GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:56
Tarih:13.02.2020

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İskân Kanunu'nun 8'inci maddesinde yapılmak istenen değişiklik üzerinde söz aldım. Geçen hafta da konuşuldu, bu hafta da konuşuldu. Daha çok böyle işte imarla ilgili, depremle ilgili konular vardı. Bu sefer, teklifte, Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olan göçmen ailelerin kalıcı olarak iskân edilinceye kadar beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması görevi Çevre ve Şehircilik Bakanlığından alınıp İçişleri Bakanlığına devri öngörülüyor.

Aslında 8'inci maddede değişiklik yapılacak kanunla beraber, Türkiye'de son yıllarda bir sığınmacı, geçici gelen konuklar ve farklı farklı tanımlarla tanımlanan bir mülteci sorunuyla karşı karşıyayız ve dünya da aslında büyük bir felaketle karşı karşıya. Niçin karşı karşıya? Genelde kuzeyden güneye, doğudan batıya, ya yoksulluk nedeniyle ya savaşlar nedeniyle ya çatışmalar nedeniyle insanlar yerinden, yurdundan olmakta. Kimi zaman da insan haklarına aykırı uygulamalar nedeniyle, demokratik koşulların ortadan kalkması nedeniyle insanlar ülkelerini terk etmek zorunda kalıyorlar. Ve Birleşmiş Milletler buna yönelik tedbirler getirtmeye çalışıyor ve hukuksal bir tanımlama getiriliyor bu insanlar gittikleri yerde tekrar ihlallerle karşı karşıya kalmasınlar diye. Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin İskân Kanunu'nun 4'üncü maddesinde de şöyle bir düzenleme yapılmış: "Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olmayan yabancılar ile Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı bulunup da sınır dışına edilenler ve güvenlik bakımından Türkiye'ye gelmeleri uygun görülmeyenler göçmen olarak kabul edilmezler." Değil mülteci, değil konuk; göçmen olarak bile kabul edilmiyorlar. Yani maddeye göre, göçmen statüsünü kazanabilmek için "Türk soyu olma" şartı aranıyor.

Birleşmiş Milletler neler söylemiş? Birleşmiş Milletlerin -hiç uzatmayayım- hukuksal uzun bir tanımı var ama daha çok kapsayıcı olan şu: Zorunlu ve hayati nedenlerle ülkesinden ayrılıp başka bir ülkeye göç etmek zorunda kalanlara "mülteci" denir. Şimdi, Türkiye'de ne hikmetse Avrupa'dan gelenlere "mülteci" deniyor, Avrupa dışından gelenlere farklı tanımlamalar getiriliyor. Ve Suriye'den gelenlere bir kavram bulunamadığı için -ve burada kalacaklar- ne dediler? Ve hâlâ bu konu çok... "Geçici koruma statüsüne sahip yurttaşlar, vatandaşlar, misafirler." Ve peşinden neler oldu? Biz biliyoruz ki dünyanın birçok yerinde bu insanlar yerinden yurdundan olurken, makas açılırken, demokrasiden daha iyi yerlere gitmek için çaba harcarken bir ticarete dönüştü, kimi insanlar da bunların göç etmesini şantaja dönüştürdüler.

Bakın, bir hafta içerisinde Van Çaldıran'da 13 kişi yaşamını donarak kaybetti. Kim bunlar? Afganlar. İki gün önce ne oldu? İki gün önce İstanbul'un Fatih ilçesinde bir çalışma yürütüldü, 135 kişi... Yine, İzmir Dikili'de, Urla'da ve farklı farklı ülkeler... Türkiye neredeyse bir köprüye dönüştürüldü. Bu insanlar denizlerde, göllerde boğularak yaşamlarını yitirmek zorunda kaldılar. Ve ne oluyor? Bunlar yakalandığında tekrar ülkelerine gönderiliyorlar veya bir işleme tabi tutuluyorlar. Demem o ki arkadaşlar, gelenlerle ilgili çifte standart olmaz, Birleşmiş Milletler kurallarına göre onlara uygulamaları yaşatmamız lazım ve şüphesiz milyonlarca insana hizmet verilemez ama sorun küresel olduğu için, küresel, evrensel düzeyde çaba harcanırken de Türkiye Cumhuriyeti'nde de buraya gelenlere yönelik insan haklarına uygun bir çaba harcamak lazım. Göçmen de olsa, mülteci de olsa, sığınmacı da olsa, ne olursa olsun, söz konusu insan olduğunda hepimizin doğuştan gelen hakları olduğundan, burada soyuna, kültürüne, geliş yerine, nereden geldiğine bakılmaksızın temel insan hakları çerçevesinde yaklaşmak lazım ve bu konuda da ne gerekiyorsa yerine getirmek lazım.

Bir diğer konu ne? Normalde savaş varsa, insanlar yerinden çıkıyorsa, savaşı önlemek için de, barış için de çaba harcamak lazım. Tam tersine, bir ülkede eğer, çatışmalar, savaşlar, ölümler artıyorsa bir an önce oradaki yaşamın daha iyiye dönüşmesi için çaba harcamak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Böylece çaresiz insanları dağlarda, denizlerde boğulmaya değil, şiddete karşı baş başa bırakmaya değil, önlerini açmak için çaba harcamak lazım ve bu konuda yapılması gerekenleri birçok kez biz dile getiriyoruz ve Türkiye'nin komşuluk açısından da bir geçişe dönmesi için de her türlü çabayı harcamamız lazım ve bu çabayı harcamak için de normalde çevremizde bütün insanların temel hak ve özgürlükleri için yapılması gerekeni, çaba harcayıp geleceği daha iyiye kurgulamamız lazım.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)