GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:39
Tarih:13.12.2012

BDP GRUBU ADINA ESAD CANAN (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı Yazma Eserler Başkanlığı bütçesi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin kültür ve turizm gibi iki önemli alanında çalışma yürüten Bakanlığın bu alanın önemine uygun bir bütçeye sahip olamadığını, ne yazık ki 2013 bütçesiyle bir kez daha üzülerek görüyoruz. Bu durum, Hükûmetin sanata, kültüre ve turizme ne kadar önem verdiğinin açık bir göstergesidir. Aslında bu yaklaşım, sadece mevcut Hükûmete mahsus değildir. Gelmiş geçmiş bütün hükûmetlerin kültür politikalarına bakıldığında aynı durum söz konusudur. Bu durum, demokrasi kültürümüzün ne kadar olgunlaşmış olduğunu göstermesi bakımından bence çok önemlidir.

Sayın milletvekilleri, kültürel değerlerimizin çok önemli bir bölümünü içinde barındıran yazma eserler, tarih, sanat, edebiyat, din ve diğer pek çok alanda kaleme alınmış taşınır kültür varlıklarıdır. Bu el yazısı yazma eserler yazıldığı döneme ve yere ait temel bilgileri bünyesinde toplayan, bilim ve sanat dünyasının ilk elden kaynaklarını oluşturmaktadır. Bu eserlerin gün yüzüne çıkarılarak korunması, çok kültürlü kimliğimizin dünyaya tanıtılması, gelecek nesillere aktarılması elbette büyük önem taşımaktadır.

Bu önemli görevin yerine getirilmesi amacıyla, 2010 yılında çıkarılan 6093 sayılı Kanun'la Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı kurulmuştur. Özel bütçeye sahip olan Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından yazma eserlerin orijinal hâliyle hizmete sunulması, kütüphanecilik işlemleriyle birlikte çeviri sadeleştirme, araştırma çalışmalarının yapılması ve yazma eserlerle ilgili hizmetin ülke geneline yaygınlaştırılması için bütçeden önemli bir paya ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak, ayrılan bu bütçe payıyla konuya yeteri kadar önem verilmediği de açıkça anlaşılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bütçeler ekonomik ve mali durumu değil aynı zamanda iktidarların siyasal tercihlerini de yansıtır. Bir ülkenin çağdaş uygarlık düzeyini anlamak için o ülkenin kültür politikalarına bakmak bence yeterlidir. Çünkü, kültür politikaları sadece tiyatroyu, baleyi, operayı, yazma eserleri, sanat ve edebiyat alanlarını değil, bunlarla beraber yaşam biçimlerini, temel insan hak ve özgürlüklerini de kapsayan bir bütündür. Bu nedenle, ülkenin kültür politikaları aynı zamanda o ülkenin demokrasi seviyesini de yansıtır.

Evet, tiyatro sayısı artmıştır, temsil sayısı artmıştır, seyirci sayısı da artmıştır. Bunlar gerçekten önemli gelişmelerdir. Ama, sanatçılar özgür değilse, sanata yaşam hakkı tanınmıyorsa, kitaplar toplatılıyorsa, farklı ana dilde eserler ortaya konulamıyorsa orada doğru bir kültür politikası olduğundan söz etmek mümkün değildir.

Yine, eğer bir ülkede bulunan önemli iki grup toplumdan birinin ana dili hâlen kamu alanlarında yasak ise, ana dilde yazılan dergi, gazete, kitap yasaklanıyorsa; düşünce ve ifadeleri nedeniyle aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler, sanatçılar cezaevinde ise veya sürgün ediliyorsa o zaman o ülkede kültür politikası, enine boyuna tartışılması gereken bir kültür politikası hâline gelir. Aslında bu konular, genel bütçeden Kültür Bakanlığına ne kadar pay ayrıldığından daha önemli konulardır. Çünkü, bunlar ülkenin bakış açısını, demokrasi kültürümüzün seviyesini de ifade eder.

