GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:64
Tarih:04.03.2020

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım, sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, öncelikle İdlib'de yaşamını yitiren tüm askerlere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı, sabırlar; yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Türkiye halklarını kutuplaştıran bu yönetim anlayışı aynı zamanda içeride de tüm hukuksuzlukların zeminini oluşturuyor. Bakınız, HDP kongresi öncesinde partililerimize yönelik, merkezî bir kararla gözaltı uygulamaları yapıldı. 65 yaşında, ağır böbrek hastası, beyninde tümör şüphesi olan ve sağlığı yerinde olmayan Naciye Türemiş de bu isimlerden biriydi ve tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi, 2013-2015 yılları arasında katılmış olduğu basın açıklamalarıydı. Oysaki temel hak ve hürriyetler kapsamında kalan, polisin "Dağılın." şeklinde uyarısının bile olmadığı legal gösterilerdi bunlar. Yine kadına yönelik şiddeti dahi kınayan açıklamalar bile suç olarak değerlendirildi.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin genel gerekçesi ele alındığında aslında AB uyum çerçevesinde hazırlanmış bir teklif olduğu anlaşılmaktadır. Bugüne kadar AB ülkelerine üretilen kaliteli ürünler gönderilirken diğer yandan iç piyasada toplumun sağlığını önemsemeyen ürünlerin tüketilmesine göz yumulmuştur. Her ne kadar toplum sağlığına zararlı üreticilerin listesi yayınlansa da caydırıcılık konusunda yeterli önlemler alınamamıştır. Çok uzak bir tarihe bakmaya gerek yok, daha birkaç hafta önce Tarım ve Orman Bakanlığı sahte bal, sahte pekmez ve sahte peynir üretimini 19 Şubat 2020 itibarıyla ülke genelinde yasakladı. Ancak yönetmeliğe eklenen bir geçici maddeyle, firmaların stoklarında bulunan ve bugüne kadar piyasaya süremedikleri sahte balları bu yılın sonuna kadar halka satabilmeleri için devlet eliyle özel bir hak tanındı.

Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri, dürüst üreticisine gereken destek ve teşvikin verilmemesidir. Birkaç hafta önce Rusya 5 bin ton domatesi kabul etmedi, gerekçeleri de gıda standartlarına uymadığıydı.

Bir yandan nitelikli ve sağlıklı ürün üretiminde hızla bir düşüş söz konusuyken diğer yandan sahte ve toplum sağlığına zararlı ürünlerin piyasada rahatlıkla satılması bizzat Bakanlık tarafından sağlanmaktadır. Bu ortamda dürüst üreticinin rekabet gücü kırılmakta, ekonomik gücü azalmaktadır.

Bilindiği üzere, vekilliğini de yaptığım Bitlis ili ülkenin en güzel ballarını üretmektedir. Devletin yetkili organlarının Bitlis balı gibi doğal ve sağlıklı üretilen balları desteklemesi, iç ve dış piyasada reklamını yaparak görünürlüğünü artırması, bölge insanına ve üreticiye destek olması gerekirken aroma katkıları veya bir miktar bal eklenerek bal aromalı şurup, çam aromalı şurup, ballı şurup ve benzeri isimlerle bal izlenimi veren ürünlerin piyasaya sürülmesi özendirilmektedir.

9'uncu maddeye bakıldığı zaman da madde gerekçesinde "İthalatçı yurt içi piyasaya sadece güvenli ve varsa teknik düzenlemelere uygun ürünleri arz edebilir." denilmektedir. Geç kalınmış bir madde. Kendi standartlarımızı doğru düzgün kuramaz ve bu standartları uygulamazsak ithalatçıya kapıyı sonuna kadar açarız. İthalatçıya bir yandan güvenli ürünü iç piyasaya sürmesi gerektiğinin teknik düzenlemesi yapılırken diğer yandan Bakanlık sahteye göz yumuyor.

Yürütme organları sahteciliği meşrulaştırırken AB uyum çerçevesinde yasama organına bir kanun hazırlatmak mevcut sorunları bitirmiyor. Kanun, gereği gibi pratikte uygulanmıyor ise anlamını baştan yitirmiş demektir.

Sanayi ülkeleri, gıdadan makineye, ülke ve bölgelere göre ayrı üretim bantları yaparken böyle bir ortamda ülkeyi ciddi bir şekilde koruma altına almak bizim görevimizdir. Tabii ki iç piyasaya sunulan ürünler sağlıklı olsun fakat bunun denetimi gerçekten de hem ithalatçı hem imalatçı yönünden ne ölçüde gerçekleşecek, bunu da zamanla göreceğiz.

Amaç sadece AB uyumu çerçevesinde bu zarureti yerine getirmek olmamalı. Bu ülkede, gerçek anlamda, toplum sağlığının korunması adına topyekûn bir mücadelenin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Üreticiden tüketiciye, ithalatçıdan ihracatçıya varıncaya kadar sağlıklı ve dürüst bir üretim-tüketim zincirinin kurulması gerekmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)