| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 20.02.2020 |
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dünden beri görüşüyor olduğumuz bu kanunla, finansal piyasalara yeni araçlar ve bir kez daha yeni ve yine fonlar geliyor. Bu kanun, finansal piyasaları derinleştirmeyi ve etkinleştirmeyi amaçlıyor ama bunun için yapılması gerekeni yapmadığı gibi, ne yapılmaması gerekiyorsa da onu yapıyor. Çünkü esasında, finansal piyasaların derinleşmesi veya etkinleşmesi için yapılması gereken iş belli: Risklerin azaltılması gerekiyor yani hukuksuzluğa son vermek gerekiyor, yani kuralsızlığa son vermek gerekiyor, yani politika istikrarsızlığına son vermek gerekiyor. Şimdi, soru şu: Yarın, bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ekonominin kurallarının değişmeyeceğinin garantisi var mı? Yok, yok; hiçbirimiz açısından yok. Peki, o kuralların piyasaların işleyişine ağır müdahaleler anlamına gelmeyeceğinin bir güvencesi var mı? O da yok. Dolayısıyla sorun buyken yeni finansal araçlarla piyasadaki bu sığlığın aşılması mümkün değil. Yani azıcık yakından baktığınızda bunun mümkün olmayacağı, bilakis, riski artıran bir unsura dönüşeceği çok açık.
Mesela bu maddede kitle fonlaması, sonraki maddelerde proje finansman fonu kurulması, sonrasında da o proje finansman fonunun projeye dayalı menkul kıymetler ihraç etmesi bekleniyor. Sormak gerekiyor: Peki, bugün hukuksuzluk, keyfîlik, istikrarsızlık nedeniyle öngörü yetisini kaybetmiş olan yatırımcılar açısından bu yeni araçlar ne ifade edecekler? Soru şu: Bu yeni araçlar, hukuku mu tesis edecek? Hayır. Bu yeni araçlar, tek adam rejiminin yol açtığı istikrarsızlığı mı giderecek? Hayır. Bu yeni araçlar, keyfîliği bitirip kurumsallığı mı getirecek? Hayır. Yanıt belli: Bu maddeyle getiriliyor olan sermaye ve borçlanma kitle fonlamasının riski, geleneksel finansman araçlarının riskinden yüksektir. Yüksek riskli bir araç getirmek için bu teklifte madde düzenlenmiş. Yüksek çünkü geleneksel finansman araçlarında, bankalarda bu işi bilenler aracılık yapıyor ve borçlanana gerekli noktalarda uyarıda bulunabilecekleri mekanizmalar tasarlanmış. Oysa, kitle fonlamalarında Çiftlik Bankın elinde yok edilmeye mahkûm bekliyorsunuz. Böyle bir garanti yok. Yani işletmeler açısından risk ve yatırımcı açısından risk çok daha yüksek. Kitle fonlamaları, internet üzerinde forumlarda ve sosyal medyada kullanılıyorlar, buradan işliyor. Yani siber saldırılara açık, yani sahtekârlığa çok açık bir sistem. Dolayısıyla, riski yüksek bir fonlama biçimi.
Esasında görüyoruz ki kedi, kuyruğunu kovalıyor. Diyoruz ki "Risk var, yatırımcı, piyasaya girmediği için sığlık var." sonra, dönüyoruz diyoruz ki "Yaşasın, yüksek riskli yeni araçlar getirdik, şimdi bu sorunu çözeceğiz." Kedi, kuyruğunu kovalıyor, yakalaması mümkün değil.
Şimdi, bu araçların riski azaltmayacağı açık, esasında, bilakis riski artıracaklar. Nereden biliyoruz? Çünkü bu araçlarda riski ortadan kaldıracak olan güvenceyi ve katı kuralları sağlayan bankaların altında değil, istisnaların olacağı esnek mevzuatlara tabi tutuluyor.
Bir diğer deyişle, diyorsunuz ki "Kurallı işleyen bir ekonomik düzeni ortadan kaldırdık, dolayısıyla bize borç verecek olanlara bir esneklik sağlamamız gerekiyor ki gelsinler de bize yatırım yapsınlar."
Soru şu: Neyin eksikliğini gideriyoruz bu mevzuat esnekliğini sağlayarak? Eksikliğini gidermeye çalıştığınız şey, hukuksuzluğunuz; eksikliğini gidermeye çalıştığınız şey, keyfîliğiniz. Bunu mevzuat esnekliğiyle gidermeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, diyorsunuz ki "Bunu, özellikle mega projelere, enerjiye, otoyola, hastaneye -yani kara deliklere- biraz daha para aktarmak için kullanacağız."
Şimdi, böyle bir mevzuat esnekliğine niye ihtiyaç var? Çünkü bu projeler, ancak ve ancak garantiler verilirse yatırımcının fonlamayı seçtiği projeler. Ne garantisi veriliyor? Yolcu. Ne garantisi? Hasta. Ne garantisi? Ödeme. Şimdi de mevzuat esnekliği garantisi veriliyor: "Dokunmayacağız, rahat olun, kurallara falan tabi olmayacaksınız."
Bu projeler, bugüne kadar kamu-özel iş birliğiyle yapıldı ve bugün bütün dünya kamu-özel iş birliği projelerinden kaçıyor. Niye? Çünkü dünya, uluslararası bulgularla şunu gördü: Kamu-özel iş birliği projeleri, yolsuzluk projeleridir. Kamu-özel iş birliği projeleri, kamu yararına işlemezler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - Kamu-özel iş birliği projeleri, esasında halkın yararına işlemezler; bunu uluslararası bulgular söylüyor. Bu nedenle kamu-özel iş birliği projeleri modelinden dünya vazgeçiyor. Dünyanın vazgeçtiği modelden bizim bütçeye, halkın omzuna sadece bu sene 19 milyar lira yük geliyor. Şimdi soruyorum size: Henüz akademisyenlerin tam çalışmadığı, henüz işleyişi konusunda bir uygulamanın ve pratiğin olmadığı Proje Finansman Fonu'nun, kamu-özel iş birliğinin kara deliklerine dönüşmeyeceğinin garantisi var mı? Yok çünkü kimse bilmiyor bu sistemin nasıl işleyeceğini.
Bu kanuna göre, Proje Finansman Fonu bir de projeye dayalı menkul kıymet ihraç edecek. Hatırlayın, 2008-2009 küresel ekonomik krizinin çıkışı, varlığa dayalı menkul kıymetlerdendi. Şimdi diyorsunuz ki: "Bu krizdeki ekonomiye çare olarak varlığa dayalı menkul kıymet ihracı getiriyorum."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - Krizi büyüten, tek tipleştiren ve ülkeyi riske batıran bu kanun teklifi eğer geçerse yarınlarımız bugünden karanlık olacaktır. Bu yasa teklifinin bu hâliyle geçmemesi gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)