| Konu: | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın, coronavirüs salgını riski, mevcut durum ve alınan tedbirlere ilişkin Hükûmet adına gündem dışı açıklaması nedeniyle HDP Grubu adına konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 19.03.2020 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, size de hoş geldiniz diyorum ve kolaylıklar diliyorum.
Evet, Sayın Bakan gece yarısı da olsa her gün kameraların karşısına geçiyor, "tweet" atıyor, Bakanlığın elindeki verileri açıklıyor, gece gündüz demeden çalışıyor ve bu gözlerinden okunuyor, buna kuşku yok. Sağlık emekçileri de gece gündüz çalışıyor, onların hakkını ne desek ödeyemeyiz. Tek dileğim, en azından onları kırmadan, dökmeden, çalışma motivasyonlarını düşürmeden çalışmalarını sağlayacak bir ortam hazırlamak. Bunu niye konuşmamın başında söylüyorum? Dün Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde yaşananlar hepimizi derinden üzdü. Bir hekimin, çalışma arkadaşlarını bilgilendirdiği bir açıklama nedeniyle özür dilemek zorunda bırakıldığını gördük ve özür içeren bu dilekçesini de üniversite yönetimi utanmadan kamuoyuyla, milyonlarla paylaştı. Bakanlık, sağlık kurumlarının yöneticileri eğer akademisyenlerin düşüncelerini özgürce açıklayacakları bir ortam yaratmazsa, düşüncelerini sadece çalışma arkadaşlarıyla paylaşanı bu biçimde rencide edecekse gerçekten işimiz zor diyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Eş Genel Başkanlarımız Sayın Pervin Buldan ve Sayın Mithat Sancar, bugünleri ancak dayanışmayla aşabileceğimizi dile getirdi; Genel Merkezimizde oluşturduğumuz Kriz Koordinasyon Merkezimizin belirlediği, coronavirüs salgınına ilişkin alınması gereken önlemler paketini açıkladı. Bu paketin içerisinde, şehir hastanelerine, belediye tesislerine, kamu kurumlarına karantinaya, özetle sağlığa ilişkin öneriler vardı. Eş Genel Başkanlarımızın açıkladığı bu paketin içerisinde, yaşlı, hasta, çocuklu mahpusların durumu başta olmak üzere cezaevlerine ve cezaevlerinin koşullarına ilişkin öneriler vardı. İşten çıkarılmaların yasaklanması, kira ödemelerinin durdurulması, kredi ödemelerinin ertelenmesi başta olmak üzere ekonomiye ve sosyal alana ilişkin öneriler vardı. Ve son olarak, coronavirüs başta olmak üzere salgın hastalıklara karşı yapılması gerekenler, yasal düzenlemeler, ortak akılla neler yapmamız gerektiği vardı.
Üç gündür Türkiye Büyük Millet Meclisinde de Hükûmetin coronavirüsle yürüttüğü mücadeleye ilişkin değerlendirmede bulunuyoruz; doğru yaklaşımlarını destekliyoruz, yanlış ve eksik olanları da ifade ediyoruz. En büyük eleştirimiz şu: Bir kişi ve onun çevresindeki bir parti temsilcileri, muhalefete yokmuş gibi davranıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi âdeta şeklen çalışıyor. Muhalefet partileri olarak dün de, önceki gün de araştırma komisyonu kurulması yönünde önergeler sunduk, bu önerilerimizin tamamı reddedildi. "Her partiden eşit üyenin katılacağı araştırma komisyonunun kurulması önergesini Adalet ve Kalkınma Partisi olarak siz verin, bu önergeyi bizler destekleyelim." dedik ama bunu da reddettiniz, bu önerimize de kulak tıkadınız.
Meclisin bir ihtisas komisyonu var; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ancak bu Komisyon, coronavirüs gündemiyle toplanmadı, sorumluluk üstlenmedi, Mecliste grubu bulunsun bulunmasın siyasi partileri dinlemedi, demokratik kitle örgütlerini dinlemedi, sendikaları ve odaları dinlemedi, tıpkı Hükûmetiniz gibi.
