GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:58
Tarih:19.02.2020

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Teşekkür ederim Başkanım.

Değerli milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu çağın en önemli sermayesi veri. "Veri" dediğimiz şey, esasında bilgi ve bu bilgiler bizim bütün kişisel bilgilerimizi içeriyor. Yani bugün metalaştırılmış olan, dijital dünya içerisinde artık en büyük sermaye olan "veri" dediğimiz şey içinde; ismimizi, adresimizi, fiziksel özelliklerimizi, kişisel özelliklerimizi hatta yapay zekânın makine öğrenmesi metodunu kullanarak ruhsal durumumuzu dahi değerlendirebilecek bir bilgi bütününden bahsediyoruz. Öyle bir veri ki başkasıyla paylaşılıp paylaşılmayacağına dair karar bizim olmalı çünkü veri, kişisel bir veri ve bu özel mülkiyetin özellikle bunca tekelleşen bir dünya düzeninde çokça da korunması gerekiyor, şüphesiz. Ama korunması gereken, nereden korunması gerektiğine dair tahlilin de çok açıklıkla yapılması gerekiyor. Verimizin, biz olan bilginin 2 temel güçten korunması gerekiyor. Bunlardan bir tanesi, bu veriyi kullanarak bir tekel gücü oluşturan ve bu tekelleşen güç üzerinden bizim verimizi satarak, sattığı veri üzerinden bugün var olan eşitsizlikleri yeniden üreten ve o tekel gücü üzerinden rant elde eden piyasayı mutlaka düzenlememiz gerekiyor. Ama bir ikinci güç daha var, bu maddede hiç değinilmeyen, kişisel verilerimizin korunması gereken; o güç de otoriter rejimlerde devlet gücünü kullanarak kişisel veriyi kişiye karşı kullanabilecek kamu gücünün partileşiyor olması riskinden doğuyor. Yani veriyi, bizim bütün bilgimizi içeren bugünün o sermayesini sadece ve sadece tabana yaymak için tekelleşen piyasa güçlerine karşı korumamız yetmez, aynı zamanda, o veriyi halka ve kişiye karşı kullanma iradesini gösterecek olan kamu gücünü elde ettiği için kendisini tekelleşmiş gören o kamu gücünden de korumamız gerekiyor. Bu madde, bu ikinci korumayı tamamen göz ardı ediyor.

Birincisi için ihtiyaç şuradan doğuyor: Sayılı marka, elinizdeki cep telefonunu, bu cep telefonlarını üretiyor yani bir avuç şirketin elinde verilerimiz. O cep telefonunun içine giren yazılımlar sayılı markalar tarafından üretiliyor yani oradan giden veriler bir tekel gücün elinde birikiyor ama aynı zamanda şu da oluyor: Kamu gücünü eline geçirmiş olan otoriter anlayışlar o listelerden kişisel veri olan kürtaj verilerini elde edip terörist ilan etmeye gidecek kadar kamu gücünü suistimal edebiliyorlar. O zaman eğer kişisel verilerimizi ve halkı, gücü halka karşı kullananlara karşı bir korumayla donatacaksak bu koruma sadece bankalara karşı değil, gücü suistimal ediyor olan kamuya karşı da korumakla yükümlüyüz yani bir dengeye ihtiyacımız var. Kamu gücüne yaslanarak bireylerin veri güvenliğinin keyfî bir biçimde ihlal edilmemesini sağlamalıyız. Öte yandan "veri güvenliği" kavramına sığınarak da halkın ulaşma hakkı olan verilere ulaşabilmesinin önünde de engel oluşturmamalıyız. Bu denge bu maddede sağlanmıyor. Dolayısıyla bu madde kişiyi ve halkı koruyan değil, kamu gücünü suistimal edebilmek için veri güvenliğinin arkasına sığınan bir madde. Bu madde, bu düzeni var eden, esasında kamu gücünü kendi iktidarı için kullanan anlayışı tekrar eden bir madde. "Neden?" derseniz, yanıtı şurada yatıyor: Maddeye göre BDDK -tırnak içerisinde- "ekonomik güvenlik sorunu" görürse verilerin paylaşılmasına engel olabilir. Kimin ekonomik güvenliği? Bu BDDK "Burada bir kriz görüyorum, aman ha durduralım." diyen vatandaşına "hain" "terörist" damgası vuran bir BDDK. Kimin ekonomik güvenliğini koruyacak? Ayrıca "ekonomik güvenlik" denen kavram, muğlak bir kavram, tanımı ne? Somut değil Anayasa'yı bile ihlal ediyor. Çünkü keyfîliğe kapı açan bir maddeyle karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Böke.

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - Hemen toparlıyorum.

Hangi bilginin sır olması gerektiğine nasıl karar verildiğini birkaç örnekle vereyim. Partimizden değerli milletvekillerimiz sormuşlar: "TRT'ye 2 milyar lira ödüyor vatandaş, bu para nereye harcanmış?" Yanıt gelmiş: "Ticari sırdır." Milletvekillerimiz sormuş: "Şehir hastaneleri... Müthiş bir yük altındayız. Para nereye gidiyor?" Cevap gelmiş: "Ticari sır." Milletvekillerimiz sormuş: "Afrin'den kaçak getirilen zeytinyağlarının ne kadarı piyasaya sürüldü?" Yanıt gelmiş: "Ticari sır." Burada yanıt çok belli: Her şeyi ticari sır yapıp halktan kaçırmayı düşünüyorsunuz.

Bu madde, bir kez daha düzende krizi çıkartmaya devam eden bir maddedir, mutlaka geri çekilmesi gerekir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)