| Konu: | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın, coronavirüs salgını riski, mevcut durum ve alınan tedbirlere ilişkin Hükûmet adına gündem dışı açıklaması nedeniyle İYİ PARTİ Grubu adına konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 19.03.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygı, sevgi ve sağlık temennisiyle selamlıyorum.
Ayrıca, Sayın Sağlık Bakanımızın, Sağlık Bakanlığı bürokratlarıyla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmek üzere aramızda bulunmasından duyduğum memnuniyeti ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Bilindiği gibi, coronavirüsün Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkmasından bu yana 156 ülkede 200 binden fazla kişi enfekte oldu; binlerce kişi, solunum yetmezliği başta olmak üzere, coronavirüsün yol açtığı çeşitli sağlık sorunları sebebiyle hayatını kaybetti.
Sizlerin de hatırlayacağı gibi, İYİ PARTİ olarak, Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve diğer ülkelere yayılan bu hastalığın bir pandemi olacağını ve Türkiye'nin acil tedbirler alması gerektiğini 30 Ocak 2020 tarihinde verdiğimiz grup önerimizde ifade etmiştik.
Küreselleşmeyle birlikte ulaşım teknolojilerinin ve yoğunluğun böylesine arttığı bir dönemde hiçbir ülke insandan insana hava yoluyla bulaşabilen bir virüs riskinden uzak kalamazdı. Ülkece karşı karşıya bulunduğumuz bu salgın riskini partimiz aylar önce görmüş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşımak için gerekli teşebbüslerde bulunmuştu. Ne yazık ki olası bir kriz görmezden gelinmiş ve bu doğrultudaki önergemiz partizan bir anlayışla reddedilmişti.
Bugün geldiğimiz noktada, ocak ayında uyardığımız gibi, Asya'da başlayan bu salgın tüm dünyayla birlikte ülkemizde de olağan dışı koşulların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu dakikadan itibaren, Sağlık Bakanımızın iyi niyetli gayretleri olmuş fakat bu gayretler yetersiz kalmıştır. Keşke verdiğimiz önerge zamanında dikkate alınmış olsaydı ve siyasi saiklerle hareket edilmeseydi de bugün böyle bir tabloyla karşılaşmamış olsaydık.
Kıymetli milletvekilleri, birçok ülkede salgından kaynaklanan felaketlere tanık olduk. Ülkemiz, salgının neredeyse en son ulaştığı ülkelerden biri. Maalesef, bu durumu avantaja dönüştüremediğimizi de ifade etmek isterim. Sürecin başında verdiğimiz araştırma önergesi AK PARTİ'nin kaderci yaklaşımıyla reddedilmiş olmasaydı, bugün, Sağlık Bakanının gösterdiği özveri yetersiz kalmayacaktı yani siyasetten ve Meclisten destek bulacaktı. İktidar partisinin takınmış olduğu bu tavır ne yazık ki vatandaşımıza da sirayet etmiş, bazı vatandaşlarımız "Bana bir şey olmaz." anlayışıyla salgının ciddiyetini kavrayamamıştır.
Örneğin, İran'da salgın maskelendi, kamuoyundan gizlendi ancak ocak ayında vakaların olduğuna dair bilgiler yayıldı. Buna karşın, Türkiye olarak biz ne yaptık? Sınırlarımızı kapatmak için neden şubat ayının sonuna kadar bekledik? Virüs Avrupa'ya yayıldığında uçak seferlerini iptal etmek için neyi bekledik? Eğitim öğretime ara verilmemesinden doğacak risklerin, camilerimizde oluşan kalabalıktan doğacak tehlikelerin farkına varılması neden bu kadar çok zaman almıştır? Salgının ülkemize yayılmayacağının garantisi neydi? Tedbir almak için ne beklendi, hâlen bilmiyor ve kestiremiyoruz.
Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz bu sağlık krizi sona erdiğinde gündeme getirilmesi gereken bir başka öncelikli konu da şehir hastanelerinin durumudur. Sorulacak soru şudur: Şehir hastaneleri coronavirüs gibi salgın hastalıklar için uygun bir model midir? Bugün, İtalya'ya baktığımızda, coronavirüsle savaşan hastanelerin diğer hastalıkları tedavi eden hastanelerden ayrıldığını görüyoruz. Yani, enfekte kişiler diğer sağlık sorunu olan hastalarla farklı ortamlarda tedavi ediliyorlar, bu da gösteriyor ki şehir hastanelerimizde olduğu gibi sağlık kurumlarının tek merkezde toplanması, bilhassa salgın durumlarında tedavilerin de aksamasına neden olmaktadır. Yani, bugün gelinen noktada, Sayın Cumhurbaşkanının "rüyam, hayalim" dediği şehir hastaneleri, coronavirüsle mücadelede önümüzde büyük bir engel olarak durmaktadır. Bilinmelidir ki bu sorularımızı zamanı geldiğinde soracağız ve tekrar edeceğiz, cevaplarını mutlaka tartışacağız ve gerekli tedbirlerin önceden alınmasının takipçisi olacağız.