Coronavirüs nedeniyle alınan önlemlerin, alınması gereken önlemlerin ekonomik ve sosyal sonuçları var diyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonu bu amaçla toplansın diye milletvekili arkadaşlarımız Komisyon Başkanlığına dilekçe verdi ancak Plan ve Bütçe Komisyonu da bu amaçla toplanmadı. D Tipi, E Tipi, F Tipi, yarı açık, kadın, çocuk... Onlarca tip cezaevi var ve bu cezaevinde 250 binin üzerinde mahpus var, bunların aileleri var. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu toplansın diye... Herkes bu konuda alınması gereken önlemler olduğunu düşünüyor. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu toplansın diye dilekçe verdik, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu da toplanmadı. Dolayısıyla "Türkiye Büyük Millet Meclisi şeklen çalışıyor." derken kastettiğimiz şey bu. Coronavirüs salgınıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin herhangi bir sorumluluğu yok, herhangi bir şey yapması gerekmediği anlaşılıyor.
Bir ortak akla ihtiyacımız var. Dün de söyledim, Türkiye "1"den büyüktür. Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisinden çok çok daha büyüktür. Bir ortak akıl aynı zamanda herkesi bu mücadelenin parçası hâline getirecektir. Ancak, Hükûmet bir ortak akılla mücadele etmek konusunda çekingen davranıyor. Sağlık Bakanlığının sağlık iş kolunda örgütlü sendikalar, odalar ve meslek örgütleriyle görüşmediği, bu konuda iş birliği yapmadığı yönünde duyumlarımız var. Umarım, bu duyum gerçek değildir.
Sayın Bakan, her gece vaka sayısını açıklıyorsunuz ama yaptığınız test sayılarını açıklamıyorsunuz. İlk kez bugün burada test sayısını duyduk. Birkaç şehirde, birkaç noktada değil; her mahallede ve mümkünse her evde bu testlerin yapılmasına olanak sağlayacak adımlar atmalıyız. Çünkü, test yapılması, içinde bulunduğumuz salgının tam olarak ne olduğunu gösterecek şey. Nitekim Coronavirüsle mücadele konusunda en başarılı olan ülkeler, Güney Kore, Singapur ve Hong Kong gibi ülkeler etkin iletişim ve gece gündüz tarama yaparak bunu engelleyebildiler ama Bilim Kurulu üyesi bir arkadaşımızın da söylediği gibi "Biz Hong Kong, Singapur ve Güney Kore olmayı çoktan geçtik, umalım İtalya olmayalım." Bakanlık, her gün yaptığı test sayısını ve elindeki kit sayısını mutlaka açıklamalıdır. Sayın Bakan, dün hasta sayısının 198 olduğunu açıkladınız. Bu hastalar hangi kentlerde yaşıyor, Hükûmet bunu neden açıklamıyor? Oysa her ülke vaka sayısını açıklıyor ve hükûmetler sınırları kapatma, uçuşları durdurma gibi önlemleri ve diğer kararları buna göre alıyorlar. Kentlerimiz için de bu tür önlemler alınması gerekmez mi? Biraz önce siz söylediniz, İran'ın Kum kenti eğer karantina altına alınabilseydi, belki vaka sayısı İran'da bu kadar yaygınlaşmayacaktı. İran'ı Kum kentine karantina uygulamadı diye suçlarken neden kendi ülkemizde hangi kentte, ne kadar vaka var açıklamıyorsunuz?
Sayın Bakan, OHAL kanun hükmünde kararnameleriyle ihraç edilmiş veya ataması yapılmayan sağlık emekçileri var. Uzmanlığı, doktora tezi coronavirüs olan bir akademisyenin de OHAL kanun hükmünde kararnameleriyle ihraç edildiğini hepimiz öğrendik. Doğru mu, değil mi bilmiyorum ama sosyal medyada bu arkadaşımızın adı, soyadı ve bilgileri var. OHAL ilanından sonra hakkında takipsizlik kararı verilmiş veya beraat kararı verilmiş sağlık emekçilerini neden göreve almıyorsunuz? Salgın katlanarak büyürken sağlık eğitimi almış sağlık emekçilerine çok daha fazla ihtiyaç olacağını bilmiyor musunuz? Lütfen gecikmeden hakkında beraat kararı olan, takipsizlik kararı verilmiş olan ve ataması yapılmamış eğitim almış sağlık emekçilerini bir an önce işe alın, böylece coronavirüsle daha iyi bir mücadele yürütebilirsiniz.
Çocuk sahibi olan çalışan anne ve babalara dönüşümlü olarak, ücretli çocuk izni verilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu, sadece kamuda değil, özel sektörde çalışanlar için de mutlaka uygulanmalıdır.
