GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:27.02.2020

AHMET AKIN (Balıkesir) - Sayın Başkanım, teşekkürler.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 3'üncü maddesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifte "aracı hizmet sağlayıcı" tanımının eksik kaldığını düşündüğümüz için böyle bir önerge verdik. Ayrıca, çevre kirliliği ve insan sağlığı açısından önem arz ettiğini düşündüğümüz eksikler de olduğu için bununla ilgili bir önerge hazırladık, sunduk.

Şimdi, neden bununla ilgili bir önerge hazırladık? Çevreyle alakalı siciliniz maalesef ortada. Üzülerek söylüyoruz, çevre kirliliğinin hızla arttığı bir ülkede iktidarın başındasınız. Şimdi, onun için biz de bu önergeyi verdik, bu önergenin de kabulü için hepinizden oylarınızı isteyeceğiz.

Kanun teklifinin gerekçesini okuduğunuz zaman, gerçek anlamda "Her şey çok güzel olacak." gibi bir algı gözüküyor. Mevzuat yürürlüğe girdiğinde her şey çok güzel olacaksa bir itirazımız yok, ama değerli arkadaşlar, maalesef, ülkemizde bu tür şeyler, böyle, anlattığınız gibi, yazıldığı gibi olmuyor. Onun için, bize göre, iktidarınız da insan sağlığını düşünen bir iktidar olmadığı için, biz de dedik ki bununla ilgili bir önerge hazırlayalım, sizlerin onayına sunalım.

Ürünün, gıdanın güvenliğinin artırılması elbette önemli ama arkadaşlar, şu anda halkımız, maalesef, ürüne, gıdaya ulaşamıyor. Milyonlarca kişi yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşıyor. Ekonomik krizle, can çekişen bir toplum hâline geldik; vatandaşlarımız şu anda ekonomik krizle büyük bir mücadele içinde. İşsizliğe, yoksulluğa itilmiş vatandaşlarımız var. Geldiğimiz noktada, ben şimdi sizlere soruyorum: Ürüne, gıdaya, sağlıklı gıdaya bu şartlarla halkımızın ulaşması mümkün mü? Bunu lütfen içinizden cevaplayın çünkü burada söylemezsiniz. Ben sizler adına söyleyeyim: Asla mümkün değil. Milyonlarca vatandaşımız işsizlik yüzünden yardıma muhtaç duruma düşmüş durumda ve her gün artan gıda fiyatlarıyla da maalesef karşı karşıya kalıyor. Pahalılığı en üst noktaya yükselten ve halkımızı en büyük derdinin pahalılık olduğu bir noktaya getiren iktidar sizsiniz. Bu halkımız ne yapıyor? Pahalılıkla mücadele ediyor.

Şimdi, hiçbir şey üretemeden ithalat rekorları kıran ülkemizde vatandaşlarımız ucuz ve güvenilir gıdaya ulaşamıyor. Elektrik, doğal gaz ihtiyaçları, biliyorsunuz, ana ihtiyaçlarımız; bunlar bile sürekli artan fiyatlarla, maalesef, yapılan zamlarla halkımıza satılıyor. Bugün ucuz sebze, meyve tüketemiyorsak, değerli arkadaşlar, bu -sebebi- ithalat rekorları kıran politikalarınızdan kaynaklanıyor.

Vatandaşımız geçmediği köprünün, tünelin, gitmediği şehir hastanesinin, uçmadığı havalimanının ve binmediği trenin parasını ödüyor. Vergiler, vergilerin vergileri ve hatta dolaylı vergilerin dolaylı vergileri dahi vatandaştan alınıyor ve bunun üstüne, geldiğimiz noktada da maalesef halkımızın alım gücü kalmadı.

Enflasyon rakamlarını açıklıyorsunuz, size göre gayet güzel, yüzde 12 ama değerli arkadaşlar, halkımızın gerçek enflasyonu yüzde 90. İktidarın pahalılığın önüne geçmesi gerekir, iktidardakiler pahalılığı önlemek için mücadele ederler ama yine üzülerek söylüyorum, iktidarınız pahalılığa önayak oluyor ve bu da ne yapıyor? Halkımızı böyle bir durumda bırakıyor.

Şimdi, sizler "Bu nasıl olur?" diyebilirsiniz, hemen söyleyeyim: Son on yılda, sadece son on yılda soğanın fiyatı yüzde 100 arttı; son on yılda etin fiyatı yüzde 200 arttı, son on yılda benzin fiyatları yüzde 100 arttı, son on yılda doğal gaz yüzde 250 arttı, elektrik yüzde 200 arttı. On yıl önce 4 kişilik bir ailenin "ucuz yemek" dediği menemen bile 3 lirayken bugün 12 lira. Şimdi, iktidarınızda menemenin fiyatı bile, milletin "en ucuz yemek" dediği menemenin fiyatı bile 4 kat artmış. Elinizi vicdanınıza koyun "Acaba biz nerede yanlış yaptık?" diye düşünün. Çünkü ithalatı çözüm olarak milletin önüne koyuyorsunuz ama maalesef, ithalat çözüm değil; yerli ve millî olmak çözüm ama gerçek anlamda, lafta yerli ve millî olmanın hiçbir önemi, yok.

Şimdi, etin kilosu 60 lira olunca vatandaş evine et götüremiyor. Ne oluyor? 30 liraya, 35 liraya eti satıyorlar. Nasıl satıyorlar? Sağlıksız ortamlarda, kaçak kesim yerlerinde satılıyor. Bu neden kaynaklanıyor? Halkımızın alım gücünün olmamasından.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Milletvekili.

AHMET AKIN (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sadece ette de değil, bakın, çaydan bala, zeytinyağından çikolataya, peynirden tereyağına, birçok ürünün sahtesi piyasada. İşte, halkımızı getirdiğiniz noktada halkımız yoksulluktan dolayı bunları gıda olarak almak zorunda ve resmen halkımızı zehirlemiş oluyorsunuz.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Ne alakası var?

AHMET AKIN (Devamla) - Ne alaka, hemen söyleyeyim: Tarım Bakanlığı 229 firma açıkladı "Hileli ürün üretiliyor." diye. En korkunç olanı ne biliyor musunuz arkadaşlar? Bu ürünlerin içinde daha önce yasaklı ürünler var. Yani sizler denetim görevinizi yapmıyorsunuz, kontrol görevinizi yapmıyorsunuz, halkımızın sağlığını düşünmüyorsunuz. Bunun en güzel göstergesi, yine kendinizin açıkladığı, kurumlarınızın açıkladığı sakıncalı ürünler listesinde yer alan ürünlerin tekrar piyasada olması. Onun için diyorum ki: Halkın sağlığını düşünmeniz için, halkımızın sağlıklı ürünlere, gıdaya ulaşması için ne yapmanız lazım? Halkımızın refahını arttırmanız lazım. Bu da sizinle olmaz; inşallah, yakın zamanda biz geleceğiz, gerekeni yapacağız. (CHP sıralarından alkışlar)