GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:84
Tarih:13.04.2020

MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, corona virüsü sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, tedavi görenlere acil şifalar diliyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi 70 maddeden oluşmakta olup, 11 kanun üzerinde değişiklik içermektedir. Esasen Ceza İnfaz Kanunu'nda yapılacak değişikliklerle, toplumda kanayan bir yara olan ve içinde bulunduğumuz günlerde corona virüsü sebebiyle cezaevinde yatan mahkûmların bir kısmının infaz kanununda yapılacak değişikliklerle tahliyesinin sağlanması ve cezaevlerindeki yoğunluğun azaltılması hedeflenmiştir.

Bu konudaki ilk teklif Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirilmiştir.

Ceza infazındaki amaç, suçun karşılığının ödenmesi, suçlunun toplumdan, toplumun da suçludan korunması, suçlunun bu süreçte eğitilerek topluma yeniden kazandırılmasıdır. Mahpusların yalnızca cezaevlerindeki durumları değil, tahliye sonrası yaşamları da onların topluma üretken bir birey olarak kazandırılması anlamında infazın konuları arasında kabul edilmesi gerekmektedir.

Bilindiği üzere, ülkemizde yasaların kabul ve değişiklik tarihleri üzerinden geçen süre, toplumsal ve teknolojik gelişmeler nedeniyle ihtiyaçları karşılayamamaları ve hukuk reformunun yapılması gerekliliği uzun süre tartışılmıştır. İhtiyaçlar ve teknolojik gelişmeler nedeniyle mevzuatımızda birçok değişiklik yapılmıştır. En çok eleştirilen husus ise ceza ve infaz hukuku mevzuatımız olmuştur. Ayrıca, cezaevlerinin yapısı en çok eleştirilen hususların başında gelmiştir. Çok sayıda mahpusun bir arada kalma zorunluğu, fiziki mekânların olumsuzluğu, personel yetersizliği, eğitim eksikliği, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler için suçluluk okulu işlevi yaptığı, devlet güvencesinde olması gereken mahpusun başta yaşam hakkı olmak üzere tüm insan haklarının bir kısım mahpusların insafına kaldığı birçok cezaevinin devlet denetiminde olmadığı görüşleri ileri sürülmüştür. İleri sürülen eleştirilerin birçoğu afaki olmakla birlikte, haklı eleştirilerin de olması yadsınamaz bir gerçektir. Bunun sonucu olarak infaz hukuku alanında birçok iyileştirme yapılmıştır.

Ceza hukuku ile infaz hukuku arasında kopmaz bir bağ vardır. Ceza sistemi ne kadar demokratik ise infaz sistemi de o kadar demokratik olacağından, yasa koyucu ceza hukuku alanında reform seviyesinde birçok değişiklik yapmış, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nu kabul etmiş ve buna uyumlu olması açısından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu yasalaşmıştır. İnfaz hukukunu, yasal olarak kesinleşmiş ceza ve güvenlik tedbirleri ile soruşturma ve kovuşturma aşamasında mahkemece verilen koruma tedbirlerinin yerine getirilmesinin esas ve usulleri, hükümlü ve tutukluların hakları, yükümlülükleri, ödülleri, disipline aykırı eylemlerine uygulanacak yaptırımları, ceza infaz kurumlarının yönetimi, denetimi ile hükümlü ve tutuklu hakkında gerçekleştirilen eylem ve işlemlere karşı başvurulacak yasa yolunu düzenleyen bir hukuk disiplini şeklinde tanımlamak mümkündür. Mülga 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un yürürlüğe girdiği 16/7/1965 tarihine kadar müstakil bir ceza infaz kanunumuz olmayıp, Türk Ceza Kanunu ve ceza usulü içerisine serpiştirilmiş, infaza müteallik birkaç kanun maddesiyle cezaların infazı gerçekleştirilmekteydi. Hükümlü ve tutuklu hakları ve ödevleri alanında kanunlaşmaya gidilmemiş, Adalet Bakanlığının çıkardığı yönetmelik ve genelgelerle uygulamaya yön verilmekteydi. 01/6/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'la, denetimli serbestlik tedbirleriyle maddi ceza hukuku yönü de bulunan sınırlı birkaç müessese dışında infaz hukukuna ilişkin tüm konularda düzenleme yapılmıştır. 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu'yla, infaz hukukuna ilişkin bir kısım müesseseler düzenlenmiş, kanunun uygulamasını göstermek amacıyla çıkarılan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük ve çeşitli konularda çıkarılan yönetmeliklerle infaz hukuku mevzuatı tamamlanmaya çalışılmıştır. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'undaki "Temel amaç" başlığı altındaki 3'üncü maddesinde, "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır." denilerek, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazının gözetilerek, amacın hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici tedbirlerle toplumu suça karşı korumak, hükümlünün sosyalleşmesi sağlanarak, üretken, mevzuata ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan ve yaşama uyumlu olmasını sağlamak olduğunu belirtilmiştir. İşlediği suçla toplumla uyumda sorunlu olduğu anlaşılan hükümlünün yeniden topluma kazandırılması hedeflenmeden toplumdan tecrit edilmekle yetinilmesinin, hem hükümlü hem de içinde yaşadığı toplum açısından daha olumsuz sonuçlara yol açtığı görülmüştür. Cezanın infazındaki amacın sağlanması için, hükümlü, ceza infaz kurumunda bulunduğu dönemde sosyalleşmesini sağlayacak eğitim programlarına tabi tutulduğu gibi, ceza infaz kurumundan salıverildikten sonra bir süre denetim ve kontrol altında tutularak topluma uyumlu bir yaşama kavuşturulması sağlanmaya çalışılmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve özel ceza yasalarında düzenlenen suçun işlenmesi karşılığında verilen, yaptırım olarak tanımlanan ceza, infaz hukukunun temel konusudur.

