| Konu: | Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 15.04.2020 |
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19 Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun Teklifi'ni görüşüyoruz. Meclisin çok yoğun çalışma günlerinde, infaz yasasını konuştuğumuz sıralarda da coronavirüsle bağlantıları bakımından bu konu esasında detaylı bir biçimde buradaki bütün partiler ve bireyler tarafından değerlendirildi.
Bugün hazırlanması gereken stratejik bir plan olmalı fakat Hükûmetin kamuoyuna sunduğu, bize, Meclise, partilere sunduğu bir stratejik planın olmadığını görüyoruz. Bakın, bugün ben de katıldım Plan ve Bütçe Komisyonunun bu kanun teklifini görüştüğü toplantıya, HDP Komisyon üyesi olan Sayın Garo Paylan ısrarla "Kısa, orta ve uzun vadeli planınız nedir?" diye soru sordu ama birkaç kez sormasına rağmen Bakan Yardımcısının bu soruya verdiği yanıt: "İnanın ki çok çalışıyoruz." Bu bir yanıt değildir, bir Hükûmetin vereceği yanıt "Ya, biz çok çaba harcıyor, çok çalışıyoruz ama bu çalışmadan ne çıkar biz şu an bilmiyoruz." şeklinde olamaz.
Bakın, Hükûmetin aldığı önlemleri göz önünde bulundurursak şunlar çıkıyor karşımıza: Ekonomik İstikrar Kalkanı 100 milyar ama bu 100 milyarın içinde yine sermayeyi kurtarma, yine holdingleri kurtarma operasyonu var. Bir IBAN kampanyası ortaya attılar dillere destan, bunun adı da "dayanışma" oldu. Böylesi zamanlarda bir cumhurbaşkanına düşen görev, bir IBAN açıklamak değildir, bunu asla kabul etmiyoruz. Diğer bir icraat: Belediyelere kayyum atandı. Bir diğer icraat: Belediyelerin hesapları bloke edildi, aşevleri kapatıldı.
Bakın değerli arkadaşlar, buradan defalarca söyledik, dünya büyük bir pandemiyle, büyük bir salgınla karşı karşıya, milyonlarca insanın yaşamını yitirme ihtimalinin yüksek olduğu bir süreçten geçiyoruz. Böylesi bir süreçte merkezî Hükûmete düşen en önemli görev, öncelikle koordinasyonu sağlamak ve tam bir örgüt gibi çalışabilmektir. Yani bugün, merkezî Hükûmet başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere bütün belediyelerle bir koordinasyon içinde yerel yönetimleri bu sürece aktif katacak, aktif bir biçimde katılımını sağlayacak iş yapmalıyken HDP belediyelerine kayyum atama, CHP belediyelerinin dayanışma hesaplarını bloke etme gibi bir ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı, kutuplaştırıcı uygulama görüyoruz. Şu an görüştüğümüz kanun teklifinde önümüze ne geliyor, neyi hedefliyordunuz? Grev ve toplu iş sözleşmesini yasaklamayı. Peki, neden? Madem bu pandemi günlerinde zararları azaltma, pandeminin olumsuz etkilerini azaltmak için böyle bir kanun çıkarıyorsak bunun grevle ne alakası var?
Yine, torba mantığı. Hazır bütün insanlar salgın hastalıkla uğraşırken ben, sendikalara bir operasyon yapayım. Şunu düşünmüyor değiliz: Böylesi bir torbaya acaba bunu öncelikle koymayı nasıl planladınız? Demek ki yarın öbür gün işçiye, emekçiye, memura maaş veremez duruma geleceksiniz. Sendikaları devreden çıkarmak için bu operasyonu yapmaya çalıştınız ama neyse ki bu operasyon muhalefetin ortaya koyduğu tavırla şu an için ötelenmiş durumda. İşten çıkarma yasaklandı, çok iyi, bunu kamuoyuna güzel anlattınız. Peki, bunun arkasından ne gelecek? Onu anlatamadınız.
Bakın, diyorsunuz ki: "İşçiye verilecek ücret 39,24 TL yani bir aylık 1.170 TL." Bununla bir insanın, bir ailenin nasıl yaşayabileceğini düşünüyorsunuz? Bu, doğru değil, yanlış bir yaklaşım. Hane başına bin lira ve bunu bir sefere mahsus olarak vermeyi planlıyorsunuz bu kanunda. Peki, o bin lira bittikten sonra o hane halkı ne yiyecek ne içecek?
