| Konu: | Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 12.02.2020 |
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tekrardan hepinizi selamlıyorum.
Şimdi, arkadaşlarımız bu kanunla ilgili, geneli üzerinde bizim görüş ve önerilerimizi sundular. Kanunun tümüne muhalefet ettiğimizi, tümünün karşısında olduğumuzu ifade etmiştik ama bu maddenin, 20'nci maddenin özel bir anlamı var. Onun için özel olarak karşısında olduğumuz, özel olarak değinilmesini ve geri çekilmesini talep ettiğimiz bir madde. Bu madde, biliyorsunuz -az önce milletvekilimiz Sayın Gaydalı hikâyesini anlattı- Ahlat'ta yapılması planlanan hatta yapımına başlanan, kaçak olarak devam eden sarayın yapımına devam edilmesi, aslında hukuk kılıfına büründürülmesi maddesi.
Şimdi, biz Türkiye'de bir süredir bunu çok yaşıyoruz. Zaten Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi de kaçak bir sistemdi; kendisi ilerliyordu, bir hukuki anayasal kılıfa büründürüldü. Şimdi bu da böyle; kaçak saray yapıyoruz, hukuki kılıfa büründürüyoruz; bir sistem öngörülüyor, o yürütülüyor, bir kılıfa büründürüyoruz. Zaten birileri minareyi çalıyor, Meclise de kılıfını hazırlama görevi veriyor. Ama arkadaşlar, bu meselede artık mızrak çuvala sığmıyor. Çünkü biz, bu yapılan saraylara, bu toplumun cebinden çıkan vergilerin, aslında bu topluma harcanması gereken bütçenin ne kadar büyük bir çoğunluğunun harcandığının farkındayız. Bu saraylar Cumhurbaşkanlığı sarayları değil, külliyeler değil; bu saraylar israf sarayları arkadaşlar. Bakın, bunu da biz söylemiyoruz, Sayıştay söylüyor. Sayıştayın 2018 yılı denetimine göre size şu anda saraydaki harcamaları söyleyeceğim. Bakın, bu ülkede insanlar belediyenin önünde "Ben açım." diyerek kendini yakıyor ve bu, kendini yakan vatandaş çocuğuna doğum günü hediyesi getirmek için 2 lira, bakın, 2 lira, 2 Türk lirasını arkadaşından borç alıyor. Ama ülke bu kadar ekonomik kriz içerisindeyken, insanlar açlıktan kendilerini yakıp toplu bir şekilde intihar ederken saraylarımıza yapılan harcamanın bir örneğini sayacağım: Bakın, sarayın personel gideri 181 milyon arkadaşlar. 2 liradan söz ediyorum, 2 lira. 2 lira için borç alan vatandaş ve personel için 181 milyon harcayan bir saray. Yine, temsil ve tanıtım gideri 48 milyon lira arkadaşlar, 48 milyon. Anlatabiliyorum değil mi? 48 milyon ve 2 liradan söz ediyorum, hesabını siz yapın. Mutfak giderleri -biz mutfaklarda neler olduğunu basından gördük, giden arkadaşlar daha iyi bilir- 8,3 milyon. Giyecek 10 milyon, temizlik 3,8 milyon lira arkadaşlar, korkunç bir rakam. Peki, bu ülkede açlık sınırında olanlara şu anda verdiğiniz maaşları hesaplıyor musunuz? İnsanlar bu ülkede aç ama siz "Bir saray yetmez, bir tane daha kaçak saray yapalım, biraz da buraya harcayalım." diyorsunuz.
Peki, biz ne gördük arkadaşlar? Bir felaket yaşadık, iki felaket yaşadık, bakın, hatta yakın zamanda üç felaket yaşadık. Bir tanesi de Van'daydı, Ahlat'ın karşısında Bahçesaray'da 41 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Elâzığ'da ben gidip kendim gördüm. Mademki bu kadar bütçemiz var, bu saraya göndereceğimize bu felaketlere karşı bir hazırlığımız olsun. Yok, Kızılayın içini de boşaltmışsınız. Vermediğiniz, peşkeş çekmediğiniz yer yok. Kızılay Başkanı deprem olduğu anda "Ben bu insanlara yardımı nasıl ulaştırırım?" hesabı yapacağına, sosyal medya üzerinden 10 TL'lik yardım kampanyası başlatıyor. Kızılay bomboş, bütçe boş ama "Bir saray yetmez, bir saray daha inşa edelim."
Peki, Elâzığ'a Cumhurbaşkanı gitti, ben de oradaydım. Bu arada yardımların nasıl dağıtıldığını arkadaşlarımız buradan ifade etti. Peki, sadece bir gazete bu yakıt giderini hesaplamış arkadaşlar, nasıl bir israf düzeni içerisinde olduğunuzu görün. 19 otomobil, 6 cip, 2 minibüs, 1 yolcu uçağı, 1 helikopter eşlik ediyor Cumhurbaşkanına; bakın, bir filo eşlik ediyor. Bunun toplam yakıt gideri 41.350 TL, sadece Ankara'dan Elâzığ'a gidişini söylüyorum. Asgari ücret ne kadar arkadaşlar? Neredeyse asgari ücretin 17 katından fazlasına Cumhurbaşkanlığı filosu sadece bir yere gidip gösteri yapacak diye... Gösteri yapıldı çünkü Elâzığ'da hiçbir şey yapılmadı. İktidarın bütün gücü orada gösteri yapma, reklam yapma peşindeydi arkadaşlar. Şimdi, madem ki bu kadar ihtiyaç var...
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Ya doğru söyle, doğru.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Doğruyu yanlışı ben size sormayacağım, oradaki halkla ben konuştum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - PKK'lılarla konuştun, kiminle konuşacaksın?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Siz kriz masalarında oluşturduğunuz odalardan bu ülkeyi yönetiyorsunuz, ben halkla yüz yüze geldim, bambaşka düşünceden insanlarla konuştum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Başkan, bir dakikada bitiriyorum.
BAŞKAN - Tamamlayınız sözlerinizi
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Bakın, bu ülke bir felaket yaşıyor. Bu ülke bir felaket yaşarken, bir tarafta insanlar açlıkla mücadele ederken insanlar çocuğuna kıyafet almak için, okula göndermek için bile büyük bir çaba sarf ederken, insanlar -bakın arkadaşımız da söyledi- doğal gaz faturasını ödemek için kredi çekiyorken, insanlar bütün gün asgari ücretle, bırakın asgari ücreti 300 liraya, 500 liraya günün on altı saati çalışırken biz, yetmezmiş gibi, çok bolluk içerisindeymiş gibi kaçak saraylar yapmaya devam ediyoruz. Yapmayın arkadaşlar, bu toplum kendilerine hizmet etmenizi bekliyor, kendinize şatafat alanları yapmanızı değil. Çıkın saraylarınızdan, kasırlarınızdan, köşklerinizden çıkın; bu toplumun içerisine çıkın, insanların yaşadığı durumu görün, vallahi içler acısı. Bakın, patlak verdi verecek, bu gördüklerimiz az. Onun için, bunu çekin, en azından bu toplumun vicdanında bir yer edinmiş olun.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)