| Konu: | Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 25.02.2020 |
MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sizleri ve televizyonları başında bizi izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün başlayan üç ayların milletimize ve vatanımıza hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.
Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde, İdlib'de ve Libya'da şehit düşen güvenlik görevlilerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve büyük Türk milletine sabırlar dilerim.
Ayrıca, bugün ebediyete uğurladığımız 21'inci Dönem Çankırı Milletvekilimiz İrfan Keleş'e de Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
(2/2537) esas numaralı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Dünyada gelişmiş ülkelere bakıldığında, ekonomik ve teknolojik gelişmelerini ve kalkınmalarını, yüksek standartları ve kaliteyi eğitimden sağlığa, üretimden çevreye kadar her alanda hayatlarına yansıttıklarını görmekteyiz. Ülkelerin kalkınması ve gelişmişlik düzeyi, eğitilmiş nitelikli insan gücü kadardır. Gelişmiş ülke olmanın önemli unsurlarından biri de piyasaya arz edilecek her ürünün insan sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından asgari güvenlik koşullarını sağlaması gerektiğidir. Güvenli ürün, normal kullanım koşullarında risk taşımayan veya kabul edilebilir ölçülerde risk taşıyan ve yukarıda bahsedilen temel gerekler bakımından azami ölçüde koruma sağlayan ürünü ifade eder. Bu saydıklarımızla ilgili mevzuata uygun ürünler güvenli ürün olarak kabul edilirler.
Aslında, ürün güvenliği ve teknik düzenlemelere ilişkin hususlar, ilk olarak Avrupa Birliğinin ilgili yatay mevzuatı temel alınarak hazırlanan 29 Haziran 2001 tarihli ve 4703 sayılı Kanun'la düzenlenmiştir. Ancak daha sonra Avrupa Birliği mevzuatındaki gelişmeler neticesinde, nihai kullanıcının korunması için birtakım düzenlemelerin gerekliliği doğmuştur. Bu kanun teklifiyle amaçlanan, "şeffaflık" "güvenilirlik" "vatandaş memnuniyeti ve katılımı" gibi kavramların bu sürece dâhil edilmesini sağlamaktır. "Ürün güvenliği" kavramı bu noktada stratejik bir öneme sahiptir. Gerek dış ticarete konu gerekse iç piyasaya arz edilen ürünlerin asgari güvenlik koşullarını taşıması gereklidir. İhracatta ülke imajının güçlenmesini sağlayan ürün güvenliği, tağşişe konu olmaması, ürüne ilişkin işaretleme, etiketleme, iç pazarda da yerli üreticiyi haksız rekabetten korumak, her şeyin en iyisini hak eden halkımıza sağlıklı ve güvenli ürün sunmanın en etkili yoludur. Hepimiz bir ihtiyacımızı karşılamak ve bir fayda elde etmek için çeşitli ürünleri tüketiriz, kullanırız. Ürünlerin sadece güvenli olması ve uygun üretilmesi yetmez, kullanıcıların ürünün kullanımıyla ilgili temel bilgileri ve içerdiği riskleri bilmeleri, ürünün belgelendirilmesi ve ilgili uygunluk işaretiyle işaretlenmesi gereklidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ticaret Bakanlığı "Güvensiz Ürün Bilgi Sistemi (GÜBİS) adında bir internet sitesi kurmuştur. Tüm bakanlıklar ürünlerle ilgili bildirimlerde bulunmakta olup bu sitede güvensiz ürünler yayınlanmaktadır, bu sayede vatandaşlarımız da güvensiz ürünleri görebilmektedir. Bu sistem gerçekten farkındalık yaratmak açısından çok önemlidir. Yapılan bir araştırma sonucunda GÜBİS internet sitesinde yayınlanan bazı ürünler üzerinden durumu örneklerle açıklamak isterim: Çocuklarımızın yoğunlukla kullandığı keçeli boya kaleminde, belirlenen limitlerin üzerinde PVC ve plastiği yumuşatmada kullanılan "fitalat" adında bir madde tespit edilmiştir. Fitalat