| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 19.02.2020 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, 13'üncü maddeyi konuşuyoruz ve üzerinde konuşacağımız madde aslında ilginç bir madde. Çünkü biz buradaki bütün tekliflerde ya da bütün düzenlemelerde Cumhurbaşkanlığına geniş yetkiler veren düzenlemeleri konuşurken burada aksi bir uygulama var. Yani bankaların ücret ve masraflarının belirlenmesi yetkisinin Cumhurbaşkanlığından alınarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına verilmesi amaçlanıyor. Sanırım burada Merkez Bankası Başkanlığında emrivaki bir şekilde görev değişikliği yapılması ve bunun da, aslında Merkez Bankası Başkanının da saraya uyumlu bir faiz politikası izlemesi de bu maddenin uygulanmasında önemli diye düşünüyorum, bunu bir jest olarak da değerlendirebiliriz.
Tabii, gecenin bu ilerleyen saatlerinde biz AKP'nin finansal krizini nasıl çözeceğini, yandaşlarına nasıl para aktaracağını konuşurken aslında bugün burada konuşmamız gereken şeyin ülkenin içinde bulunduğu vahim tablo olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Evet, biz burada şu anda konuşurken Türkiye Cumhuriyeti devletinin ordusu sınırımızdaki, yakınımızdaki Suriye devletiyle bir savaşın eşiğine gelmiş, hatta adı konulmamış bir savaşı yürütmek durumundadır. Sizin Kürtlere karşı yürüttüğünüz düşmanca politika nedeniyle, Kürt karşıtlığınız nedeniyle girdiğimiz Suriye topraklarının her bir tarafında yavaş yavaş, hezimeti yaşaya yaşaya da -ne yazık ki- buralardan çekilmeye başlıyorsunuz. Şimdi "İdlib'de Türkiye'nin ne işi var?" sorusunu hepimizin sorması gerekiyor. Evet, İdlib'de bizim ne işimiz var ve oradaki çeteleri nasıl oluyor da destekliyoruz? Ya da düne kadar "Dostum Putin" dediğiniz, her türlü iş birliğini gerçekleştirdiğiniz, Afrin operasyonunda icazet aldığınız, Gri Sipi ve Serekaniye'ye yönelik saldırılarda icazet aldığınız Putin nasıl oldu da şimdi bütün bu cihatçı çetelerinizi orada tutmak için size icazet vermiyor ve şimdi siz Suriye toprağında yeni bir batağı yaşıyorsunuz? Ama sadece yaşamıyorsunuz, bütün bu ülkeye yaşatıyorsunuz ve bu ülkenin kaynaklarını, şu anda yapacağınız düzenlemeyle elde edeceğiniz bütün gelirleri de işte bu cihatçıları fonlamak, onları Suriye topraklarında savaştırmak, onları Doğu Akdeniz'e göndermek üzerine kurguladığınız da çok açık ve net.
Şimdi, bütün bu savaş politikalarının yarattığı krizin kendisi ve bu krizi yönetme biçiminiz bu ülkeyi baş aşağı götürüyor; bu çok açık ve net. Bakın, bu ülkede on iki günde 9 yurttaş açlıktan, yoksulluktan, kredi borcundan dolayı yaşamına son vermiş. Şimdi, biz bu 9 insanın ölümünü, intiharını "intihar" diye değerlendirebilir miyiz? Hayır, değerlendiremeyiz; bunlar cinayettir. AKP'nin yoksulluk politikaları sonucu, AKP'nin bütün kaynakları talan eden anlayışı nedeniyle, kendisine kepçeyle alıp insanları aslında neredeyse ölüm sınırına getiren mali düzenlemeleri nedeniyle bunların her biri cinayettir ve bu cinayete azmettirenin de AKP'nin kendisi olduğunu, AKP'nin bu politikası olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Şimdi, siz, her şeyin üzerini kapatarak pembe tablolar çiziyorsunuz ve sanki bunlar hiç olmamış gibi davranıyorsunuz. Ama tabii burada işinizi kolaylaştıran şeyler de yok değil. Örneğin "Devletin Diyanet İşleri Başkanlığı gerçekten bu ülkede ne yapıyor?" diye sorduğunuzda, sizin bütün yanlış politikalarınıza dinî fetvalar yazmakla uğraştığını ifade edebiliriz. Örneğin, 8 icracı bakanlıktan fazla bütçesi olan Diyanet İşleri Başkanlığı, yoksul halkımıza nasıl bir fetva, nasıl bir yaşam biçimi öngörüyor? Diyor ki: "Günün geç saatlerinde, mümkünse akşam saatlerinde pazara gidin çünkü akşam saatlerinde pazarda fiyatlar ucuz olur." Peki, soruyoruz Diyanet İşleri Başkanlığına: Siz nasıl oluyor da son model arabalara binerken, bu ülkedeki 8 icracı bakanlıktan çok daha fazla bütçeye sahipken, bu ülkedeki saraya her gün milyon eurolar harcanırken -ki birkaç tanesini söyleyeyim- bunlara bir söz etmeyip yoksulluktan, canından bezmiş halka pazarın geç saatleri tavsiyesinde bulunuyorsunuz? Yakında şunu duyarsak sanırım hiç şaşırmayacağız. Diyanet İşleri Başkanlığı "Aslında çöplerde o kadar da kötü şeyler yok, çöplerin yanından da beslenirsiniz." dese inanın ki şaşırmayacağım çünkü bu kadar yüzsüz, bu kadar fütursuz politikaları kendiniz için düstur edinmişsiniz.
SALİH CORA (Trabzon) - Biraz da PKK'dan bahset.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Şimdi, bir iki rakam verelim, bu savaş kimi zenginleştiriyor? Bu savaş ve rant politikalarından kimler nemalanıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Örneğin, Kanal İstanbul'a nazır arazi satın alan Berat Albayrak'ın bütün bu arazi meselesine ilişkin haberlere mahkemeler erişim engeli getiriyor. Ya da şunu ifade edelim: Erdoğan'ın yazlık ve kışlık sarayına 488 milyon euro harcandı.
TAMER DAĞLI (Adana) - Milletin sarayı, milletin.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Hâlâ yazlık inşaatı devam eden sarayın bitmesi için 20 milyon euroluk ek bütçeye ihtiyaç var. Bu da değil sadece, yine bütün bu sarayların masraflarını karşılamak için 93 milyon euro da bütçeden pay ayrıldı. Siz bu kadar yerken içerken, saraylarda yaşarken halkımız canından oluyor, halkımız yoksulluktan inim inim inliyor; bunun müsebbibi sizsiniz. Şimdi yeni bir düzenlemeyle bu ülkenin kaynaklarını bir kez daha yandaşınıza peşkeş çekmek istiyorsunuz. Bunu kabul etmediğimizi bir kez daha buradan ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)