Değerli arkadaşlar, kültür, bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bir bütünüdür. Ancak her toplum kendi kültür ve sanatını icra ederken kendi kültürel gerçekliği üzerinden yola çıkar. Bugün ülkemizde uygulanan devletin resmî kültür politikası ne yazık ki bu gerçeklikten uzaktır. 36 uygarlığın gelip geçtiği ve 27 etnik grubun yaşadığı Anadolu kültürlerinin bu muhteşem kültürel zenginliğini, tekil bir kültüre, yani bir kültüre indirgemeye çabalamak, çoğulcu ve demokratik kültür açısından bu ülkenin gerçeğine yapılacak en büyük kötülüktür. Çünkü, çoğulcu kültür, ülkemizin bir sosyal olgusudur, gerçeğidir. Bu yüzden tek dile, tek renge mahkûm edilmiş bir kültür anlayışının artık zamanı geçmiştir. Bu nedenle yapılacak yasal değişimlerle çoğulcu kültür anlayışının hızla hayata geçirilmesi, ülkenin bütünlüğünün güçlendirilmesi için önem arz etmektedir.

Onun için, ülkede din, dil, ırk ve etnik köken ayrımı yapmadan, sanata ve kültüre katkısı olan tüm eserlerin orijinalliğine sadık kalınarak, insanlığın ortak mirası anlayışıyla gelecek kuşaklara aktarmaya çalışmak bakanlığın en önemli görevi olmalıdır. Bu çerçevede, örneğin Ahmedi Hani'nin "Nubehara Bıçukan" ve Fakiye Teyrân'ın "Hespe Reş" adlı muhteşem yazma eserlerinin de Türkçeye çevrilerek kültür mirasına kazandırılması sağlanmalıdır.

Değerli arkadaşlar, son olarak bir de seçim bölgem olan Hakkâri ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum o da şu: Seçim bölgem olan Hakkâri, bilindiği gibi zengin bir tarihî kültür ve turizm potansiyeline sahip olan bir ildir.  Ancak bölgede uygulanan güvenlik politikaları nedeniyle, ilimizin bu zengin kültürel ve turizm alanları ne yazık ki halktan koparılarak birer güvenlik alanı hâline getirilmiştir. Bunlardan biri olan tarihî Hakkâri Kalesi, hâlen bir askerî birlik tarafından üs olarak kullanılmaktadır. Askerler tarafından kullanılan Hakkâri Kalesi, bugün sadece çıplak bir kayadan ibaret bırakılmış olsa bile, etrafında yaşayan halkın en büyük kültür miraslarından biridir. O mirası sahiplerinin kullanımına yeniden açmak bir insanlık ve uygarlık gereğidir. Hiçbir çağdaş ve demokratik bir hukuk devleti, 21'inci yüzyılda bu doğal hakkı vatandaşlarından esirgemez.

Yine, aynı zamanda dört mevsimi bir arada yaşayan Sat Gölü, Berçelan Yaylası ve buna benzer bir çok tarihî ve turistik yaylalar yasak bölge kapsamına alındığından turizme ve halkın hizmetine kapatılmıştır.

Yüksekova ilçemizde ise 1993 yılında temeli atılan kültür merkezi, aradan on dokuz yıl geçmesine rağmen henüz yapımı bitirilmediğinden hizmete açılamamıştır. Öncelikli olarak Hakkâri Kalesi ile Yüksekova Kültür Merkezinin halkın hizmetine sunulması konusundaki talebimizi, bir kez daha burada Sayın Bakana hatırlatmak istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken sosyal devlet gereği, ülkemizin, gerçekliğine uygun, demokratik bir kültür sanat politikasına ihtiyacı olduğu inancındayız. Bütün kesimlerin kültürel değerlerinin korunup kollanması gerekliliğinin esas alınarak sanatın herkes için üretilmesi ve yurt genelinde toplumun bütün kesimlerinin faydalanabildiği alanlar hâline getirilmesi, farklılıklarımızla övünmemize gerçekçi bir boyut kazandıracaktır.

Bu duygularla bütçenin hayırlı olmasını diliyor, yüce kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Canan.