kısırlığa ve meme kanserine yol açabilmektedir. Hâlihazırda birçok çocuk oyuncağında ve bebek ürünlerinde bu maddeye rastlanmış, kısa sürede de tespit edilerek yasaklanmıştır. Bu örnekten de anlaşılacağı üzere, ürün güvenliği insan sağlığı için çok ama çok önemlidir. Bizim görevimiz, ürün güvenliği konusundaki bilgilendirme ve yaptırımları artırarak vatandaşlarımızın sağlığıyla oynanmasını önlemektir. Bütün bu sürecin layıkıyla yapılması ve bir uygunluk değerlendirme işaretinin gerçekten o ürünün güvenliğini sağlaması, bu işlemlerin devletin koyduğu kurallara istinaden yapılması gereklidir. Bu kanunla, ürün kurallarının daha iyi anlaşılması ve bu kuralların farklı sektörler arasında tek ve pazarda uyumlu yeknesak uygulamasına katkıda bulunması amaçlanmaktadır. Malların serbest dolaşımında ticaret ve tüketici kuruluşları, standardizasyon kuruluşları, imalatçılar, ithalatçılar, dağıtıcılar, uygunluk değerlendirme kuruluşları ve ticaret birliklerine ilişkin bilgi edinmek isteyen diğer ilgililere yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Avrupa Komisyonu tarafından 26 Temmuz 2016 tarihinde Avrupa Birliği Resmî Gazetesi'nin C 272 sayısında yer alan Avrupa Birliği ürün kurallarının uygulanmasına ilişkin Mavi Rehber'in Ticaret Bakanlığı tarafından çevirisi internet sayfalarında yayınlanmıştır. Kanundaki teknik düzenlemelerde ürün güvenliği, uygunluk değerlendirmesi, standardizasyon ve akreditasyon alanında Avrupa Birliği sistemi uygulandığı için ilgili AB mevzuatı esas alınmıştır. Söz konusu kanun çerçevesinde, yerli, ihraç ve ithal tüm ürünlerin aynı kurallara tabi olması, üretime ve yatırıma giden ham ve ara malların dışında tüketiciye yönelik ürünlerin de bu kurallar ve düzenlemeler içinde bulunması sağlanmıştır. Böylelikle, Türk malı imajının zedelenmesine yol açacak, insan sağlığını ve güvenliğini tehdit eden ürünler üretim safhasında belirlenecek, standartlara uygunluğu sağlanmış olacaktır. Ayrıca, ihraç edilen ürünlerde de yanlış ve yanıltıcı içerik beyan etme ve ithalatçı ülkeden uygunsuzluğun ülkemize rapor edilmesi hâlinde, ürün yetkili kuruluş tarafından incelenip aynı sonuca varıldığı takdirde yaptırım uygulanacaktır.
29 Haziran 2001 tarih ve 4703 sayılı Kanun'la CE işareti onaylanmış kuruluş, piyasa gözetimi ve denetimi gibi birçok kavram kamuoyunun gündemine girmiştir. CE işareti, tüketicilerin emniyetli olarak sınıflandırılan ürünleri tespit etmesini kolaylaştırmakta ve bu işareti taşıyan ürünler tüketicilere yüksek kaliteli ürünler olarak sunulmasını sağlarken ambalaj, etiket ve emniyetle ilgili standartlara uygunluğunu da göstermektedir. "Bir ürünün sizin veya ailenizin sağlığına zararsız ve tehlikesiz olduğunu nasıl anlarsınız?" diye sorduğunuzda, çoğunlukla size "Ürün üstündeki açıklamalara ya da markasına bakarak." diyeceklerdir. Bunun dışında, kitlenin çoğunluğu fiyat-güvenilirlik bağlantısı kuracak ve pahalı ürünün güvenli olduğuna karar verecektir. Ülkemizde yapılan bir araştırmada, her 3 kişiden 2'si ürün satın alırken CE işaretinin dikkatini çektiğini belirtmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalarda en dikkatli kesim, Marmara Bölgesi'nde yerleşik, eğitimli kesim olup en az dikkat edenler ise gençler ve eğitim düzeyi daha düşük olanlar olarak tespit edilmiştir. Bu arada, araştırmaya katılan kişilerin yüzde 22'si CE işaretinin anlamını doğru olarak bilmektedir. Bunların bilgi kaynaklarının ise internet, radyo ve televizyon olduğu belirtilmiştir. Bu konuda vatandaşların kamu spotlarıyla bilgilendirilmesine ihtiyaç olduğu da açıktır.
