GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:65
Tarih:05.03.2020

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi'nin 22'nci maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, ürün güvenliğiyle ilgili yapılan düzenleme, âdet yerini bulsun anlamında, bizim de "hayır" demeyeceğimiz bazı çalışmaları içeriyor. Ancak bu ülkede öncelikle gıda güvenliğiyle ilgili çok ciddi bir sorun var. 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldikten sonra 2004 yılında "neden" ve "niçin"i hâlâ bilinmediği biçimde belediyelerin gıdayla ilgili yetkileri alındı, merkeze çekildi, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilendirildi; bu süreçte nişasta bazlı şurubun Türkiye'ye girmesi sağlandı, enerji içeceklerinin Türkiye pazarına girmesi sağlandı. Gıda ürünleriyle ilgili bir yasa çıkarılması gerekirse öncelikle insan sağlığına zararlı olan nişasta bazlı şuruptan işe başlamak gerekir. Bilahare, 2006 yılında, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Bakanlar Kurulu kararıyla, domuz, at, tavşanın kasaplık hayvan olması yönünde de bir karar alındı. Keza, 2010 yılına geldiğimizde, bu kez, veteriner hizmetleri ile gıda ve bitki bir arada değerlendirilip bir kanun çıkarıldı. Bu kanunla da belediyelerin sağlık birimlerinin dahi analiz yapma yetkileri merkeze çekildi, yalnızca sağlık birimleri hayvanlarla ilgilenen bir konuma getirildi. Zabıta bir yere denetime gittiği zaman tarım il müdürlüğünden bir yetkili gelmeden ne ceza kesebildi ne denetim yapabildi. Günümüze geldiğimizde, gıdayla ilgili yaşanan sorunlar, gerçek anlamda ürün güvenirliğini ciddi anlamda sorunlu kıldı; ilgili bakanın da bu konuda söyledikleri var.

Bir kanun teklifi verdim; gıda ürünlerinde hile yapanlara bir yıl hapis cezası, beş yıl ticaretten men ve ağır para cezaları verilmesi gerektiğini belirten kanun teklifimi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sundum. Gıdayla ilgili, şu anda, ülkemizde ne yediğimizi, ne içtiğimizi ciddi anlamda bilmiyoruz. Bazen Sayın Bakan çıkıyor, denetimlerle ilgili açıklamalar yapıyor, "Şu anda, 81 ilde bir haftadır denetim sürdürüyoruz." diyor. Davul zurnayla gidilen denetim bu işi doğru yapan insanların üstüne yapılan bir denetime dönüşmüş durumda. Biz "İşini doğru yapan üreticiyi koruyalım." diyoruz, onlar işini doğru yapan üreticiyi denetleyip "Şu kadar denetim yaptık." diyor.

Bugün "merdiven altı" dediğimiz, insan sağlığına zararlı ürünlerin üretildiği çok işletme var; bunları tespit edemiyorlar çünkü denetimi yaparken amaç, sağlığa zararlı ürünleri saptamak, onların üzerine gitmek değil. Eğer öyleyse Tarım ve Orman Bakanlığının, kanunla, yetkisini paylaşabilme yetkisi var. Bunun için yapılması gereken, başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere, gıda denetimlerini belediyeler üzerinden de sağlayacak uygulamalara geri dönmek. Örneğin portör muayenesi ve akciğer filmleri zorunluyken, zabıta eliyle de denetlenirken bunlar kaldırıldı; bu, üretene bırakıldı; bir yerde çalışanın portör muayenesi ya da akciğer filmi oradaki çalıştıranın inisiyatifine terk edildi.

Bugün, hepiniz biliyorsunuz, çoğu lokantada kayıt dışı, kaçak işçi çalışıyor; fırında çalışıyor, kasapta çalışıyor, markette çalışıyor. Bunların, geçmişte, muayene edilmeden o yerlerde çalışmasına da izin verilmiyordu. Bakanlık açıklıyor; süt ve süt ürünlerinde, et ve et ürünlerinde, enerji içeceğinde, çikolatada ve benzeri gıdada tükettiğimiz ürünlerdeki hileleri Bakanlık kendi internet sitesinde açıklıyor ama sınırlı sayıda, bunun bütününün ele alınması gerekiyor. O nedenle ülkemizde acil, gıda ürünleriyle ilgili bir kanunun dört başı mamur çıkarılması gerekiyor. Bu işle ilgili yeterli denetim ve kontroller de ne yazık ki sağlanamıyor.

Değerli arkadaşlar, ürün tohumdan başlar, daha sonra da üretim aşamasının her noktasında hijyen olması sağlanır. Keza satış da bu bağlamda önemlidir. Etiketinin üzerinde yapılan düzenlemeyle ürünün nereye ait olduğu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Gürer

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Son yapılan bir düzenlemeyle o da kalktı. Yani yerel anlamda yapıldığı yer de bilinmesin isteniyor. Gıdaya yönelik gerçek anlamda ülkemizde sorunlar yaşanıyor. Bunun gerek sebze-meyve gerekse üretilmiş mamul açısından ele alınması ve gıdanın mutlaka ve mutlaka insan sağlığına zarar vermeyecek boyutlarda değerlendirilmesi gerekiyor. Yaşanan birçok hastalığın altyapısı incelendiğinde gıda ürünleriyle insan bedeninin kendi kendini yok ettiğini görüp anlamak bilim insanlarının görevi ve onlar da bunun böyle olduğunu söylüyorlar.

O açıdan bu ürünlerle ilgili çıkarılacak olan düzenlemeleri bir yerde âdet yerini bulsun diye -başında söyledim- öyle bir düzenleme olarak görüyorum. Esas olan, gıdaya yönelik düzenlemelerin hepimiz için gerekliliğine inanıyorum çünkü şu anda ne yediğimizi, ne içtiğimizi bilmiyoruz. Bununla ilgili de çok iddialıyım hatta radyasyondan başlayarak kullanılan suyuna kadar birçok konuda söyleyeceğim çok söz var ama sınırlı sürede anlatabildiklerim bunlar.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)