| Konu: | Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 27.02.2020 |
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elimde 1 Şubat 2017 tarihli bir mektup var, onu okumak istiyorum.
Mehmet Fatih Traş, üç yıl önce, 25 Şubat 2017'de yaşamına son vererek aramızdan ayrıldı. Sevgili Mehmet Fatih, üç yıl önce veda etti, Çukurova Üniversitesinde akademisyendi, barış imzacısı akademisyenlerdendi. Doktorası bittikten sonra sözleşmesi yenilenmedi. Mehmet Fatih'in hem sözleşmesi yenilenmedi hem de başka bir üniversitede çalışması engellendi. O da yurt dışı için iş ve burs başvurusu yaptı.
1 Şubat tarihli mektubunda şunları ifade ediyordu: "Eylül 2010-Haziran 2016 arasında Çukurova Üniversitesi Ekonometri Bölümünde Yükseköğretim Kanunu'nun 50/d maddesi uyarınca araştırma görevlisi olarak çalıştım. Haziran 2016'da doktora tezimi tamamlayıp Çukurova Üniversitesi Ekonomi Bölümünden mezun olduktan sonra sözleşmem yasal çerçevede sonlandırıldı. Kısa süre sonra Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde sayısal ekonomi, tarım ekonomisi ve mikroekonomi derslerini veren öğretim görevlisi beklenmedik şekilde ayrılınca bu dersleri vermek üzere sözleşmeli olarak işe başladım. Maddi getirisi oldukça mütevazı olmasına rağmen -ki bu 94 euroya tekabül ediyor- benim için ilk ders verme deneyimim olduğundan bu derslere büyük önem atfettim ve bu dersleri vermek için hazırlık yaptım. Ancak işe başlamamdan birkaç hafta sonra düzenlenen bir fakülte kurulunda, Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Doçent Doktor Haşim Akça beni açıkça PKK sempatizanı olmakla suçlayarak 10 Aralık 2016'da İstanbul'daki patlamadan sonra Türkiye'nin çok hassas günler geçirdiğini, bu sözleşmenin gözden geçirilmesi gerektiğini söylemiş. Aynı toplantıda Akça, MİT'teki irtibatlarının kendisine 'fakülte kurulu üyelerinin kimi işe aldıklarından haberdar olup olmadıklarını' sorduğunu söylemiş. Ayrıca, MİT'teki aynı kaynaklar benim HDP'nin mitinglerine katıldığıma dair kendisine de bilgi vermişler.
Fakülte kurulu toplantılarında sarf edildiği iddia edilen bu sözler çok ciddi olduğundan doğruluğunu teyit etmek için araştırmaya giriştim. Bu amaçla iyi ilişkilere sahip olduğum 2 fakülte kurul üyesine danıştım ve bu ifadelerin gerçek olduğunu teyit ettim. Yapılmış olan şikâyet sonucu 15/12/2016 tarihinde düzenlenen fakülte yönetim kurulunda 'görülen lüzum üzerine' oy birliğiyle görevden alındım.
Bu olayın ardından Türkiye'deki diğer üniversitelere başvurmaya karar verdim. Aralık 2016'da Mardin Artuklu Üniversitesinden bir arkadaşımla iletişime geçerek çalıştığı bölümde benim niteliklerime uygun bir akademisyene ihtiyaç olup olmadığını sordum. Bölüm kurulu ve üniversite yönetimine sunmak için istediği öz geçmişimi gönderdim ve olumlu dönüşler aldım. Birkaç saat sonra beni tekrar arayan arkadaşım 'Barış İçin Akademisyenler' imzacılarından olduğum için üniversitenin beni işe almasının mümkün olmadığını söyledi.
Ocak 2017'de ise Çukurova Üniversitesinde görevli bir akademisyen vasıtasıyla İstanbul Aydın Üniversitesiyle iletişime geçerek öğretim görevlisi pozisyonu için öz geçmişimi gönderdim ve bir sonraki hafta mülakata davet edildim. Mülakat sonunda, ekonomi ve finans bölümü bünyesinde iki buçuk yıl geçerli bir sözleşme teklif ettiler. Teklifi imzalayıp vereceğim dersleri belirledikten sonra banka hesabının açılması, gerekli belgelerin toplanması ve Adana'dan İstanbul'a taşınma gibi işlerle uğraşmaya başladım ancak ertesi gün üniversiteden bana telefonla ulaşılarak başvurduğum ve kabul edildiğim pozisyonun iptal edildiği iletildi. Bu durumu danıştığım deneyimli akademisyenler bunun normal bir davranış olmadığını ifade ettiler. Hükûmet Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde gerilimi artırmaya, toplumu ve özellikle akademik camiayı kasıtlı olarak ayrıştırmaya devam ettiğinden kişiliğimde bütünleşik insani değerlerden feragat etmediğim sürece olağan -öğretim ve araştırma başarım gibi nedenler bir yana- bir akademik gelecek öngöremediğim için bu müracaatı yapıyorum."
İşte, Mehmet Fatih'in sözleri bunlar. Bu arada, barış akademisyenlerinin de beraat ettiklerini biliyoruz. Şimdi, yapacağımız bir tek şey kalıyor: Sadece ve sadece Mehmet Fatih'in anısı önünde saygıyla eğilmek.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)