Getirilen kanun teklifinin olumlu ve Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde değişiklikler taşıdığı görülmektedir. Kanun teklifinin 20'nci maddesine göre uygulanacak olan cezai yaptırımların orantılı ve ölçülü olması, üreticilerin yapılarının büyüklüklerine göre cezaların alt ve üst limit aralıklarının fazla olmaması gerektiğini düşünmekteyim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekili olarak Antalya'mızın sorunlarına değinmeden geçemeyeceğim. Gerek merkezî gerekse yerel yönetim politikaları, illerin ekonomileri için doğrudan etkiye sahiptir. Antalya için büyük öneme sahip olan turizm ve tarım sektörleri il ekonomisini şekillendiren faktörlerin başında gelmektedir. Bir ilde tek bir ihtisas bölgesi uygulaması Antalya'mızda anlamını yitirmektedir. İlimizin tarım ve gıda potansiyeli nedeniyle Antalya merkez, Korkuteli, Serik, Manavgat ve Kumluca bölgelerinin her biri birer ihtisas organize sanayi bölgesi oluşturma potansiyeline sahiptir. Korkuteli bölgesinde mermer ihtisas organize sanayi bölgesi kuruluş izinleri alınmış ve kuruluş aşamasına geçilmiştir. Bu kapsamda ulaşım ve teknolojik altyapının oluşturulması hususlarında bakanlıklarımızdan destek beklemekteyiz.
Antalya'nın cazibesi, turizm ve tarım sektörünün etkisiyle bölgesel ve şehir içi ulaşımının yetersiz kaldığı görülmektedir. Kent merkezindeki çevre yollarının şehirler arası otoyol ağına bağlanması gerekmektedir. Ulaşım yapısındaki yetersizlikler ticarete de olumsuz yansımaktadır, Antalya-Isparta, Kemer-Kumluca, Finike-Demre-Kaş yolu bunlardan sadece birkaçıdır.
Antalya'da resmî tır otoparklarının, lojistik depolama ve dağıtım merkezlerinin olmaması nedeniyle araç beklemeleri izinsiz yerlerde ve sağlıksız koşullarda yapılmaktadır. Liman ve serbest bölgede donanımlı tır park alanlarına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu nedenle, konaklama, güvenlik, yiyecek içecek, duş, tuvalet gibi hizmetlerin verildiği lojistik merkezlere acil ihtiyaç vardır. Bu sorunu çözmenin bir yolu da modern yük taşımacılığı üssü kabul edilen lojistik köylerin Antalya'da uygulanması için çalışmaların başlaması gerekmektedir. Ürüne değer katabilmek için lojistik şartları çok önemlidir. Lojistik köy taşımacılığı, hızlandırmayı sağlamasının yanı sıra ekonomik ve sosyal gelişime de katkı sağlayacaktır.
