GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:51
Tarih:04.02.2020

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli vekiller ve ekran başındaki değerli halkımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Şu anda, ekonomik krizin nedenleri, yaratmış olduğu sonuçlar ve bunların nasıl önleneceğine ilişkin...

(Uğultular)

RIDVAN TURAN (Devamla) - Başkan, çok fazla gürültü var.

BAŞKAN - Sayın milletvekillerimiz, hatibi dinleyelim. Büyük uğultu var. Konuşmak isteyenler kulise geçsinler sayın milletvekilleri.

Buyurun Sayın Milletvekili.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ekonomik kriz, ekonomik sorunlar yapısal bir hüviyet kazandı Türkiye'de. Bir tarafta olağanüstü dış borç, yüksek cari açık, diğer tarafta işsizliğin, yoksulluğun ve gelir dağılımı adaletsizliğinin geldiği nokta değerlendirildiğinde gerçekten işin içinden çıkılmasının oldukça güç olduğu, Hükûmetin verili politikaları doğrultusunda devam edildiğinde işin içinden çıkmanın mümkün olmadığı bir siyasi konjonktürle ne yazık ki karşı karşıyayız. Aslında krizlerde az ya da çok bir rastlantısallıktan bahsedilir ama içinde olduğumuz kriz konjonktürü, herhangi bir rastlantısallığa yer bırakmaksızın, bağıra bağıra, AKP iktidarının yanlış ekonomi politikalarıyla 2002'den bu zamana kadar büyük bir maharetle örüldü, büyük bir maharetle dokundu. Aslında 2002 dönemi, önemli ölçüde krizden çıkılmış olduğu ve parasal genişlemenin 2008 yılı itibarıyla tüm dünyada egemen olduğu bir dönemdi. Bu süre içerisinde Türkiye'ye de 600 milyar dolar civarında para girdi fakat giren bu 600 milyar dolar civarında para, netice itibarıyla, büyük kamu yatırımlarına ayrılmak suretiyle, özellikle AKP iktidarının ve sarayın kendine yakın bir "inşaat baronları" statüsü yaratması sayesinde, deyim yerindeyse, har vurup harman savruldu. Bilime, teknolojiye, eğitime, değer yaratan alanlara yatırım yapmaktan ziyade; çimentoya, betona, duble yollara yatırım yapıldı. Sonuç itibarıyla karşı karşıya kaldığımız şey, Hükûmetin yanlış bir sermaye birikim modelini bu zamana kadar uygulamış olması, yüksek dış borç ve cari açığa dayalı bu sermaye birikim modelinin de artık kayaya çarpmış olması. Bu, Türkiye'deki yaşanan ekonomik krizin en büyük sebebi kuşkusuz ama en az bunun kadar önemli bir başka mesele de Türkiye'de ne yazık ki çok ciddi bir demokrasi yetmezliği sendromuyla karşı karşıya olmuş olmamız. Özellikle "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen o ucube sistemle birlikte her şeyin bir kişide toplanıyor olması, bütün karar verme mercisine Erdoğan'ın kendisini yerleştirmiş olması, bağımsız ya da özerk olması gereken kurumların Erdoğan'ın, deyim yerindeyse, emir eri hâline dönüştürülmesi -işte Merkez Bankası örneği gibi, TÜİK gibi- dolayısıyla bunun sonucunda ortaya çıkan şey de uluslararası sermayenin asla ve asla güven duymadığı tek kişi iktidarı çerçevesinde işleyen bir ekonomi. Zaten tutmayacağı belliydi.

Yine, bu bahiste mutlaka sözünü etmemiz gereken bir diğer mesele de Türkiye'nin en temel ve en önemli meselesi olan Kürt sorununun demokratik ve siyasi bir yol ve yöntemle çözülmesi yerine iktidarın, savaş politikalarını kaim kılması, yalnızca Kürt meselesinde değil bütün dış politikaya dönük yaklaşımlarında, bunların tümünde -az önce Suriye sorunu konuşuldu- bir işgalci siyaset dilini, bir savaşçı siyaset dilini egemen kılması ve militarist politikalarının sonucunda ekonomik krizin bir başka ayağı şekillenmiş oldu. Yani savaş politikaları yoksulun ekmeğini küçültürken iktidara yakın birtakım savaş baronlarının, İHA'ları, SİHA'ları yapanların, ALTAY tanklarını yapacaklarını söyleyen ama motor bulamayanların daha fazla zenginleşmesini sağlarken asgari ücrete yüzde 15 zam yapmaktan bu akıl, bu siyasi ahlak ne utandı ne çekindi.

Şimdi, enflasyon belki olağan tedbirlerle düşürülemedi ama enflasyonu düşürmenin TÜİK güzel bir yöntemini buldu. Enflasyon hesaplanırken halkın en fazla etkilenmiş olduğu gıda, ulaşım gibi, giyim gibi, kira gibi temel meselelerin ağırlığı bu paketin içerisinde düşürülmek suretiyle enflasyon düşürülmüş gibi yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın Sayın Milletvekili.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Yani aslında, matematik oyunlarıyla, olmayan bir şey olmuş gibi gösteriliyor. Aslında bunun adı hiledir, bunun adı siyaseten yalan söylemektir ve gayriahlaki bir tutum içerisinde olmaktır. Dolayısıyla hiçbir şeyi tartışma eğiliminde olmayan, özellikle iktidar bloğunun oylarıyla onu gereksiz, bunu lüzumsuz gören ve tartışma iddiası olmayan yani çözüm bulma iddiası olmayan Meclisin önüne bir soru daha getirip koyuyoruz. Bu, problem yani TÜİK "Yüzde 12'lerde enflasyon var." derken iktidarın yüzde 50'lerde zam yaptığı ve bu sebeple, örneğin, doğal gazı kullanmaktan halkımızın giderek geri çekildiği bir siyasi konjonktürde, işte, Meclisin önünde bir sorun daha. Bu Meclis eğer bu meseleyi araştıracak, bu meseleyi çözecek tedbirler geliştirecekse, evet, gerçekten bir Meclistir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN TURAN (Devamla) - Hemen bitiriyorum, son cümlem Sayın Başkan.

BAŞKAN - Devam edin.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Ama bunu da inzibati yöntemlerle bastıracak ya da buradaki oylama çoğunluğuna dayanarak bunu engelleyecekse değerli arkadaşlar, halkın canını en fazla yakan konuda Meclis meclislik hüviyetini yerine getirmeyecekse çok özür dileyerek söylüyorum ki bir meclis olma hüviyetini kaybetmiş olacaktır. Bu nedenle bu meselenin ayrıntılı olarak araştırılması, tartışılması ve çözüm yollarının konuşulması bir zaruret hâline gelmiştir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)