GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:27.02.2020

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 22 Ocak tarihinde Akhisar'da başlayan, Elâzığ, Malatya ve en son Van'da yıkıcı ve can alıcı yüzünü gördüğümüz depremler ve deprem fırtınası ülke gündemindeki yerini korumakta. 22 Ocak tarihinde meydana gelen 5,6 şiddetindeki deprem anında Akhisar'daydım. Deprem, Akhisar ilçesi Musalar, Selçikli, Karabörklü, Gökçeahmet gibi birçok yerleşim merkezinde ve Kırkağaç ilçesi Karakurt ve İlyaslar Mahallelerinde onlarca konutun ağır hasarına neden oldu, tek tesellimiz herhangi bir can kaybının olmamasıydı ancak iki gün sonra yani 24 Ocakta Elâzığ'da meydana gelen 6,8 şiddetindeki deprem ve can kaybı haberleri yüreklerimizi dağladı.

Değerli milletvekilleri, Akhisar bir ayı aşkın bir süredir sallanmakta; 4 bine yakın, irili ufaklı depremin yaşandığı bölgede yurttaşlarımız endişe içinde, ticaret durma noktasına gelmiş, kaygı bozukluğu nedeniyle psikiyatr servislerinin önünde uzun kuyruklar oluşmuş durumda. Ben buradan tüm yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyorum; Elâzığ, Malatya ve Van'da kaybettiğimiz yurttaşlarımıza da başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz deprem kuşağında yer almakta. Nüfusumuzun yüzde 90'ı deprem bölgesinde yaşamakta. Son yirmi yıl içinde 125 yıkıcı deprem yaşamışız ülke olarak. Acıların belki de en büyüğünü 1999 yılında Adapazarı'nda yaşadık. O günden bugüne, yirmi yıldan beri her deprem sonrası gözler deprem olacağını bildiğimiz İstanbul'a dönmekte. Bilim insanları der ki: "On yıl içerisinde İstanbul'da bir deprem olacak, binlerce, on binlerce bina yıkılacak ve belki de 100 bin yurttaşımızı bu depremde kaybedeceğiz." Böylesi bir can alıcı gerçeklik varken biz ne yaptık bugüne kadar? İstanbul ve Türkiye depreme hazır mı? Gerçekten, aramızda "Türkiye depreme hazırdır." diye iddia edebilen bir milletvekili var mı? Peki, en iyimser senaryoda 100 bin kişinin öleceğini bildiğimiz İstanbul depreme hazır mı? Bakın, İstanbul'da sadece en riskli yüzde 4'lük binayı dönüştürdüğümüz takdirde 27 bin yurttaşımızın hayatını kurtarmış olacağız. Bu konuda en ufak bir şey yaptık mı bugüne kadar? Biz neyi tartıştık uzun uzun? Bir çılgın projeyi, bir kanalı, Kanal İstanbul'u tartıştık uzun uzun. Peki, Türkiye'nin, İstanbul'un önceliği ne; kanal mı, yoksa deprem mi?

Değerli milletvekilleri, son yaşanan depremlerden sonra, iktidarın bakış açısının "Deprem yıkar, biz yaparız." olduğunu bir kez daha gördük. Cumhurbaşkanının dediği doğru, depremi durduramayız. Depremi durduramayız ancak yıkmasını engelleyebiliriz. Peki, depremin yıkmasını engellemek için neler yapıyoruz? Ülkemizdeki riskli alanlar, riskli binalar, riskli kamu binaları, okullar, hastaneler tespit edildi mi mesela? Tespit edildiyse şayet, bugüne kadar ne yapıldı? Riskli alanlar boşaltıldı mı, riskli binaların sağlamlaştırılması yapıldı mı?

Değerli milletvekilleri, depremin yıkıcılığı gelişmişlikle doğru orantılı. 62 bin dolar kişi başı gelire sahip Amerika Birleşik Devletleri'nde depremin yıkım eşiği 7,8; 39 bin dolar kişi başı gelire sahip Japonya'da ise depremin yıkım eşiği 7,7; 9.400 dolar millî gelire sahip olan ülkemizde ise depremin yıkım eşiği 5,5. Yani deprem garibanı vuruyor, deprem garibanın canını alıyor.

Manisa, Elâzığ, Malatya ve Van'ı etkileyen İran merkezli deprem bize gösterdi ki köyler, kırsal bölgeler depremden daha fazla etkileniyor, yıkıma ve can kaybına neden oluyor. Çünkü bizim köy evleri, ahırlar ve binalar, mühendislik hizmetleri görmemiş eski yapılardan oluşuyor.

Sürekli, kentsel dönüşümden bahsediyoruz. Kentsel dönüşüm genellikle ilçe ve il merkezlerinde, rant odaklı projeler, genellikle büyük şehirlerde uygulanıyor; ciddi bir nüfusun yaşandığı köylerimiz nedense göz ardı ediliyor, oysaki riskli yapıların büyük bir kısmı buralarda. Bugüne kadar bu konuda herhangi bir çalışma yapılmamış, buradaki vatandaşlarımız kaderine terk edilmiş durumda. Son yaşanan depremler sonrasında, kentsel dönüşümün yanında kırsal dönüşümü de gündemimize almamız gerekmektedir.

Depremler sadece yıkıcılığıyla, can kaybıyla kalmıyor, meydana geldiği bölgede sosyal yaşamı, ekonomiyi ve ticareti de vuruyor. İnsanlar ya bölgeyi terk ediyor ya da başka illerdeki yakınlarının yanına taşınıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) - Elâzığ'da ve Malatya'da kredi borçlarının ertelenmesi, faizsiz yeni kredilerin verilmesi ve vergi ödemelerinin uzatılması gibi bazı destekler sağlandı, biz bunları olumlu buluyoruz ancak bir aydır beşik gibi sallanan Akhisar ve Kırkağaç ilçelerimiz için de bu desteklerin verilmesi gereklidir. Manisalılar olarak, Akhisarlılar olarak, Kırkağaçlılar olarak bu bizim talebimizdir.

"Deprem öldürmez, binalar öldürür." gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)