Bugün burada konuştuğumuz mesele ise milletimizin önümüzdeki süreçte duyacağı acil ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçlar çerçevesinde alınacak tedbirlerdir. Bu tedbirlerin en başında taşıyıcı kayıt sisteminin oluşturulması gelmektedir. Bundan sonraki süreçte, virüs, yayılma eğilimini artırdığında, devletin elinde bir bağlantı haritasının olması son derece önemlidir.
İleride çokça ihtiyaç duyacağımız yoğun bakım yataklarımızın son derece sınırlı sayıda olduğu bilinmektedir. Türkiye'de, son verilere göre yetişkin yoğun bakım hasta yatağı sayısının 24 bin civarında olduğu hesaplanmaktadır. Saygıdeğer milletvekilleri, bu sayı, karşı karşıya kaldığımız pandemi tehdidi için yeterli değildir. Salgın felaketinden en az kayıpla çıkabilmek için yoğun bakım ünitelerimizin sayısını hızla artırmak mecburiyetindeyiz.
Yine, pandeminin yaşandığı dönemde yoğun numune akışı nedeniyle laboratuvarlarımızın sayı ve kapasitelerinin de yetersiz kaldığı ortaya çıkmıştır. Ortaya konulan birçok veri, test kiti sayımızın da yetersiz olduğunu gözler önüne sermektedir. İYİ PARTİ olarak laboratuvar sayımızın, yatak kapasitemizin ve test kiti sayımızın artırılması için gerekenlerin ivedi bir şekilde yapılmasına yardımda bulunacağımızı, katkı sağlayacağımızı ifade etmek istiyorum.
Güney Kore'nin bugüne kadar 280 binden fazla tetkik yaptığına dair veriler dünya kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. Değerli milletvekilleri, bizim ise yaptığımız testlerin sayısı 8 bin civarında kalmıştır. Bu rakam, dünya geneline bakıldığında çok az sayıda test yaptığımıza da işaret etmektedir. Kamuoyunda ve ülkemizde yeterince test yapılmadığına ve yapılan testlerin sonuçlarıyla ilgili şeffaf ve gerçekçi bilgilendirmeler olmadığına dair de ciddi endişeler vardır. Vatandaşlarımızın paniğe sevk edilmemesi ve sosyal medyada yapılan spekülasyonlara fırsat verilmemesi için de hızlı, şeffaf ve sık bilgilendirmelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Corona virüsünün yayılmasının engellemesini ancak sosyal bir izolasyonla gerçekleştirmek mümkündür. Devlet mekanizmamızın, sosyal izolasyonun tesisi için toplulukların bir araya geldiği yerleri kapatma kararı halk sağlığı açısından doğru bir karardır. Ancak bilinmelidir ki bu salgının sebep olduğu sorunları yalnızca sağlık problemleri olarak görmek de doğru değildir.
Dün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan destek paketinin kime ne faydası olduğu anlaşılamamıştır. Zira, kapatılan dükkânların ya da işleri azalmış, zarar eden işletmelerin personel ve kira giderlerine destek olmak dururken vergi ödemelerinin ertelenmesi ne derece yeterli olacaktır anlayabilmek mümkün değildir. Çalışmaya devam eden işletmelerin ciroları düştü ve likidite sorunu yaşamaya başladılar, acilen kira ve personel giderleri için destek verilmezse işsizliğin önünün alınamayacağı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, durgunluğun başladığı şubat ve mart dönemlerinin vergilerinin de ertelenmesi gerekmektedir. Vatandaşlarımıza kısaca "Biz size destek veremiyoruz ama bankalardan kredi çekmenize yardımcı olacağız." denilmektedir. BDDK verilerine göre 2019 sonu itibarıyla toplamda 150 milyar liralık kredi zaten takiptedir. Yani coronavirüs felaketinden önce de vatandaşlar aldıkları kredileri geri ödeyemezken onların yeniden bankalara yönlendirilmelerinin mantıklı bir izahı yoktur. Kredi borçlarının altında ezilen vatandaşlarımızın yükünü azaltmak varken sırtlarına yeni kredilerden kaynaklı yüklerin bindirilmesi anlamlı ve yerinde değildir.
Öte yandan, 500 bin Türk lirasının altındaki konutlar için kredilendirilebilir tutarın yüzde 80'den yüzde 90'a çıkarılması, işten çıkarılan hangi işçinin derdine deva olacaktır, ödemelerini dahi yapamayan hangi işverenin derdine derman olacaktır? Vatandaş bir kez olsun sizden kendi sorunlarına yönelik çözümler beklemekteydi fakat siz yine, inşaat sektörüne nasıl katkı sağlayacağınızın ve nasıl para kazandıracağınızın derdine düştünüz. İşletmeler kâr edemiyor, çalışanlar işlerini kaybediyor; siz, bu insanlara "Ev almanız için size kolaylık sağladık." diyorsunuz.
