GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:14.04.2020

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Tabii, tam televizyon yayın saatinin kapanması yaklaşmışken sataşma adına burayı böyle karşılıklı meşgul ettik. Yani şu ana kadar özellikle teklifle ilgili kayda değer herhangi bir şey de duymadık işin doğrusu ama biz burada yine teklife yönelik, şu anda merak edilen konulara yönelik bazı görüş, düşünce ve değerlendirmelerimizi yapacağız.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin birinci bölümüyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Öncelikle, 16 Mart 2020 tarihinde eğitim öğretim faaliyetlerine ara verilmesiyle birlikte üniversitelerinden, kampüslerinden, yerleşkelerinden, sınıflarından, dersliklerinden, amfilerinden, kantinlerinden, üniversite ortamından, arkadaşlarından uzak kalan 8 milyona yakın evladımızı, öğrencilerimizi, öğrencilerinden uzak kalan, üniversite ortamından, ikliminden uzak kalan öğretim elemanlarımızı da saygıyla selamlıyor ve güzel günlerde, çok kısa sürede bu ortamlarda yeniden buluşmalarını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, beklenmedik bir insanlık felaketiyle karşı karşıya kaldık. Üniversitelerimiz eğitimlerine ara vermek zorunda kaldılar. Yaz dönemi, daha doğrusu bahar dönemi başlamıştı ancak iptal edildi. Yaz aylarında telafi yapılabileceği konusunda üniversitelere yetki verildi, hatta bu teklif içerisinde de benzer durumlarda telafiye yönelik bir düzenleme de söz konusu.

Uzaktan eğitim konusu hepimizin merak ettiği bir konu. Ben de merak ettim, işi ciddiye aldım, karşınıza hiç olmazsa bu konuyla ilgili biraz bilgi sahibi olarak geleyim istedim. Bazı üniversite rektörlerini aradım, YÖK yetkililerini, üst düzey yöneticilerini aradım, öğrencilerle, öğrenci temsilcileriyle görüştüm. Eğitim faaliyetlerinin, uzaktan eğitim dediğimiz faaliyetlerin nasıl devam ettiğini öğreneyim istedim. Onları da özetle sizinle paylaşmak istiyorum.

Aslında, bu bir uzaktan eğitim değil kavramsal olarak. Uzaktan eğitim çok farklı yani senkronik ortamlarda karşılıklı, interaktif canlı sınıflarda ders yapmayı anlatan, farklı dereceleriyle ifade edilen bir eğitim şekli ama bizim burada konuştuğumuz, üniversitelerin acil durumdan kaynaklanan uzaktan eğitimi için belki de doğru kavram "acil durum uzaktan eğitimi" çünkü bunların çoğu senkronik değil, bunların büyük bir çoğunluğu elektronik ortamı, dijital ortamları kullanıyor ama uzaktan eğitim kavramı değil.

Bu noktadan baktığımızda, aslında YÖK'ün bu konu gündeme geldiğinde, eğitim faaliyetlerine ara verildiğinde bir komisyon kurduğunu görüyoruz ve birçok üniversite öğretim elemanı bu komisyona dâhil edilmiş, konunun uzmanları. Bunların yönlendirmeleriyle hareket edilmiş.

Yine, bu kesintiden önce, Covid-19'dan önce YÖK-Anadolu Üniversitesi bir proje yürütmüşler. Bu projede uzaktan eğitim, "Dijital Çağda Okuryazarlık" adı altında, özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerindeki üniversitelerden 50 bin civarında öğrencinin sertifikasyonu tamamlanmış, öğretim üyeleri de sekiz hafta bu konuda eğitime tabi tutulmuş. Yani öyle bir denk gelmiş ki bu dönemde de hakikaten bunun çok ciddi katkıları, faydaları olmuş.

