GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:59
Tarih:20.02.2020

RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün daha yoğunluklu olmak üzere, iki günden beri Gezi'ye ilişkin birtakım değerlendirmeler yapılıyor. Değerli arkadaşlar, bu Gezi direnişi bizim açımızdan önemlidir. 15-16 Haziran büyük, şanlı işçi direnişi bu ülkede ne kadar bir yer edinmişse, bu ülkenin tarihine nasıl kazınmışsa Gezi direnişi de bizim açımızdan kıymetlidir. Bunu kriminalize etme çabalarının, "Oraya katılanlar teröristti, vatan hainiydi." çabalarının siyaseten anlamı olmadığı gibi, kırıcı bir konuşmayı da tetiklediğini ifade etmek istiyorum. Bakın, ben, hiç kızmadan, bağırmadan, bu konuda AKP nerede duruyor, biz bu konuda nerede duruyoruz, bunları ifade etmeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, Gezi direnişi, aslına bakılırsa iktidarın o zamana kadarki siyasetine bir kitlesel karşı koyuştu, aslında, bir kamusal alan inşa çabasıydı. Savaşa karşı barışın savunulduğu, monarşiye karşı demokrasinin savunulduğu, erkek egemenliğine karşı toplumsal cinsiyet eşitliğinin savunulduğu ve AKP'nin başaramadığı bir yeni kamusal alan inşasıydı. Fakat iktidar bu kamusal alan inşası çabasına "otoriterizm" inşasıyla karşılık verdi çünkü iktidarın elinde bundan başka bir şey yoktu. Erdoğan'ın her televizyona çıktığında hakaret ettiği, aşağıladığı kitleler "Bu biçimde yaşamaya mecbur değiliz; başka bir kamusal alan, bizim kuracağımız bir kamusal alan, bizim demokratik olarak içinde var olabileceğimiz bir kamusal alan..." şiarıyla sokağa çıktılar.

Gezi, kurucu bir felsefeye dayanıyordu. Ancak, kurucu bir felsefeye dayanmayan fikirler, her zaman, kurucu olan ve yeniyi vadeden fikirler karşısında eğer fikrî hegemonya kuramıyorlarsa, zoru egemen kılmaya çalışırlar. İşte, hiç kimsenin burnunun kanamayacağı bir Gezi süreci, önce yakılan çadırlarla, ardından olağanüstü bir iktidar şiddetiyle bildiğimiz noktaya taşındı.

AKP Gezi'yi kavrayamadı; Gezi'yi kavrayacak entelektüel ve fikrî donanıma ne yazık ki sahip değildi. Bir "kutlu dava" söyleminin etrafında yığılmış, aile, tarikat, ticaret, cemaat zincirlerinden oluşan rejim, onun çekirdeği, âdeta AKP'yi var eden bütün entelektüel dimağı, camiayı kara bir delik gibi içerisine çekti. Cumhuriyetin kurulduğu zamandan bugüne kadar yıktığı hiçbir şeyin yerine alternatifini koyamadı. Kindar ve dindar nesil yetiştirmek için yola çıkan imamların her birinin aklında "Acaba nasıl Millî Eğitim müdürü olurum?" fikri yer aldı. Eğitim sistemi yıkıldı ama yerine alternatif konulamadı.

Bakın, Erdoğan rejimi alternatif bir entelektüel ideolojik hegemonyayı yaratacak hiçbir ama hiçbir kavram ve eser üretemedi. Mimari ortada, şehirlerin ne hâle geldiğini Sayın Cumhurbaşkanı söyledi. Sinemaya ilişkin, tiyatroya ilişkin, felsefeye ilişkin, müziğe ilişkin, AKP iktidarı, yeni bir kültürel iklim yaratmak noktasında, değerli arkadaşlar, sınıfta kaldı. Siyasal İslam önce kendi evlatlarını yedi, az sayıda Müslüman entelektüel ya iktidara yedeklendi ya da kendi içerisine kapandı ve sürecin dışına düştü. Padişah sofrasında yemek yiyen âlimlerse "âlim olma" sıfatlarını çoktan yitirdiler. Kanaat önderlerine dönüldü bakıldı; tarikat liderleri zaten çoktan iktidardan pay kapma, kamu ihaleleri alma, yurtlar açma, okullar kurma derdine ve sevdasına düşmüşlerdi. Türkiye'de gazeteler hep yalan yazardı, değil mi? Hep öyle söylerdiniz. Hep yalan yazardı ama sizin medyanız önceki yalancıların ruhuna rahmet okuttu. Kimdi? Şu Elif Çakır'ın Kabataş fantezisi, "Camide içki içtiler." hikâyesi... Erdoğan demişti ya "Bu cuma çıkartıyorum." diye. Yüzlerce haftadır kamuoyu bekliyor bunlar ne zaman çıkacak diye.