Cezaevlerinde mahpusluğun etkili olarak icra edilebilmesi ve hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezanın infazı için, bazı insanların kişisel özgürlüğünün kısıtlandığı, çalıştırıldıkları ve eğitildikleri devlet binaları anlaşılır. Bu nedenle, özgürlükten yoksun bırakan ceza yaptırımları sadece icra edilmez; bilakis, infaz da edilir. Bunun için, ceza infaz kavramının sadece hürriyeti bağlayıcı cezalara uygulanması üzerine geniş ölçüde birlik mevcuttur. Emniyet tedbirlerinin yerine getirilmesi de infaz kavramının içine girdiği kuşkusuzdur.

Önümüzdeki infaz kanunu teklifinde yapılan değişikliklerle, öncelikle, koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik hükümleri yeniden düzenlenmiş olup bu düzenlemelerle, 1/4/2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, istisna tutulan bazı suçlar hariç bir yıl olarak uygulanan denetimli serbestlik süresi üç yıla çıkartılmıştır. Denetimli serbestlikten yararlanamayacak suçlar açıkça kanun metninde sayılmıştır. Kasten adam öldürme, altsoya veya üstsoya karşı işlenen kasten yaralama, neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yargılama ve özellikle Türk Ceza Kanunu'nun 87'nci maddesinin (d) bendinde belirtilen yüzde sabit eser bırakacak şekilde yaralamalar yani toplumdaki deyimiyle yüze kezzap atma gibi yüzde meydana gelecek yaralamalar, işkence, eziyet, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar, özel hayatın gizliliğine karşı işlenen suçlar, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçu ve devlet güvenliğine, anayasal düzene, millî savunmaya, devlet sırlarına karşı işlenen suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar bu denetimli serbestlik indirimden faydalanamayacaktır; bu konu açık ve nettir.

Yine, kanun teklifiyle yapılan değişikliklerle, koşullu salıverilmede ceza infaz oranları belirlenmiş olup, süreli hapis cezaları için 2/3 olan oran 1/2 olarak değiştirilmektedir. Kanuna eklenen istisnalar açıkça belirtilmiş olup, kasten öldürme, işkence, cinsel saldırı, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz suçlarından ceza alanlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan ceza alan çocuklar, devlet sırlarına karşı işlenen suçlar, casusluk suçları, suç işleme amacıyla örgüt kurma suçundan mahkûm olan çocuklar, terörle mücadele kapsamına giren çocuklar, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile mükerrerler açısından bu infaz 2/3 olarak uygulanacaktır.

