enkazın altındayken, küçücük çocuklarla nikâh kıyma hayali kuran biridir. Bu sapkınlıktır, bu düşkünlüktür, bu sapıklıktır. Ve bu herifin bu düşüncelerini dillendirmesine yol açan sizin iktidarınızdır, bu da vicdansızlıktır; bu vicdansızlık size aittir.

Bizim miting meydanlarında haykırdığımız bir laf vardı: "Biz, çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız." Siz ne bırakacaksınız? Ben, bunu ısrarla ve özenle merak ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Piroğlu.

MUSA PİROĞLU (Devamla) - Bu vicdansızları, bu sapıkları konuşturarak siz ne bırakacaksınız?

Buradan sözlerime son verirken, eli yüreğinde İstanbul'da deprem bekleyen, deprem kuşağında yaşayan ülkenin bütün insanlarına bir söz söylemek istiyorum: Bu Meclisten bir hayır beklemeyin. Bu Meclisin çoğunluğu sizin ölmenizi bekliyor ve inanın, o enkazların altında kaldığınız gün, bu Meclis, o enkazların üstünden yeni TOKİ konutları yapmanın hayalini ve planlarını yapacak.

Bir tek şey yapılabilir: Ya sosyalist Küba'ya bakacaksınız ve o depremde niye bir tane insanın burnu kanamadı diye soracaksınız ya da ufacık Elâzığ'daki orta hâlli depremin niye bu kadar yıkım yaptığına, harcadığınız paraların nereye gittiğine bakacaksınız.

Ben halka bir kere daha sesleniyorum: Hakkınızı aradığınız zaman mücadele ederseniz bu yıkımı durdurursunuz. Yoksa, sadece deprem değil bütün ülke enkaz gibi üstümüze çökecek ve biz altında kalacağız ve ben, buradan söylüyorum hepinize: Bu enkazın altında saray kalacak, bu enkazın altında siz kalacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)