Birçok ülke bu virüse karşı ekonomik tedbir paketini açıkladı. Keşke biraz inceleseydiniz, hepsi, temelinde, tüm çalışan işletmeler hakkında herhangi bir kayba uğrayıp uğramayacaklarını araştırmışlar ve bu zararların ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirler geliştirmişlerdir.
Avrupa ülkelerinin açıkladığı paketlerin büyüklüğü gayrisafi yurt içi hasılalarının yüzde 10'undan fazla iken bizim açıkladığımız paket gayrisafi yurt içi hasılamızın yüzde 2'si kadardır. Bu 100 milyar liranın çoğunluğu da gelecekteki gelirlerden vazgeçme yöntemiyle vatandaşa veriliyor. Hibe yok ve benzeri destekler yok çünkü kasamız boş, yedek akçe yok, hepsini kullanıp har vurup harman savurdunuz; Türkiye Cumhuriyeti devletinin cebi delik, cepkeni delik bir hâle düşmesine sebep oldunuz. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Vatandaş işsizlikle, fakirlikle nasıl mücadele edeceğini düşünürken yap-işlet-devret şirketleri arkalarına yaslanıp garanti ücretlerini saymaktadırlar. Yap-işlet-devret modeliyle yaptırdığı köprü, otoyol ve havalimanları için ücret garantisi verebilen hükûmet, böylesine zorlu bir süreçte vatandaşına ücret ya da kazanç garantisi verememektedir. Az önce de belirttiğim gibi elde avuçta ne varsa harcadığınız için, bugün, gerçek bir destek paketi yerine ancak kolaylaştırılmış bir kredi paketi sunuyorsunuz. Sizleri uyarıyoruz, vatandaşın yeni kredilere değil, iş güvencesine ve gelire ihtiyacı var. Bir an önce bunların sağlanabileceği yeni ekonomik tedbirleri almanız gerekmektedir çünkü bu pakette esnafın endişelerini ortadan kaldıracak bir tedbir yok, çalışanın işsizlik korkusuna engel olabilecek bir çözüm yok, işvereni iflastan kurtaracak bir tedbir de yok. Hâlbuki, ekonominin bugünkü durumunda asıl ezilen bu kesimlerdir çünkü enflasyon yeniden çift hanelerde dolaşıyor, işsizlik her ay yeni rekorlar kırıyor, dış borç aldı başını gidiyor, hazine inşaat projelerine aktarılıyor. Ekonomi yönetiminin her alanında israf ve yolsuzluk var. Özetle, bugün, Türk ekonomisini batıran corona virüsü değil, yolsuzluk ve israf virüsüdür. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Bu virüsü de bu ülkeye kendi iktidarında sizler bulaştırdınız. Önümüzdeki sürecin patronu -her ne kadar Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetiliyor olsak bile- Sağlık Bakanı ve Sağlık Bakanlığıdır. İYİ PARTİ olarak bu süreçte tüm bakanlıkların iş birliği ve koordinasyonla devlet politikasını yürütmesini temenni ediyoruz. Bu süreçte, devlet politikamız, insanların evde kalmasını sağlayacak ekonomik şartların oluşturulması üzerine şekillendirilmelidir. Küresel salgın sürecinde bozulan tüm ekonomik düzenimizin rehabilitasyonunun yapılması, ekonomik paketlerle tüm toplumsal kesimlerin desteklenmesi ve borçlarının ertelenmesi gibi her nevi iktisadi tedbirin alınması da devletimizin sorumluluğundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Müsaadenizle Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, devlet politikası ciddiyet gerektirir.
Zamanım yetmediği için konuşmamın bir bölümünü atlayarak sözlerime devam edeceğim.
İYİ PARTİ olarak Sağlık Bakanlığımızca atılan her doğru adımın arkasında olacağımızı, Sayın Fahrettin Koca'nın felaketin önüne set oluşturacak her türlü uygulamasını yankı odaları oluşturarak vatandaşa duyurmakta yardımcı olacağımızı, gördüğümüz yanlışları ise salt muhalefet anlayışıyla değil, 83 milyon vatandaşımızın sağlığı için ortaya koyacağımızı buradan kamuoyuna deklare ediyorum.
Tüm dünya coronavirüse karşı bir savaşın içine girdi; maalesef, artık biz de bu savaşın içindeyiz. Milletçe vereceğimiz bu mücadeleyle savaşı kazanacağımıza yürekten inanıyoruz. Ancak hiçbir savaş panikle ve korkuyla kazanılamaz. Bir yandan tedbir ve önlemleri en üst düzeyde tutacağız ama bir yandan da metanet ve sabırla bu süreci anlatıp atlatacağız.
Bu vesilelerle, vatandaşlarımızı uyarıları dikkate almaya, başta siz değerli milletvekillerimiz olmak üzere tüm siyasilerimizi ve bürokratlarımızı tedbir amaçlı yapılacak uygulamalarda örnek teşkil etmeye ve öncü olmaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)