Şehir hastaneleri derhâl kamulaştırılmalıdır. Şehir hastaneleri kurulduğu için kapatılan hastaneler derhâl karantina hastanesine dönüştürülmeli, karantinadaki hastalarla diğer hastaların birbirini etkilemesi engellenmelidir. Şehir hastaneleri açarak diğer hastaneleri kapattınız. Allah'tan bu hastaneleri henüz yıkmamıştınız. Nitekim, Zekai Tahir Burak Hastanesini bu amaçla kullandınız. Ankara'da sadece Numune Hastanesi var, Yüksek İhtisas Hastanesi var, Sami Ulus Çocuk Hastalıkları Hastanesi var; bu hastaneleri karantina hastanesi olarak organize edebilirsiniz. Bu, şehir hastanesi politikasının iflas ettiğini gösteren çok önemli bir göstergedir diye düşünüyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Tam tersini düşünüyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Hiç kuşku yok, özel sağlık kurum ve kuruluşları da bu konuda gerekli sorumluluğu üstlenmelidir. Sağlık Bakanlığı, sağlık emekçilerinin sağlığını koruyacak önlemleri almalıdır. Elbette, Sağlık Bakanlığı bir dizi önlem alıyor, hiçbir önlem almıyor demiyoruz fakat gördüğümüz kadarıyla hastanelerde sağlık personeline yeterince malzeme dağıtılmıyor; maske konusunda sıkıntılar var, önlükler konusunda sıkıntılar var, eldivenler konusunda sıkıntılar var ve bunu gözlemliyoruz.
Elbette, sağlık personelleri ücret için fazladan çalışmıyorlar ama fazladan çalışan, gece gündüz demeden çalışan sağlık emekçilerini teşvik etmek için mutlaka ek ücret ödemesi yapılmalıdır, en azından sağlık personeline böyle bir katkı sunabiliriz.
Karantina işlemlerinin sağlıklı yürütülebilmesi için mutlaka karantina merkezleri kurulmalıdır. Öğrenci yurtları akla gelen ilk yerdi, bunun yanlış olduğunu düşünmüyoruz. Sadece buradaki eksiklik, yurtların buna hazırlanmamasıydı. Yarın öbür gün karantina sayısı artabilir. Bunun için özellikle Ege'deki, Akdeniz'deki otellerin, kullanılmayan büyük kentlerdeki boş binaların da karantina merkezi olarak kullanılması için adımlar atılmalıdır. Gerekirse, prefabrik karantina merkezleri kurulmalıdır.
Siyasetin merkezine, ülke siyasetinin merkezine yerleştirilen ve büyük acılara yol açan silahlanma politikalarından, büyük inşaat ihaleleri işlerinden derhâl vazgeçilmelidir. Neden? Çünkü buradan ayrılacak kaynaklarla halkımızı, halklarımızı, yurttaşlarımızı sağlıklı bir şekilde yaşatabiliriz, onların sağlığını garanti altına alabiliriz. Herkesin iş güvencesi devletin güvencesi altında, özel sektördeki çalışanlara en az üç ay maaş güvencesi verilmelidir. Bu bir yasal zorunluluktur, bu bir lütuf olmayacaktır. İşsizlik Fonu da bu amaçla kullanılabilmelidir. Özellikle evsiz vatandaşlar kapsamlı bir sağlık taramasından geçirilmeli; yurt, bakımevi, misafirhane ve boş evlere evsiz, sokakta yaşayan vatandaşlar yerleştirilmelidir.
Türkçe dışında, Kürtçe başta olmak üzere diğer dillerde de çok dilli kamu spotları hazırlanmalı, bu kamu spotları televizyonlardan, radyolardan kesintisiz bir şekilde yayınlanmalıdır.
Hasta ve yaşlı mahpuslar açısından duruşma günü veya tutuk inceleme günü beklenmeden derhâl inceleme ve tahliye kararları verilmelidir. Yalnız, İran'ın bu süre içerisinde 85 bin tane mahkûmu tahliye ettiğini unutmayalım. Tutukluluk, adli kontrol önlemlerinden yalnızca bir tanesi. Mevzuatımızda tutukluluk dışında da adli kontrol önlemleri var, yurt dışına çıkış yasağı gibi, belirli günlerde belirli aralıklarla karakollara imza verilmesi gibi, evden çıkmama gibi, elektronik kelepçe gibi. Dolayısıyla akla gelecek tek adli kontrol tutuklama değil. Mahkemelerin bu konuda derhâl -Adalet Bakanlığının da bu konuda girişimleriyle- bir yol alması ve tutuklu olanların, elbette ki tamamı olmayacak ama tutuklu olanların olabildiğince tahliye edilmesi için girişimlerde bulunulmalı. Ayrıca çocuklu olanlar, yaşlılar ve hastaların hükümlü olsalar da cezalarının infazı ertelenmeli ve bu kişiler de tahliye edilmelidir. Biz yakın bir zamanda -çokça söylendi ama- Sivas katliamı sanığının da yaşlılıktan tahliye edildiğini gördük. Dolayısıyla bunun örnekleri var. Daha fazla sağlıklarını tehlikeye atmadan... Ne kadar doğru bilmiyoruz, Sağlık Bakanı elbette bizi bilgilendirir çünkü 2 cezaevinde coronavirüs testinin pozitif çıktığı söyleniyor, karantina uygulaması başlatıldığı söyleniyor. Umarız bu bilgi de doğru değildir ama cezaevleri Hükûmetten bu konuda bir adım atılmasını bekliyor.
