GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:12.12.2012

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Jean Jacques Rousseau, AKP iktidarının bugünlerini 1770'li yıllarda görmüş ve "Yasama, yürütme, yargı iç içe geçmişse özgürlükler garantide değildir, anayasa yok demektir, kuvvet kimdeyse o hâkimdir." demek suretiyle ta o zamanlardan AKP iktidarını tarif etmiştir. Bu iktidar, sayısal çoğunluğuna güvenerek bırakınız resmî devlet kurumlarını, bağımsız olması gereken yargıyı, kamu denetçiliğini, insan hakları gibi kurumları da yandaşlarıyla doldurarak kendi yarattığı hak ihlallerini ve adaletsizliği gizleme, örtme çabaları içerisindedir.

Kamu Denetçiliği ve İnsan Hakları Kurumunun durumu içler acısıdır. Hükûmetin atadığı memurlarla bu kurumlar ölü doğmuştur. İktidar adaletten kaçmaktadır. Aklı sıra, halkını ve uluslararası kuruluşları kandırdığını zannetmektedir. Türkiye'nin itibarı her alanda, her yerde sürünmektedir. İnsan Hakları Kurumuna atananlar, Sayın Bakan, 22 Eylül 2012 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlandığı hâlde, kurum hiçbir toplantı yapmamış olup organlarını dahi seçmemiştir. İşkenceyi önleme ulusal mekanizması hâlâ kurulmamış olup Birleşmiş Milletlere verilen taahhüt 27 Ekim 2012 tarihinde dolmuştur.

Türkiye'nin adaletle yönetildiğine ne Türk halkı ne de dünya inanmaktadır. Bu iktidar adaletsiz bir iktidardır. Montesquieu "Bir rejim halkın adalete inanmaz bir hâle geldiği noktaya gelince o rejim mahkûm olmuştur." der ve o da bu sözleriyle âdeta AKP iktidarını tarif eder ve uyarır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün iktidarın atadığı kamu denetçilerinin yemin etmesiyle ilgili toplantıda halkın gerçekleri öğrenme hakkının nasıl engellendiğine bir kez daha tanık olduk. Bu tartışmalar sırasında bizim artık halkın vicdanına bıraktığımız ve özenle siyasi tartışmalardan korumak istediğimiz bir olayda gördük ki bir kısım AKP milletvekilleri Cumhuriyet Halk Partisinin bütün Türkiye tarafından takdirle karşılanan bir çalışmasını, Kameraman Cüneyt Ünal'ın özgürlüğüne kavuşturulmasını hâlâ içlerine sindirememişlerdir. Bu nasıl bir katı yürektir ve acımasızlıktır, anlamak mümkün değildir.

Yüce Meclisin huzurunda ilk kez açıklayacağım belgelerle Gazeteci Cüneyt Ünal'ın Suriye'den getirilme sürecinin nasıl başladığını sizlerle ve tüm yurttaşlarımızla paylaşmak istiyorum. İktidarın aczini ve duyarsızlığını ibretle izleyeceksiniz.

20 Ağustos 2012 tarihinde Suriye'de gözaltına alınan Kameraman Cüneyt Ünal'ın anne ve babası önce Cumhurbaşkanına başvurmuşlardır. Bu başvuruya "Cumhurbaşkanlığına ilettiğiniz dilekçeniz Dışişleri Bakanlığına gönderilmiştir." denilerek kendilerine yanıt verilmiştir. Aile, bunun üzerine, Başbakana başvurmuştur. Bu mektupta Başbakana hitaben, aynen "Takdir edersiniz ki ana ve babaların en büyük hazinesi ve Allah'ın bizlere en büyük lütfu evlatlarıdır. Allah rızası için evladımızla ilgili siz değerli büyüğümüzden çaba göstermenizi ve çocuğumuzun sağ salim getirilmesi hususunda gerekli ilgiyi göstermenizi istirham ederiz." demişlerdir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Başbakandan aileye verilen cevabı tüm Türkiye'nin huzurunda ibretle sizlere okuyorum, aynen cevap şudur: "Başvurunuzda belirtmiş olduğunuz konuyla ilgili evrakınız -kişinin hayatı evrak olmuştur- Dışişleri Bakanlığına sevk edilmiş olup Dışişleri Bakanlığından gelen cevap üzerine Millî İstihbarat Teşkilatına başvuru yapmanız gerekliliği anlaşılmıştır."

Değerli arkadaşlarım, Başbakanın verdiği cevaba bakın, Başbakan dilekçeyi Dışişleri Bakanlığına göndermiş, oradan da gelen cevap üzerine "MİT Müsteşarlığına başvurun." demişlerdir. Elbette, buradan da sonuç çıkmayınca aile, Cumhuriyet Halk Partisine başvurmuş ve biz vatandaşımızı kurtarmak için, Cumhuriyet Halk Partisinin 4 milletvekili çatışma ortamında bulunan bir ülkeye her türlü riski alarak gitmiş ve bir yurttaşımızı özgürlüğüne, ailesine ve ülkesine kavuşturmuştur. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Hanginiz?

Esad'ın sarayının ismi?

LEVENT GÖK (Devamla) - Elin Suriye'sinden gazetecimizi kurtardık ama kendi ülkemizdeki zulümden gazetecileri, milletvekillerini kurtaramıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, biz gittik, aldık ve geldik ama bilin aynı işi sizler için de yaparız, gönlümüz hepinize açıktır. Biz bir yurttaşımızı ailesine, çocuğuna ve babasına kavuşturarak mutluluğun resmini yaptık.

Ben de sizlerin mutluluğun resmini yapmanızı tavsiye eder, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)