| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 31.03.2020 |
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğimiz gibi, aslında 2019'un son aylarında bütün dünyanın konuştuğu ama bizim çok geç tartışmaya başladığımız ve önlemleri çok geç aldığımız bir salgın meselesi var ve Dünya Sağlık Örgütünün "pandemi" olarak ilan ettiği Covid-19 salgınıyla ilgili bizim de bir önerimiz var. Aslında bazı tedbirler alınıyor ama hiç görülmeyen, tartışılmayan ya da tartışılsa bile çok dar tartışılan "Cezaevlerinde nasıl tedbir alınması gerekiyor?" diye bir komisyon kurulması önerimiz var. Bütün partilerin bu konuda desteklerini bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, bu salgının aslında nedenleri çokça tartışılabilir, belki dönem içerisinde tartışılabilir; nasıl bu sürece geldik, nasıl bu salgın şu anda dünyanın dört bir yanını kasıp kavuruyor? Ama bir taraftan da aslında bizim en kritik ve en riskli gruplardan cezaevlerini daha ciddi bir biçimde ele almamız gerekiyor. Şu anda Türkiye'nin gündeminde bir infaz eşitliği meselesi var, tabii ki bu da tartışılması gereken bir mesele. Bütün cezaevlerinde şu anda daha adil ve daha hakkaniyetli bir infaz rejiminin oturulup üzerinde tartışılması ve konuşulması gerekiyor. Bu, bizim de talebimiz ve beklentimiz. Doğru, bunu bir tarafa bırakarak şu anda daha esaslı bir tartışma yürütmemiz gerekiyor ki o da şu: Bu salgının risk alanlarından biri cezaevleri ve cezaevleriyle ilgili daha gerçekçi, daha sonuç alıcı tedbirler nasıl alınabilir, oradaki insanların yaşam hakkı nasıl korunabilir diye aslında daha geniş bir tartışmaya ihtiyacımız var. Bunu niye söylüyoruz değerli arkadaşlar? Bugün basına yansıyan bir bilgi vardı: Mazıdağı Belediye Eş Başkanımız Nalan Özaydın daha önce Tarsus Cezaevindeydi, bundan dört beş gün önce Mardin Cezaevine sevk edilmiş ve kendisinde bu virüsün tespit edildiği yani bu hastalığa yakalandığı ve testin pozitif çıktığı yönünde şu anda yaygınlaşan bir bilgi var.
Şimdi, bir cezaevinde bir kısım tedbirlerin alındığı ifade ediliyor; işte görüş yasakları konuluyor, işte avukatlara birtakım kısıtlamaların getirildiği ifade ediliyor ama bunların yetersiz olduğu çok net arkadaşlar çünkü cezaevine dışarıdan sadece aileler gitmiyor. Bakın, gardiyanlar günde belirli rutinlerle, değişimlerle cezaevlerinin içerisine giriyor ve bu cezaevinden giden gardiyanlar toplumla bire bir temas hâlinde. Bu, dışarıdaki teması içeriye götürüp aslında cezaevindeki bütün o insanların yaşam hakkını ve sağlığını tehlikeye atan bir boyutta. Yine, sürekli bir biçimde bu gardiyanların cezaevindeki koğuşlarla bir şekilde temaslarının olduğunu biliyoruz. Bu temaslar nasıl oluyor? İşte, aramalar vesilesiyle oluyor, havalandırmanın açılması vesilesiyle oluyor, birtakım ihtiyaçların içeriye götürülmesiyle oluyor. Bu riski daha da büyüten bir mesele.
İkincisi arkadaşlar, biz cezaevlerinin -bütün dünyada da ama Türkiye cezaevlerinde de- nasıl problemli yerler olduğunu biliyoruz, zaten hijyen koşullarının çok sıkıntılı olduğu yerler. Yine cezaevleri insanların beslenmelerine gerekli hassasiyetin gösterilmediği yerler, yine insanların temiz havadan en az faydalandığı yerler yani bunlar bu hastalığın riskini daha da artıran nedenlerden sayabileceğimiz meseleler.
Şu anda Türkiye cezaevlerinde -şu an İHD'nin belirlediği rakamları söylüyorum ama bunun daha fazla olduğu söyleniyor- 445'i ağır olmak üzere binlerce hasta tutsak ve mahpus var, bunları ayrımsız olarak söylüyorum. Yine 65 yaş üstü yani risk grubunda olan insanlar var. Şimdi, bu kadar riskli, tehlikeye bu kadar açık durumdaki cezaevlerinin daha önce planlanan, AKP'nin ajandasında olan bir infaz rejimi üzerinden tartışılması aslında başka bir tartışmayı da beraberinde getiriyor.
Şimdi, arkadaşlar, bir daha tekrar edeyim: Mazıdağı Belediyesi Eş Başkanı Nalan Özaydın, kendisi astım hastası ve kendisinin pozitif çıkan bu hastalığa şu anda yakalandığına dair bir veri var ve şu anda Mardin Devlet Hastanesinde karantina altında tutuluyor. Kendisi hasta olmasına rağmen dört beş gün önce -talebi olsa bile- neden sevk edildi? Zaten şu anda kendisi hastalığa yakalandığı için bu sevk esnasında -Tarsus Cezaevinin içerisinde bu hastalığın yaygınlaşmış olması muhtemel- yine getirildiği esnada getiren kişilere de -gardiyanlar, askerler- bir de Mardin Cezaevine de bu hastalığı bulaştırmış olma ihtimali çok yüksek. Risk bu kadar büyükken cezaevlerinde çıkabilecek en ufak bir olumsuz durum karşısında bunun sorumluluğunu buradaki hangi milletvekili alır arkadaşlar, hangimiz alabiliriz? Biz sorumlu olabiliriz. Bu insanların yaşam hakkından sorumlu olan iktidar başta olmak üzere, orada çıkacak herhangi bir olumsuz durumun sorumluluğunu kim çıkıp alacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Başkanım, bir dakikayla toparlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bütün bu Meclis en esaslı biçimde o cezaevindeki insanların yaşam hakkından sorumludur. O açıdan "Görüşleri engelledik." "Avukatlar gittiğinde maske veriyoruz..." Avukatlara maske veriyorsunuz da o gardiyanların maskesi, eldiveni yok, hijyen koşulları sağlanmıyor. Bu koşullarda siz nasıl tedbirler alıyorsunuz? Dediğim gibi, bir cezaevinde başlayacak bir vakanın bütün cezaevlerine yayılma olasılığı varken bu kadar ciddiyetsiz, aslında bu kadar gerçeklikten uzak bir yaklaşım kabul edilemez.
Bu nedenle arkadaşlar, bu insanların yaşam haklarının sorumluluğunun hepimizde olduğunu bilerek bu önergeye hepinizin "evet" demesini, partilerin eşit katılımıyla bir komisyon kurulmasını, cezaevinde nasıl tedbirler alınabilir, en kısa zamanda cezaevindeki tutsak ve mahpusların can güvenliğini nasıl koruma altına alabiliriz diye tartışmamız gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)