Mülteci, sığınmacı, koruma altındakilerin kaldığı kamplarda tam teşekküllü sağlık hizmeti verilmeli ve mutlaka koşulları iyileştirilmelidir. Kamplarda kalan herkese coronavirüs testi yapılmalıdır. Yine kayıt altında olmayan göçmenlere de kesintisiz sağlık hizmeti verilebilmelidir.
Sayın milletvekilleri, konuşmamın son bölümünde, dün Cumhurbaşkanı hem toplantıdan önce hem de toplantıdan sonra bir dizi açıklamada bulundu, bununla ilgili de partimizin görüşlerini sizlerle paylaşmak isterim. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı hem Koronavirüsle Mücadele Eşgüdüm Toplantısı'ndan önce hem de sonra açıklamalarda bulundu ve bir paket açıkladı. Bu pakette pek çok şeyin olmadığı görüldü. Örneğin, bu pakette şimdiye kadar kaç test yapıldığı bilgisi yoktu. Virüsün yayılmasının nasıl engelleneceğine dair "Sokağa çıkmayın, temastan kaçının, ellerinizi sabunla yıkayın." dışında yeterli bilgi yoktu. Ücretli izin hakkı olmadığı için işe gitmek zorunda kalanlara dair bilgi yoktu. 7,5 milyon işsizin bu salgınla nasıl mücadele edeceği ve bu mücadelenin nasıl destekleneceğine dair bilgi yoktu. Cezaevine yönelik alınacak önlemlere dair tek bir bilgi yoktu. Peki, pakette neler vardı? 100 milyarlık paket, vergi indirimi ve Hisarcıklıoğlu'na neşe vardı. Küresel bir salgını bile siyasi fırsata dönüştürme gayreti vardı. İşçi sınıfına sabır, dua, bolca kolonya, sermayeye KDV indirimi, borç erteleme, faiz indirimi, stok finansmanı desteği ve 100 milyarlık paket vardı. Sayın Cumhurbaşkanı kendisine biraz daha fazla olmak üzere, konuklarla 1-2 metre mesafeli oturma düzeni kurdu; Mecliste de biz bunu uyguluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Son cümlelerimi söyleyeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Peki Ankara'da, örneğin, Tuzluçayır'da, Mamak'ta, Batıkent'te, Sincan'da, Etimesgut'ta oturan ve Kızılay'a gelip çalışmak zorunda olan bir yurttaşı düşünün. Evden çıkacak, toplu taşıma araçlarına, metro veya otobüse binecek. Örneğin, vergi dairesinde, belediyede çalışıyor olabilir, akşama kadar yüzlerce binlerce kişiyle temas edecek. Daha sonra, işi bitince tekrar toplu taşıma araçlarına binecek, otobüse ve metroya binecek ve eve girer girmez doğru banyoya gidecek, elini sabunla yıkayacak. Hop, coronavirüsle mücadele ettik. Bu mudur yani? Vatandaşa önerdiğimiz şey sadece bu mu?
Bakın, dünkü pakette 21 tane başlık vardı ve bunlardan sadece 4 tanesi halk sağlığıyla ilgiliydi ve Cumhurbaşkanı, konuşmasının başından sonuna, tek bir kez "halk sağlığı" lafını kullanmadı. Sayın Cumhurbaşkanının dünkü mesajı netti: "Siz salgına karşı kendinizi koruyun, biz size düşük faizli kredi verelim." Biz buna karşı şunu söylüyoruz: "Birlikteyiz, çaresiz değiliz, hep birlikte aşacağız."
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(HDP sıralarından alkışlar)