Yine, koşullu salıvermede açıkça belirtilen istisnalar ile Türk Ceza Kanunu'nun 102'nci maddesini içeren cinsel saldırıdan, 103'üncü maddesindeki çocukların cinsel istismarından, 104'üncü maddesi (2)'nci ve (3)'üncü fıkrasında tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişkiden, 188'inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticaretinden mahkûm olanlar ile terör suçundan mahkûm olanların cezaları 3/4 olarak uygulanacaktır.

Önümüzdeki kanun teklifinin 58'inci maddesiyle yapılan değişiklikle, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu'nun 14'üncü maddesindeki hükümlünün ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek ve zanaatı yapmaktan yasaklanma cezasının yerine getirilmesi hususundaki yetki kanunen ortadan kaldırılmış bulunmaktadır.

Yine, önümüzdeki kanun teklifinin 59'uncu maddesiyle yapılan değişiklikle, 5402 sayılı Kanun'un 15'inci maddesinde, mahkûmun tahliyesi sonrasında görevler sayılırken yetkili hâkimin infaz hâkimi olduğu açıkça belirtilmiş olup diğer hâkimlerin bu konuda yetkili olmadığı açıklığa kavuşturulmuştur.

Teklifin 60'ıncı maddesiyle yapılan değişiklikle, hükümlünün tahliyesi sonrasında izlenebilmesinin, gözetiminin ve denetiminin elektronik cihazlarla yapı la cağı belirtilmiş olup, bu, toplumda "elektronik kelepçe" olarak bilinen yöntemle yapılmaktadır. Bu cihazın her zaman bulunmaması infaz denetiminin yapılmasına zafiyet yaratmakta olup, bu maddeyle, hükümlünün rızası alınmak koşuluyla kendisine ait elektronik cihazlarla da bu denetimin yapılabileceği kanunlaştırılmış olmaktadır.

Kanun teklifinin 61'inci maddesiyle yapılan değişiklikle, Denetimli Serbestlik Kanunu'nun 26'ncı maddesine bir fıkra eklenmiş, Özellikle muhtaç durumda olduğu tespit edilen hükümlülerin kamuya yararlı bir işte ücretsiz çalışma yükümlülüğünü yerine getirirken mutat vasıtayla yaptıkları yol ve giderin denetimli serbestlik bütçesinden sağlanacağı, iaşe giderinin ise çalıştırdıkları kurum bütçesinden karşılanacağı kanunla hüküm altına alınmış olacaktır.

Yine, teklifin 62'nci maddesiyle yapılan değişikle, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 3'üncü maddesine hüküm eklenerek kaçakçılık suçlarına ilişkin ceza belirlenirken, suça konu eşyanın değerinin fahiş olması hâlinde verilecek cezanın 1 katına kadar artırılacağı belirtilmişken; suça konu kaçak eşyanın değerinin hafif veya pek hafif olması durumunda cezada indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Yapılan bu değişiklikle, suça konu eşyanın değerinin düşük olması durumunda cezanın 1/3'e kadar indirileceği açıkça belirtilmiş olup, kanundaki bu eksiklik çeşitli mağduriyetlere sebebiyet verdiğinden bu durum, kanun maddesi olarak eklenip mağduriyetlerin önüne geçilecektir.

Teklifin 63'üncü maddesiyle yapılan bir değişikle, Kaçakçılık Kanunu 5'inci maddesinin ikinci fıkrasında bir eksiklik olan, kaçakçılık suçlarını işleyen sanığa etkin pişmanlık göstererek gümrüklenmiş değerinin 2 katının devlet hazinesine ödenmesi durumunda, soruşturma evresi sona erinceye kadar verilecek cezada 1/2 yani yarı oranlı indirim yapılacağı öngörülmüştür.

Teklifin bu maddesi yapılırken uygulamada birtakım eşitsizlikler de göz önüne alınmış, özellikle bu maddede, güneydoğuda ve doğuda birçok insanın mağduriyeti göz önüne alındığında, bir ihtar yapılmamış olması ve küçük miktarlarda kaçak eşya, sigara gibi veya alkol gibi ürünlerin yakalanması durumunda birçok insanın mağduriyetine sebebiyet vermekteydi. Bu anlamda bunun madde olarak eklenmesi olumludur.

