GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:54
Tarih:11.02.2020

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizler tüm yurttaşlar için sağlıklı, güvenli konutun ve barınmanın bir hak olduğunu söylüyoruz fakat tam da bu hak hayata geçmediği için kaçak yapılar çoğalıyor, getirilen aflarsa yine kiracı konumunda bulunan kentin en yoksulları için çözüm olmuyor. Kentsel dönüşüm deseniz, bırakın bu eşitsizliklere deva olmayı, insanların barındıkları konutları sürekli ellerinden alıyor, toplumun bir kesimi yerlerini değiştirmeye ve göçmeye zorlanıyor. Bu madde de kaçak yapılmış ve afla Yapı Kayıt Belgesi verilmiş binaların güçlendirilmesiyle ilgili fakat bu kaçak binalar yapılırken ne zemin etüdü yapılmış ne deprem fay hatları gözetilmiş, dolayısıyla bu güçlendirmeler binalara makyaj yapmaktan başka bir anlama gelmiyor. Biz kısaca bu gibi değişikliklerle yalnızca rant gözüyle bakılan yapılaşmaya bir çözüm getirilemeyeceğini ifade ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, daha geçen hafta 8 asker, 8 insan bir başka ülkenin, Suriye'nin topraklarında karanlık gruplarla birlikte savaşırken ölüyor, Erdoğan'dan hemen bir açıklama: "Misliyle yanıt verdik." Nitekim, dün de 5 askerin daha hayatını kaybettiğini öğreniyoruz. Yine misliyle mi yanıt vereceksiniz? Bu sözler ölenleri geri mi getiriyor yoksa halkı bu emperyalist, haksız savaşa ikna etmeyi mi hedefliyor? "Misliyle" diyerek böbürlenirken, insanların canını almaktan söz ederken bir kez olsun duraksamaz mı insan? Günümüzde kapitalist ülke liderlerinin birbirlerine sert sözlerle çıkışıyor gibi gözükmelerinin ne siyasi ne de ekonomik ilişkilerde hiçbir somut karşılığı yok. Bugün, İngiltere Başbakanı Boris Johnson Avrupa'ya, Erdoğan Rusya'ya, bir başkası İran'a sözüm ona meydan okuyor fakat teker aynı biçimde dönmeye devam ediyor. Suriye'de askerler ölüyor, birkaç saatliğine Rusya'ya çıkışılıyor. Karşılıklı "Haber verdin." "Vermedin." polemiği sürüyor fakat gerçekten, sisteme ilişkin hiçbir gerçek eleştiri yok. Bu siyasetçilerin hiçbiri insanların yaşadığı ekonomik sorunlara deva olacak tek bir çözüm üretmiyorlar; üretemezler çünkü aslında, bu sisteme can suyu taşımakla ve kendi kovalarını doldurmakla meşguller. Oysa bakıyoruz, bu ülkede ne sanayi var ne tarım. Gençlerin üçte 1'i işsiz, kalanı işsizlik korkusu içinde, çiftçi üretimi bırakmış durumda, 1 kilogramlık ihracata karşılık 6 kilogramlık tarımsal ürün ithal ediyoruz ve tarlalar bomboş.

İnsanlar kış ayında ısınamıyorlar. Isınma, artık sadece yoksul haneler için değil orta sınıf için de lüks. Bu kış doğal gaz faturası 2018 kışına kıyasla yüzde 60 daha fazla. Çalışanların yarısı asgari ücretle geçindiğine göre, toplumun yarısı maaşının dörtte 1'ini doğal gaz faturasına yatırıyor ve tarihte ilk kez, insanlar ısınmak için, bunun giderini karşılamak için kredi çekiyor arkadaşlar, haberiniz vardır herhâlde.

Elâzığ depremini yaşadık, daha insanlar canının derdindeyken 66 milyar lira deprem vergisi toplamış bir ülkenin Kızılay Başkanı yurttaşlardan bağış istedi. Evet, başka ne bağışların orada döndüğünü hepiniz biliyorsunuz, ben de tekrar etmeyeceğim. Ama bu şartlı bağışları yapan BAŞKENTGAZ'ın sahibi kimdi? Recep Tayyip Erdoğan'ın imam-hatipten arkadaşı, inşaat rantıyla büyüyen Aziz Torun'un sahibi olduğu Torunlar Gayrimenkul. İşçiler hayatını kaybetti orada.

Aynı şekilde, Aladağ'da yurt yangınında ölen, Ensarda istismar edilen yoksul çocukların hesabı ise ortada duruyor.

Biz, bu Kızılay Başkanına çok net, çok açık bir şey söylüyoruz: Derhâl istifa etmelidir. İstifa etmiyorsa da hakkında derhâl soruşturma başlatılmalıdır.

Yine geçen hafta, bir yurttaş, Erdoğan'ın seçim döneminde kullandığı "illet" "zillet" gibi lafları kabul etmediğini ve tarafsız bir Cumhurbaşkanı olmadığını düşündüğünü söyleyerek noterden kendisine ihtarname çekmek istedi. Bu aslında gayet şık bir eleştiri tarzıdır. Ama ne oldu? Cumhurbaşkanına hakaretten bu vatandaş gözaltına alındı. Yani kim muhalifse ona bekçi, polis, hapishane.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlayacağım.

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu ülkede yurttaşlar insan gibi yaşamak istiyorlar. Fakat hor görülmeden yaşamanın kendisi âdeta bir kahramanlık hâline gelmiş durumda. Oysa gerçekten kahraman olmak ve böyle mi zorlukların üstesinden gelmek zorundayız? Neden avukat meslektaşlarım sadece ezilenlerin haklarını savunduğu için cezaevinde? Neden cezaevlerinde 3 binden fazla 12-17 yaş arası çocuk var? Neden kemik kanseri bir çocuğun, 9 yaşındaki Ahmet Buğra'nın annesinin yurt dışı yasağı kalkmıyor ve oncacık bir hasta çocuk annesine kavuşamıyor? Evet, bu ihlallerin rengi ve kimliği yok, savaşta ölen askerlerin de, insanların da, onlar hepimiziz arkadaşlar. Ancak tüm ihlallere karşı hep birlikte "Sen ocusun, sen bucusun." ithamlarına aldırmadan korkusuzca karşı çıkarsak yenebiliriz, galip gelebiliriz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)