| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 82 |
| Tarih: | 11.04.2020 |
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukukun üstünlüğünün yok sayıldığı yönetimlerde yargının siyasileşmesi, doğrudan şahsi ve politik saiklerle karar verilmesine yol açar. Bu durum, aslında doğrudan doğruya hukuksuzluğun ta kendisidir. Neden mi söylüyorum bunu? Görüşmekte olduğumuz bu madde, bahsettiğimiz saiklerle hareket edilmesi durumunda benzer keyfiyetler ve mağduriyetler doğurabilecek bir madde. Kanuna yönelik bir içtihat hükmü oluşmasını bekleyene kadar haksız, hukuksuz birçok fiilin işlenebilme tehlikesini de göz önünde bulundurmalıyız. Bu maddede herhangi bir netlik yok; gerektiğinde konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama yapma kararı sulh ceza hâkimliği inisiyatifine bırakılıyor. Hâlihazırda, hüküm giymiş birisinin eşya aramasına tabi tutulması hukuka aykırı bir durumdur. Bu kanunla alakalı somut bir çerçeve olmadığı sürece, "Şüphe var." diyerek hâkimden yazıyı alan kolluk kuvveti, aranan şahısla iltisaklı somut bir delil barındırmayan bir adresi bile teknik ve fiziki takibe alabilecek, herhangi birisinin evini, iş yerini didik didik arayabilecek. A şahsını aramaya gidip A hariç tüm alfabeyi alıp gidecek. Burada kaş yaparken göz çıkarmamak lazım, kişilere art niyetli kullanacakları bir inisiyatif alanı yaratmamak gerekiyor. Ne yazık ki ülkemizde bu tarz hukuksuzlukları yakın geçmişte hep beraber yaşadık, binlerce insan sahte delillerle mağdur edildi. Bu kanun, mevcut hâliyle yasalaşırsa yeni mağduriyetler doğması maalesef ki işten bile değil; sonra, al başını git kadıya. Yargıda bu kadar yüksek iş yoğunluğu varken kişi suçsuz olduğunu anlatana kadar yıllar geçer.
Bir hükümlünün çarptırıldığı cezayı çekmesi adına yakalanmasını elbette ki hepimiz isteriz, hukukun gerektirdiği elbette ki yapılmalı. Ancak adaleti tesis etmeye çalışırken hukukun temel direği olan hak ve özgürlüklerin de hiçe sayılmasına razı olamayız. Burada kapsamlı ve ciddi bir çerçeve çizilmeli ve denge kurulmalıdır, kurulmamıştır. Bu bağlamda Komisyonda bir önergemiz olmuştu; hükümlünün kendisine ait ya da alt ve üst soyunun ikamet ettiği konutta, o da yalnızca kişi araması yapılabilmesi şeklinde bir değişiklik olması gerekiyor. Bu, uygulamada doğacak sorunları ve hukuksuzluğu da giderecektir.
Sayın milletvekilleri, coronavirüsün ekonomik etkilerini hayatın her alanında hissettiğimiz bugünlerde, TOBB Başkanının "Üyelerimiz, bankalar tarafından 'Limit bitti.' denip başvurusu dahi alınmadan geri çevriliyor." ifadesi oldukça önemlidir. Bu sorunun acilen çözülmesi gerekiyor. Kredi vermede şirket seçiciliği yapmak, seçilmiş olanları da yok eder. Bu zor günlerde hem yerel ekonomiyi ayakta tutmak hem de vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılamak devletimizin temel görevidir. Bu bağlamda, ülkenin ticari döngüsü içindeki her kesimin, can suyu kabul edebileceğimiz bir finansal tetiklenmeye ihtiyacı var. En alt seviyedeki bireysel günlük kazanç sahiplerinden en üst seviyedeki ticari döngüye kadar etkileşim gerekmektedir. Nasıl ki dönemsel olarak tasarruf önemli oluyorsa artık bugün, harcamaya yönelik adımlar ekonominin solunum cihazı olacaktır. Kısaca, destek yanlış cebe yapılmamalı ve direkt ekonomik döngüye katılmalıdır. Bireysel harcamada devletin doğrudan desteği, alışveriş kartları üzerinden vatandaşlara ulaştırılmalıdır. Küçük esnaf, bakkal ve marketlerde kullanılabilecek bu kartlardaki para sirkülasyonu ekonominin canlanmasına çarpan etkisi yaratacaktır. Tüketim taleplerinin ilk adımı buradan başlayınca tedarik zinciri, imalat, tarım ve hatta sanayi üretimine kadar ulaşacak bir canlanma tüm ülkede hissedilecektir.
Sayın milletvekilleri, Mersin'imizin en önemli ihracat kalemlerinden biri olan limonun ihracatı geçtiğimiz günlerde izne bağlandı. Çiftçilerimizle sürekli konuşuyoruz. İhracat izni almış olan üç dört şirketten bahsediyorlar. Kim bu şirketler?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Tamamlıyorum. Teşekkür ederim Başkanım.
Bu şirketler, üreticinin elindeki limonu yok pahasına almaya kalkarsa buna kim dur diyecek? İthalattan rant sağlandığı yetmedi, şimdi sıra ihracattan rant sağlamaya mı geldi? Çiftçimiz tüm emeğini ortaya koyuyor, hasat zamanı kâr etmeyi beklerken borç sahibi oluyor, bunu defalarca söyledik. Kilosunu 5,5 liraya mal etti, ihracatı durdu, şimdi bu limonları 4,5 liraya alan çıkmıyor. Devlet olarak, limon alışında insaflı bir tavan fiyatı belirleyin ve alın, sonra da satın; gerekiyorsa satılamayan limonları da halka kolonya gibi dağıtın. Buradan corona zenginleri yaratmayın. Çiftçimizi tarlasına gömmeyin.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)