Antalya'da kum, kil ve doğal taş ihracatı, meyve ve sebze ihracatından sonra en önemli 3'üncü ihraç kalemini oluşturmaktadır; bu ürünler büyük oranda limanlar yoluyla ihraç edilmektedir. Antalya Limanı bölgenin ihracata açılan kapısı konumundadır ancak Antalya Limanı tarife ücretlerinin diğer limanlara kıyaslandığında çok yüksek olması firmaların maliyetlerini artırmakta, uluslararası pazarda rekabet güçlerini azaltmaktadır. Öyle ki, bölgenin ihracatçıları kara yolu maliyetine katlanarak yakın limanları tercih etmek durumunda kalmaktadır. Bunlardan birini yaşayarak görenlerden birisinin ben olduğumu da belirtmek istiyorum. Özel sektör işletmesi olsa da bir kamu hizmeti niteliğindeki liman işletmesinde sunulan hizmet tarifeleri makul seviyeye düşürülmelidir. Antalya gibi illerde sanayicinin enerji maliyetlerinin de desteklenmesi son derece önemlidir. Genel Kurulda ve bütçe görüşmelerinde dile getirdiğim gibi, solar enerji yatırımları için öncelikle OSB'ler olmak üzere teşvik edici oranlarda kredi imkânlarının yaratılması sanayicinin maliyetlerini düşürmesine de vesile olacaktır. Bu, tüm organize sanayi bölgeleri için de geçerli olacaktır.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Antalya sadece turizm değil, elverişli iklim şartlarıyla yıllardır meyve ve sebze üretiminde Türkiye'nin kalbi statüsünde olmuştur. Antalya, tarım sektöründeki yerli ve yabancı yatırımcıların en yoğun şekilde yatırım yaptığı ve tarım sektöründe yeniliklerin uygulandığı yer olma özelliğini korumaktadır. Gelişim ve değişimde kaydettiği başarı, gıda güvenliği ve yüksek kalite anlayışı içinde tüm dünyaya sunduğu lezzetli tarım ürünleri ve Avrupa standartlarındaki tarımsal tesisleriyle Antalya tarımda da bir marka olduğunu ispatlamıştır. Entansif tarımın uygulandığı ilimizde üretim gelirinin yanında tarım sektörünün istihdam yaratmış olması Türkiye ekonomisi açısından çok önemlidir. Antalya ilinin bitkisel ve hayvansal üretim yapısı, tohumculuk sektörü, kesme çiçek üretimi, tıbbi ve aromatik bitkiler, biyolojik mücadele ajanı üretimi, gen kaynakları, endemik bitki zenginliği açısından fevkaladedir. Ayrıca, uygun iklim çeşitliliği, doğal zenginlikleri ve tarımsal ürün ihracat değerleriyle birlikte kullanılan tarım teknolojisi, üretimdeki çeşitlilik ve pazara yönelik üretim açısından dikkat çekmektedir. Ülkemizde şimdiye kadar 12 bin civarında bitki türü ve alt türü tespit edilmiştir, bunlardan 4 bin kadarı endemiktir yani sadece o yöreye aittir. Antalya ilini de içeren Toros Dağları endemikleri ve tıbbi bitkileri en fazla barındıran bölgelerin başında gelmektedir. Toroslarda bulunan 750 endemik türün 500 tanesi Antalya'da bulunmaktadır. Bu çeşitlerden 200 tanesi Antalya'ya özgü endemik tür olarak bilinmektedir.
Antalya, tarım sektöründe ürün ve dış pazar bağımlılığı altında kendini kısıtlar bir yapıya sahiptir. Mevcut seraların teknolojik yapısı eskidir. Tarım ve Orman Bakanlığı mevcut seraların modern seralara dönüştürülmesi için teşvik programı uygulamakta ve bu bağlamda Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından verilen teşviklerin yatırımcı ve üreticilere iyi anlatılması gerekmektedir. Seraların modernleşmesi ve ölçeklerinin büyütülmesi için yatırım maliyetleri dikkate alınarak sera tasarımı, sera malzemeleri üretimi, kurulumu ve sonrası hizmetlerinin daha fazla teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu, hem üretimin artırılması hem de çeşitlenmesi için fırsat yaratacaktır. Üretim planlamasında daha az girdiyle daha çok verim elde edilerek verimlilik sağlanmalıdır. Çiftçilerin danışmanlık ve bilgi ihtiyacını zamanında karşılamak için mobil tarımsal danışmanlık merkezleri kurulmalıdır.