Deniliyor ki: "Ya mesele, ağaç meselesi değil." Evet, arkadaşlar, mesele ağaç meselesi falan değil. Bakın, başörtüsü talebi de zaten sadece başörtüsü talebi değildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Turan.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Onun arkasında bir toplumsal ve siyasal nizam fikriyatı vardı ve bu doğaldır. Bütün siyasi talepler böyledir.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Benim adıma konuşma! Sen benim adıma konuşma! Ne münasebet!

RIDVAN TURAN (Devamla) - Ama MGK nasıl o zaman "Bunlar başörtüsü takmak değil, bunlar şeriat istiyor." diyorsa, şu anda AKP ileri gelenleri MGK ağzıyla konuşuyor. Gezi de yalnızca ağaç meselesi değil, yeni bir kamusal, demokratik bir kamusal nizam yaratma çabasıydı.

Şimdi, gelinen noktada...

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Gezi ile başörtüsünü nasıl kıyaslayabiliyorsunuz?

RIDVAN TURAN (Devamla) - Bakın, Marx "Üretim araçlarını elinde tutanlar, entelektüel üretim araçlarını da elinde tutarlar." der. Siz hem maddi üretim araçlarını elinizde tuttunuz hem fikrî üretim araçlarını ama yeniye ilişkin ne yazık ki var olanı yemekten başka bir şey elde etmediniz.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Önergeniz neydi?

RIDVAN TURAN (Devamla) - Anadolu Müslümanlığı ile AKP İslamcılığı arasındaki fark beş yıldızlı otellerde iftar açanlar ile zeytine, peynire talim edenler arasındaki fark kadar çoktur.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Sayın Hatip, önergeniz neydi?

BAŞKAN - Sakin olun değerli arkadaşlarım, sakin olun. Rica ediyorum. Grup Başkan Vekilimiz burada, rica ediyorum.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Arkadaşlar, Çav Bella'ya İslami sözler yazarak, Grup Yorum marşlarına İslami sözler yazarak yeni bir kültür oluşturulmuyor. Bunun için başka bir şey yapmak gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayın lütfen.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Bu sebeple, sizden Gezi'yi anlamanızı beklemiyoruz değerli arkadaşlar ve Gezi'ye ilişkin saldırgan tutumunuzun da bu entelektüel ufka sahip olmamaktan, bu entelektüel ufku hızla kaybetmiş olmaktan kaynaklı olarak bir kin davaları seti olduğunu düşünüyoruz.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Ne alakası var?

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Gezi bir kalkışma.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Önergenizin ne olduğunu anlatın.

BAŞKAN - Arkadaşlar, sataşmayalım lütfen. Hatibi dinleyin.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Bu davalar, var olmanın tek koşulunu yalnızca kendi karşısındakini yok etme siyasetine dayandıran davalardır.

Türkiye'de siyasi davaların niteliği, artık onların "kin davası" olmasıdır. Demirtaş'ın içeride tutulmasının da, Osman Kavala'nın cezaevinde tutulmasının da esbabımucibesi bunların "kin davası" olmasıdır ve ne yazık ki yargı da bu kin davalarının aracıdır. Yargı, ne yazık ki Erdoğan ile muhalefet arasında kin davalarının silahı hâline gelmiştir.

Ben, tekrar, Gezi'ye katılan bütün arkadaşlarımı bu büyük demokratik hedef için kutluyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)