| Konu: | Almanya'nın Frankfurt kenti yakınlarındaki Hanau kasabasında yaşamını yitirenler arasında Türkiye vatandaşlarının da olduğu saldırıyı nefretle kınadığına ve ölenlere Allah'tan rahmet dilediğine, ırkçılığın lanetlenmesi gerektiğine, açıklanan Uluslararası Af Örgütü yıllık raporuna, Türkiye'nin Suriye'de desteklediği kimi güçler eliyle savaş suçu işlemeye devam ettiğine, Gezi davasından çıkan beraat kararı sonrasında hakkında tahliye kararı verilen Osman Kavala'nın yeniden tutuklanmasıyla bir hukuk garabeti yaşandığına ve benzer durumların daha önce de görüldüğüne, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun beraat kararı veren mahkeme heyeti hakkında inceleme başlatmasının yargının bağımlı olduğunu gözler önüne serdiğine, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü'ne ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 20.02.2020 |
FATMA KURTULAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de Almanya'nın Hanau kentinde, aralarında Türkiye vatandaşlarımızın da olduğu 9 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyı nefretle kınıyorum. Yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Kimi haber kaynaklarına göre, saldırganın bıraktığı bir mektupta, Almanya'dan sınır dışı edilmesi mümkün olmayan kişilere yöneldiği görülüyor. Bu, aslında, yabancı düşmanlığının, ırkçılığın, üstün ırk algısına hapsolmanın yarattığı bir sonuçtur. Her yerde ırkçılık kötüdür. Irkçılığı her zaman lanetlemek, uzak durmak gerekiyor diye belirtmek isterim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Uluslararası Af Örgütü yıllık raporunu açıkladı. Raporunda, Türkiye'nin 9 Ekimde Rojava'nın Serekaniye ve Gire Spi kentlerine yönelik saldırısında 180 sivilin yaşamını yitirdiğine yer verdi. Yine, Türkiye'nin de desteklediği kimi paramiliter güçlerle birlikte, kamu alanları, okullar, ekmek fırınları ve sivil yerleşim yerlerine dahi hedef gözetmeksizin saldırılar gerçekleştirdiği raporda yer aldı. Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrin Halef'in yaşamını yitirdiği saldırıyı burada dile getirdiğimizde yer yer gergin ortamlara neden olmuştu. Bu raporda Hevrin Halef'in saldırıya uğradığına "Kaçırmalar ve Yargısız İnfaz Olayları" bölümünde, başlığında yer verildiği görülüyor. Ayrıca, raporda, Türkiye'nin, 20 Ocak 2018 tarihinde Özgür Suriye Ordusu gibi Selefi gruplarca denetimine aldığı Afrin'de de, Selefi gruplara yetki verilerek, sivillerin evlerine geçmesini engellediği, sivillere ait evlere el konulduğu ve kimi evlerin askerî üs olarak kullanıldığı belirtildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Sonuç olarak, orada yaşanan -uzunca bir zamandır burada dile getirdiğimiz gibi, bu raporda da tekrar altı çizilmiş- bir savaş suçudur. Türkiye, orada desteklediği kimi güçler eliyle de savaş suçu işlemeye devam ediyor. Oradan bir an önce çıkmak Türkiye'nin ortak çıkarıdır diyorum.
Yine, değinmek istediğim bir başlık, bir durum, Osman Kavala'nın durumu. Dün yine bir hukuk garabetine tanıklık ettik. İnsan hakları savunucusu ve iş insanı Osman Kavala maalesef yeniden tutuklandı. Önceki gün Gezi davasından çıkan beraat kararı sonrasında hakkında tahliye kararı verilen, ancak aradan sadece altı saat geçtikten sonra savcılık tarafından 15 Temmuz darbe girişimi gerekçesiyle gözaltı kararı verilen Kavala ne yazık ki dün akşam saatlerinde yeniden tutuklandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Buna benzer durumları biz daha önce de yaşamıştık. Örneğin, önceki dönem Eş Başkanlarımız Demirtaş ve Yüksekdağ'ın tutuklu iken tekrar, gece yarısı oluşturulan bir mahkemeyle yeniden tutuklanması gibi bir durumu, bir hukuk katliamını burada yaşamıştık; şimdi de Osman Kavala şahsında yaşanan, biraz bu durum. Sormak lâzım: Ne oldu o altı saatte? Üstelik, beraat kararı veren, Gezi davasında beraat kararı veren hâkimlerin soruşturmaya alınması, sorgulanması sürecini de biraz sormak lâzım. Özellikle AKP Genel Başkanının beyanından sonra bu durumların yaşanmasının da oldukça tartışılması gereken, yargının ne kadar bağımlı olduğunu gözler önüne seren bir durum olduğunu vurgulamak isterim.
Son olarak, yarın 21 Şubat yani Dünya Ana Dili Günü'dür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Tabii ki.
Dil, bir yandan bütün insanlığın deneyimlerini kendinden sonraki nesillere aktardığı canlı bir varlıkken, bir yandan da farklı kültürlerin, kimliklerin yaşamına devam etmesini sağlar. Özellikle de ana dilde eğitim, kimlik, kültür aktarımının en önemli ayaklarındandır. Türkiye de çok çeşitli dillerin varlık gösterdiği ülkelerden biridir ancak bu dillerin anayasal güvenceye alınmaması, kamu alanında hizmet alınıp verilmemesi ve eğitim dili olmaması nedeniyle kimi diller yok olmuştur, kimileri de yok olmayla yüz yüze kalmıştır. Türkiye'de, çeşitli kaynaklara göre 25 milyona yakın nüfusu oluşturan Kürt halkının konuştuğu Kürtçe diline karşı -her zaman dediğimiz gibi- anayasal güvence olmaması... Hatta yer yer ırkçılığa bile neden olan yaklaşımlara da maruz kalınmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bitirelim lütfen.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Türkiye'de kardeşliğin gerçek anlamda tesisi için mutlaka Kürtçenin ana dilde eğitimde olması, kamu alanında hizmet alınmasının ve verilmesinin sağlanması gerekiyor diyorum, "..."(x) diyorum.
Teşekkürler ediyorum.