Tarım ve Orman Bakanlığının özellikle Antalya'da akıllı seracılık eğitim merkezi oluşturarak üreticilerin teorik ve pratik bilgilerinin güncellenerek artırılmasına katkıda bulunması gereklidir. Antalya'da akıllı tarım uygulamaları uygun ölçek büyüklüğünü gerektirmekte ve bu ancak seracılıkta yani örtü altı üretimde mümkün görülmektedir.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; üreticimizi ilgilendiren iki konuyu da burada gündeme getirmek istiyorum.
Özellikle bölgemizde tarımın ve örtü altı üretim yapan üreticilerimizin üzerinde durması gereken önemli kurumlardan biri de TARSİM'dir yani Tarım Sigortalarıdır. Tarım sigortası, ülkemizde tarımsal faaliyet gösteren çiftçilerin yaptıkları tarımsal emekleri güvenceye almak için poliçe bazında teminatlarla emeklerini koruma altına alan bir sigorta ürünüdür. Tarım sigortası tarımsal ürünleri, hayvancılığı, seracılığı, tarım aletleri ve makineleri ile tarımsal yapıları kapsar. Ancak, tarım sigortaları konusunda çiftçilerimizin bilgi eksiklikleri had safhada olup Bakanlığımızca acilen bilgilendirilmeye ve sigorta kapsamının genişletilmesine ihtiyaç vardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın (2020/2015) sayılı Cumhurbaşkanı Kararı'nda iyi tarım ve organik tarım uygulamalarının yer almayışı organik üretimin artışını yavaşlatacaktır, bunun karara ilave edilmesi ise bu sektörden beslenen tüm üreticilerimiz için can suyu olacaktır.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Antalya'da turizm faaliyetlerinin başlamasının üzerinden yarım asırdan fazla bir süre geçmiştir, günümüzde bir turizm yerleşkesi olarak hem ulusal hem de uluslararası bir önem taşımaktadır. Şehir, turizm faaliyetlerinin gelişmesiyle birlikte, başta halkın ekonomik yapısı olmak üzere, toplumsal yapı ve çevre üzerinde dikkat çeken değişimlerin yaşanmasına sahne olmuştur. 1990'lı yıllarda ortalama 2 milyon turist ağırlayan şehrimiz, son yıllarda bu alanda rekorlar kırarak ülkemizin millî gelirine de büyük katkılar sağlamaktadır. Özellikle 2019 yılında turist sayımız 15 milyon 644 bin 108'e ulaşmış olup bu, son yılların turist rekoru olmuştur. Hedefimiz, Antalya'mızda 20 milyon turisti ağırlamaktır. Sadece turist sayısını artırmak yeterli olmayıp katma değeri yüksek turizm faaliyetleriyle kişi başına harcamayı 1.000 euro seviyesine çıkarmak için yeni çözümler üretmeliyiz.
Turist sayısının artışı birtakım sorunları da beraberinde getirmektedir. Türkiye'nin en önemli turizm merkezi olan Antalya'nın kıyılarının uzunluğu girinti çıkıntı dâhil 640 kilometre, düz hat olarak ise 500 kilometredir. Üçüncü havaalanının hızla bitirilmesi turizm açısından kolaylık sağlamanın yanında, turist sayısının artışını da kompanse edebilecektir. Ayrıca, Antalya'mızın hızlı tren ağına bağlanması ülke ekonomisine katkı sağlarken, turizmde kış ayları doluluğuna etki ederek istihdama da katkıda bulunacaktır.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak (2/2537) esas numaralı Kanun Teklifi'ne olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, yüce heyetinizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)