GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:58
Tarih:19.02.2020

RIDVAN TURAN (Mersin) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yüksek cari açık ve dış borca dayalı sermaye birikim rejimi duvara tosladı. Önce uluslararası süreçlerin etkisiyle bir döviz krizi, ardından döviz kurundaki anormal dalgalanma sebebiyle reel sektörün, şirketlerin borcunu ödeyememesinden kaynaklı büyük bir borç krizi ve ardından da finansal kriz arzıendam etti.

Şimdi, bir finansal kriz süreci yaşanıyor, bankaların kâr marjları ciddi manada düşmüş durumda. 2009'un on birinci ayı itibarıyla bir önceki yıla göre yüzde 8'in üzerinde bu kâr payları azalmış durumda. Batık kredi miktarı bir önceki yıla göre yüzde 56 oranında artmış ve bankaların bütün bu kriz konjonktürü sebebiyle borçları hem artmış hem de var olan borç sebebiyle durumları ciddi sıkıntıya girmiş durumda.

Şimdi, AKP, banka zararlarının sebebi kendisi değilmiş gibi, bu zamana kadar yaptığı biçimde, geldiği yol ve yöntemlerle bu sorunu çözeceğini var sayıyor. Oysa düşük faizli kredi ve düşük kur politikası, AKP'nin siyasi zoruyla bankalara, finans piyasasına dikte ettirdiği bir şeydi. Amacı neydi? Konut stokunun azalması, kredilerin ucuzlaması ve insanların rahatlıkla konut almaya... Yani AKP'nin destek kıtası hâline dönmüş olan bu inşaat baronlarının cebini doldurmak için, balon hâline gelen emlak sektörünü yeniden üretim yapabilir hâle getirmekti. Şimdi, krize sebep olan bu merkeziyetçi, bu garnizonvari politikalarla krizden çıkacağını varsayan bir fasit dairenin içerisine yuvarlanmış durumda. Aynı dolaşmış orlonla oynayan kedi yavrusu gibi, orlonun başı nerede sonu nerede belli değil ama belli ki bu inzibati yol ve yöntemlerle, özellikle BDDK'nin etki alanının arttırılmasıyla, Varlık Fonuna sınırsız borçlanma hakkının tanınmasıyla beraber bunun içerisinden çıkılacağı ufukta görünmüyor.

Değerli arkadaşlar, her krizin iki cephesi vardır; bu cephelerden bir tanesi sermaye ve iktidar cephesidir, diğeri halk ve yoksullar cephesidir. AKP bu teklifiyle sermaye ve iktidar cephesine ilişkin bir çözüm sunduğunu varsayıyor. Aslında onun için dahi bir çözüm söz konusu değil çünkü bu verili yapıyla finansal sektörün, sermaye piyasalarının yapısal krizlerinin çözülmesi mümkün değil ama yoksullar cephesi, halk cephesi söz konusu olduğunda buraya ilişkin herhangi bir tedbir söz konusu değil.

Bütün krizlerde bölüşüm ilişkileri devlet eliyle yeniden tariflenir ve bütün krizlerdeki eğilim alt sınıflardan yukarıya doğru bir servet transferinin olması ve sermayenin merkezîleşmesidir. İşte, aslında AKP'nin getirmiş olduğu bankacılık düzenlemesiyle birlikte aşağıdan yukarıya doğru bir servet transferi olurken aynı zamanda bölüşüm ilişkileri de yeniden tarifleniyor.

Bakın, bu insanı tanıyor musunuz, bilmiyorum. Bankacılıkla çok yakın ilişkisi olan bir kişi, teklifin ilk elden muhatabı şu gördüğünüz; tanır mısınız, bilmiyorum; gerçi artık tanıyamazsınız, dün itibarıyla arkasında bir not bırakıp intihar etti banka borçları yüzünden ve parasal sorunlardan. "Denizbanka 26 bin, Fibabanka 450 lira borcum var, ödeyemedim. Kimseye kızgın değilim. Herkes hakkını helal etsin." diyor Halit Yılmaz. "Son." diye de altına yazmış.

Dedim ya, her krizin iki cephesi vardır; bir cephe sermaye ve zenginlere ait cephedir. İşte AKP, bankacılık sektöründeki düzenleme çabasıyla birlikte aslında hem bu sektörün, bu kesimin, bu cephenin ihtiyaçlarını karşılarken ve onların krizden çıkmasını sağlarken aynı zamanda bir başka şeyi daha yapıyor; o yaptığı şey de bu egemen blok içerisinde, daha sonra belki İş Bankasına çökmek suretiyle, BDDK'nin yetkilerini artırmak ve bu alanda finansal bir konfigürasyon değişikliğini yeniden sağlamak suretiyle kendisine ciddi bir sermaye kaynağı da oluşturmuş olacak ama az önce gösterdiğim resimdeki insana ve sayabileceğimiz daha binlerce insana ilişkin hiçbir çözüm önerisi sağlanmış değil, o da bankazede arkadaşlar, bankayla onun da ilişkisi var. Bankaların zarar etmesi, kâr marjlarının düşmesi, borç içerisinde, batık içerisinde olması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Turan.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

...batmış olması sayenizde ve aslında bir taraftan da onları kurtarmaya çalışıyorsunuz hem de kendi sermaye sisteminizin sürerliğini sağlamaya çalışıyorsunuz ama diğer taraftan bankacılığın, finans sektörünün diğer yüzü, madalyonun diğer tarafı olan şu mektubun sahiplerine ilişkin yaptığınız şey üç kuruşluk asgari ücret zamlarının ötesinde bir şey değil. Dolayısıyla, bakın, banka için batık kredi batık kredidir ama böyle insanlar için batık kredi bir felakettir, bir toptan yok oluştur.

Değerli arkadaşlar, bir yandan sermaye gelsin diye uğraşan bir ticari zekâ, diğer taraftan, böyle inzibati tedbirlerle, her şeyi Erdoğan'a bağlayıp bütün finans piyasasını, bütün bankacılık sektörünü tek elde toplama aklıyla sermaye dışarıya kaçsın diye uğraşan bir başka ticari zekâ; siz hangisisiniz, vallahi işin içerisinden çıkmış değiliz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayalım Sayın Turan.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Son cümlem Sayın Başkan.

Size sormak istiyorum değerli AKP'liler, siz kimsiniz, ne yapmaya çalışıyorsunuz ve bu konuda neye hizmet etmeye çalışıyorsunuz?

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)