GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:59
Tarih:20.02.2020

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün birkaç üzücü olaya tanıklık ettik. Bunların başında, Almanya'da yaşanan, insanın kanını donduran ırkçı saldırı geliyor. Almanya'nın ırkçılık üzerine yaşadığı bu kadar acıdan sonra, 21'inci yüzyılda buna tanıklık etmemiz gerçekten çok üzücü. Ama şunu iyi biliyoruz: Sonuçta, ırkçılık kendiliğinden ortaya çıkan bir şey değil, ırkçılığı sistemler yaratır, sistemler besler. Irkçılık karşısında etkin bir mücadele olmadığında da aslında hiç beklemediğiniz yerde, birden bire karşınıza çıkabilir.

Ülkemizde de aslında ırkçı yaklaşımlar oldukça yaygın ve ne yazık ki bu ırkçı yaklaşımlar, milliyetçilik kisvesi altında pazarlanıyor ve milliyetçilik olarak da topluma anlatılmaya, yedirilmeye, toplumun ana karakteri hâline getirilmeye çalışılıyor. Eğer toplumdaki farklılığı zenginlik olarak görmezseniz ve farklılıkları birbirinin karşısına konumlandırırsanız en nihayetinde, o zaman toplumsal barışı baltalar, ortak geleceği, ortak yaşam taahhüdünü de yok edersiniz.

Çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı ülkemizde hâlâ bu zenginliği kapsayacak bir demokratik yapının kurulmamış olması, demokratik bir rejimi inşa edememiş olmamız da trajik bir durumdur ve hepimizin bunda sorumluluğu olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor.

Tabii, bu karşıtlaştırma politikası en fazla da AKP eliyle yürütülüyor çünkü AKP, 7 Haziran 2015'ten beri yüksek dozda karşıtlaştırma, toplumu karşıtlık üzerinden konsolide etme, seçmeni konsolide etme siyasetini birebir yürütüyor. Bu ayrıştırma politikasının ve toplumun bir kesimini, özel olarak da Kürtleri yok sayma politikasının bugün bizi getirdiği yer Suriye savaşındaki batak değerli arkadaşlar. Evet, sırf Kürtler Suriye'de bir statü sahibi olmasınlar diye, sırf Nusayri olan Esad iktidarda olmasın, onun yerine İhvancı bir iktidar gelsin diye ya da ortalık toz dumanken sınırları defakto olarak genişletelim diye Suriye savaşına girildi. Emevi Camisi'nde namaz kılma hülyası bugün için İdlib'de bizi bir batağa saplamış durumda. Evet, bu batağı daha da derin olarak görmemiz gerekiyor.

Şimdi, İdlib'ten haberler geldi. Rusya bir hava saldırısı gerçekleştirmiş, 2 asker yaşamını yitirmiş, 5 asker yaralı. Tabii, bunlar henüz teyit edilmiş rakamlar değil, belki de daha fazla. O zaman buradan bu Meclisin şunu sorma görevi yok mudur? Bu askerler niçin ölüyor? Kimin için ölüyor? Bu askerler İdlib'de niçin bulunuyor? Bu askerler İdlib'de neyi koruyor? Kimi koruyor? Bu soruları sormadan, bu sorulara yanıt oluşturmadan, sanırım sadece burada başsağlığı ve taziye dileklerinde bulunarak bu ülkenin sorunlarını çözemeyiz.

Meclisin en önemli görevi, ülkenin sorunlarını tartışarak bir uzlaşı kültürüyle çözmektir ama ne yazık ki şu anda adı konulmamış bir fiilî savaşın içerisinde olan Türkiye, bugün burada bankacılık düzenlemelerini konuşuyor ve AKP'nin finansını nasıl yapacağına dair bir tartışma yürütmek zorunda kalıyor. Sanırım, bunun herkes açısından çok üzücü bir durum olması gerekir, en azından Türkiye halkları ve bizim açımızdan gerçekten utanç duyulması gereken bir tablodur.

Bir de bu savaşın meşruluğuna dair bir tartışma yürütmemiz gerekir. Bakın, siz şu anda İdlib'de çıkardığınız sınır ötesi operasyon tezkeresiyle bulunuyorsunuz. Yani bu Meclis bir savaş kararı vermedi, bu Meclisten bir savaş tezkeresi geçmedi ve defakto olarak, fiilî olarak yürütülen bir savaş var. Bu, hem Anayasa'nın hiçe sayılmasıdır, hem de uluslararası sözleşmelerin hiçe sayılmasıdır. O zaman, bir savaş mı yürütmek istiyorsunuz, buraya gerekçeleriyle beraber getireceksiniz ve bütün Türkiye halkı sizin nasıl Suriye batağına girdiğinize, bütün ülkeyi nasıl kan gölüne çevirmek istediğinize bir kez daha tanıklık edecek.

Şimdi, Rusya sizin askerlerinizi, Türkiye'nin askerlerini vuruyor ama sizin buna karşı hiçbir savunma gücünüz yok. Şimdi, ne istiyorsunuz? NATO'dan Patriot'ları Hatay'a konuşlandırmasını istiyorsunuz. Peki, o zaman soralım: "Bir zamanlar Putin'e yaranmak için aldığınız S-400'lere ne oldu?" Sanırım, sarayın müze bölümünde sergilemeyi düşünüyorsunuz. Ya da Mersin Akkuyu'daki inşaatı, Akkuyu'daki tesisin yapım işini nasıl yapacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Yani en nihayetinde, günün sonunda karşılaştığımız tablo şudur: Bir taraftan siz ABD'nin, NATO'nun Rusya'yla olan çelişkilerini kullanıp kâh Rusya'ya yanaştınız, kâh ABD'ye, NATO'ya yanaştınız ama en sonunda bu ülkeyi bir savaşın içerisine çektiniz ve bu savaşın sahada durduğu gibi olmayacağını; bütün ülkeye, bütün bölgeye yıkım getireceğini, acı getireceğini, yeni göç dalgası getireceğini görmek için de kâhin olmaya gerek yok.

Son bir sözü de Ana Dili Günü için söyleyelim: Bu ülkede keşke bütün diller özgürce konuşulsaydı ve burada simultane tercümanlık sistemi olsaydı, hepimiz kendi ana dilimizle birbirimize derdimizi anlatsaydık. Ben bu anlamda "..."(x) diyorum yani Dünya Ana Dili Günü kutlu olsun diyorum ve 23 Şubat tarihinde yapacağımız 4'üncü Büyük Olağan Kongremize bütün halklarımızı davet ediyorum. Eşitlik, özgürlük, barış ve demokrasi; gelin, hep beraber yürütelim bu mücadeleyi, omuz omuz verelim ve Türkiye'yi aydınlık geleceğe çıkaralım diyorum.

Selamlar, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarında alkışlar)