Değerli arkadaşlar, şu an itibarıyla, öğretim elemanlarımızın fedakârca çalışmaları, kendi evlerinden kendi imkânlarını kullanarak bu eğitime yani dijital ortamda, sanal ortamda eğitime çok ciddi bir şekilde katkı verdiklerini, hem öğrencilerin hem öğretim üyelerinin bu konuda ciddi bir adaptasyon gösterdiklerini bu kısa sorgulamamızda anladık. Dolayısıyla acaba yüzde kaç düzeyinde böyle bir çalışmanın etkisi oldu diye sorduk. Bununla ilgili de Yükseköğretim Kurulu bu hafta bir anket çalışması başlatmış, zannediyorum önümüzdeki hafta bunun sonuçlarını da alacaklar. Dolayısıyla en azından beklenmedik bir durumda "acil durum uzaktan eğitimi" şeklinde ifade edebileceğimiz bu çalışmanın öğrencilerimiz, yükseköğrenimimiz açısından gerçekten takdire şayan olduğunu da ifade etmek gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu teklifte burada tartışılan, Komisyonda tartışılan önemli hususlar da var; söylenecek çok şey var ama bir ikisiyle ilgili de görüş ve düşüncelerimizi ifade etmek istiyoruz, bunları Komisyonda arkadaşlarımız ifade ettiler. "Araştırma görevlisi için 35 yaş üst sınırı daha da artsın." şeklinde talepler, vesaireler oldu ama 35 yaş doçentlik yaşıdır hatta profesörlük yaşıdır. Yani 35 yaşından sonra ya da 35 yaşında araştırma görevlisi, otuz sene üniversitelerde çalışmış bir akademisyen olarak söylüyorum, zaten doğru bir yaklaşım değil.

Değerli arkadaşlar, belki bu vesileyle bir iki hususu da dikkate getirmekte fayda var, YÖK temsilcimiz de galiba burada. Özellikle akademisyenlerin bu teşvikleriyle ilgili, akademik teşvikle ilgili konunun bir daha elden geçirilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum çünkü bu konudan muzdaripler, çok ciddi bir hazırlık yapılması gerekiyor. Yani neredeyse 300-500 liralık bir teşvik ödülü için bir profesörlük dosyası hazırlamak gerekiyor, klasörlerle dolu bir dosya hazırlamak gerekiyor; bu, çok ciddi şekilde bir yük getiriyor. Yani işe fayda-maliyet açısından bakacak olursak teşvik olma niteliğini kaybetmiş, ya kaldırılsın ya da daha cazip bir hâle getirilsin deniliyor.

Değerli milletvekilleri, özellikle burada en fazla gündeme getirilen konulardan biri de disiplin konusu. Tabii ki disiplin konusu yasada her detayıyla düzenlenecek değil; bu, mutlaka bir yönetmelikle daha somut hâle getirilecek ve bu somutluk içerisinde de belli kurullarda muhakkik tayinleriyle, disiplin komisyonlarıyla bunlar hayata geçirilecek. Ama burada bir hususu dikkatlerinize getirerek konuşmamı sonlandırmak istiyorum.

Özellikle meslekten çıkarma konusu, "Terör örgütlerinin propagandasını yapmak, bu örgütlerle eylem birliği içerisinde olmak..." diye devam eden madde, en çok eleştiri konularından biri oldu. Yani ben şunu hemen söyleyeyim ki: Örneğin, özürsüz veya izinsiz olarak yılda yirmi gün işe gelmeyen ihraç edilecek, diğer ihraç maddelerine baktığımızda birçok eylemi ya da suçu söyleyebiliriz; peki, bunlarla öğretim üyeliği sıfatından, daha doğrusu kurumdan ihraç edilecekler, terör örgütünün propagandasını, terör örgütünün yardakçılığını yapanlar üniversitede kalmaya devam mı edecek? Yani dolayısıyla ben, şunu çok açık bir şekilde ifade ediyorum: Böyle öğretim üyeliği yerin dibine batsın. Terör yardakçılığı yapacaksınız, terör propagandası yapacaksınız, devletin aleyhinde çalışacaksınız; bunun adını da "bilimsel özgürlük" koyacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Devam edelim efendim.

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Ben, burada, özellikle disiplin uygulamalarının bir prosedüre tabi olduğunu ve burada, disiplin uygulaması sonucunda ihraç edilen kişilerin, bu ihraçların yargı denetimine tabi olduğu gerçeğini de hatırlatarak böyle bir düzenlemenin gerçekten yerinde olduğunu ifade etmek istiyorum. Burada asıl tehlike, asıl sorun üniversitelerde terörist faaliyetlerin yapılmasıdır, asıl sorun üniversitelerdeki disiplin kurullarının teröristlerin eline geçmesi, onlar tarafından işgal edilmesidir.

Bu vesileyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)