Dava açıldıktan sonra ve kovuşturma evresi geçildikten sonra bu paranın ödenmesi durumunda 1/3 oranında indirim yapılacağı açıkça belirtilmiş olup, daha önce kanunda bir eksiklik olan, şüphelinin etkin pişmanlıktan yararlanmak üzere cumhuriyet başsavcılığına başvurusu gerekmekte olup, lehine olan kanun maddesinden yararlanmak üzere cumhuriyet savcısına bir uyarı görevi verilmemiştir. Diğer bir deyişle, cumhuriyet savcısının, ihtar yoluyla, etkin pişmanlığı gereği ödeme yapıp yapmayacağını sorma hususu bulunmamaktadır.

Yapılan bu değişiklikle, soruşturma evresinde cumhuriyet savcısı tarafından etkin pişmanlığa uyup uymayacağı sanığa ihtar etme zorunluluğu getirilmiş olup, bu ihtar yapılmamışsa, bunun, kovuşturma sırasında hâkim tarafından yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

Burada bir hususu belirtmeden geçemeyeceğim: Burada hâkim tarafından yapılan ihtarda indirim 1/3'ken soruşturma aşamasında yapılan ihtarda 1/2 indirimden bahsedilmektedir. Bu indirim oranlarının eşitlik ilkesi gereği eşit bir şekilde uygulanması gerektiği kanaatindeyiz. Uygulamada birçok mağduriyete sebep olan özellikle küçük meblağlarda kaçak eşya bulunduran sanıklara ihtar yapılmaması, yargılama esnasında hâkim tarafından bu eksikliğin giderilmesi bir mağduriyet yaratmaktayken, yapılan düzenlemeyle mağduriyet ortadan kaldırılmış olup ancak bu hak ve mükerrerler yani bu işi meslek hâline getiren şahıslara ve örgütlü olarak bu suçu işleyenlere tanınmamıştır.

Kanun Teklifi 64'üncü maddeyle yapılan bu değişiklikle haklarında hüküm verilmiş olup dosyası infaz aşamasında olan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içerisinde suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin 2 katı kadar parayı devlet hazinesine ödedikleri takdirde, kanunun 5'inci maddesi 2'nci fıkrası (b) bendinde yapılan düzenlemeyle faydalanabileceği, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte kanun kapsamına giren suçlardan dolayı dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunan, kanunla yapılan düzenleme nedeniyle kanunun lehinde değerlendirme yapılması gereken dosyalar açısından mağduriyete sebebiyet verilmemek üzere ilk derece mahkemelerine gönderileceği hüküm altına alınmıştır.

Burada yine bir hususun gözden kaçtığı düşüncesindeyim. Kanun koyucu doksan gün içerisinde bu paranın ödenmesini isterken, bu paranın ödenmesine ilişkin ihtar yapılması hususunda kanuni bir madde dercedilmemiştir; bunun da eklenmesi yani bu ihtarın yapılmasının bir şart olarak bu maddeye eklenmesi durumunun daha olumlu olabileceği düşüncesindeyiz.

Adalet teşkilatı gün geçtikçe büyümekte olup, bu mesleği yapanların profesyonelleşmesi anlamında hukuk mevzuatı içeren okullardan mezun olunması şart hâline gelmiştir. Özellikle gelişen adalet sistemimizde infaz koruma memurluğu, icra müdürlüğü, zabıt kâtipliği, yazı işleri müdürlüğü, denetim memurluğu gibi eğitim gerektirip...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

SERMET ATAY (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

...bundan böyle alınacak personele adalet ve ceza infaz güvenlik hizmetleri programı, lise ve meslek liselerinin adalet alanı ve ilgili mevzuat uyarınca bunlara denkliği kabul edilen programı olan okulların mezunlarına öncelik tanınarak mesleğe kabul edileceği ve yapılacak sınavda Adalet Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak sınav kurulunca yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır.

Ceza İnfaz Kanunu'nda ve diğer kanunlarda yapılan bu değişikliklerin vatanımıza, devletimize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, bu kanun teklifinin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)