Yine, bu kanun teklifine baktığımızda esnaf yok, KOBİ'lere destek yok, işçi, çiftçi, kayıt dışı işçiler yok ama fatura öteleme var. Hangi faturayı öteliyorsunuz? Yine belediyelere dolaylı bir operasyonla, belediyelerin gelirlerini azaltmayı hedefleyen bir yaklaşımla su faturalarını öteliyorsunuz. Oysaki biz, su faturalarını, elektrik faturalarını, doğal gaz faturalarını, bütün faturaları, özellikle, yoksulluk sınırı altında yaşayan insanların ödememesi konusundaki ısrarımızı yinelemek istiyoruz.
Peki, biz HDP olarak bu pandemi sürecinde hangi adımların atılması... Yani "Acil alınacak önlemler neydi?" sorusuna bizlerin de yanıtını şöyle özetlemek isterim: İşten çıkarmalar bir ay boyunca yasaklanmalı. Şimdi, bu yasayla üç ay bu yasaklanıyor, geri kalanı Cumhurbaşkanının insafına bırakılıyor; şayet Cumhurbaşkanının canı istemezse üç ay sonra bu kanun geçerliliğini yitirecek. Temel ihtiyaçlar dışındaki sektörlerdeki faaliyetler, ilk aşama olarak gerçekten uzun bir zaman yani işçi canını hiçe sayan bir şekilde planlanamaz. Bakın, bugün sabah ben taksiyle Meclise geldim. Taksiciyle sohbet ettiğimizde söylediği şey şuydu: "Sabah sekizden gece on ikiye kadar çalışıyoruz ama günde 3 ya da 4 yolcu ya alıyoruz ya almıyoruz."
Bugün, bütün işsizlere, geliri olmayan kadınlara, salgın süresince ülkemizdeki mültecilere, göçmenlere, emeklilere en az 2.500 lira para ödenmek durumundadır, aksi takdirde insanların yaşamını sürdürme ihtimali yoktur. Bakın, çiftçilik yani tarım alanının desteklenmesi, çiftçinin desteklenmesi. Bu, sadece o çiftçinin yaşaması için değil, pandemi zamanında tarıma duyulan ihtiyacın katlanarak karşımıza çıkması... Türkiye bu olanakları iyi kullanabilecek bir altyapıya sahipken iktidar ne yazık ki açıkladığı paketlerle sermayeyi kurtarmaya çalışıyor ama çiftçiyi kalkındırarak, tarımı geliştirerek bu pandemi sürecinde insanlara yeme içme konusunda katkı sağlayacak projelerden uzak davranıyor.
Öğrenciler KYK borçları silinsin istiyor ama ne yazık ki bu Hükûmet öğrencilere diyor ki: "Ben sadece erteleyebilirim." Bakın, Varlık Fonu yine bu kanunda önümüze gelen önemli noktalardan biridir. Varlık Fonunda hedeflenen ne? Bir kere, 2018 yılında denetim ve inceleme raporunu sunmamıştır. Yani oradaki harcamalar nasıl yapılıyor, nereye yapılıyor ne Meclis ne halk ne kamuoyu hiç kimse bilmiyor. Burada yandaş kurtarma var ve tam olarak kanunda şöyle geçiyor: "Zor durumda olan büyük kuruluşları satın alabilecek ya da ortak olabilecek..." diye cümle devam ediyor. Bu yandaş kurtarmadır, halkın parasıyla holdingleri desteklemektir.
Yine, diğer bir harcama kalemi, gene buradan ifade ettik, Irak, Libya, Suriye'de savaşa tam gaz devam. Bakın, bugün Mahmur kampında Türkiye'ye ait olan SİHA'lar 3 kadının yaşamına kastedecek bir bombardıman yaptılar. Neden yapıyorsunuz? "Bu pandemi günlerinde dayanışma, savaş bitsin, silah sussun." dedikçe sizler savaşı, şiddeti, silah kullanımını daha fazla artıran bir hâle gelmiş durumdasınız.
Bakın, bugün, 31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimlerinde AKP iktidarı kaybettiği için pandemi günlerinde belediyelerden rövanş almaya çalışıyor. Az önce bahsettim su faturalarını -devam edeyim- kira alacakları, reklam ve ilan alacaklarını erteliyor, fiilen zaten belediyeler ulaşımdan da bir kazanç sağlayamıyor çünkü insanlar önemli oranda sokağa çıkmıyor. Bu maddi imkânlar ellerinden alınıyor ve sonra şöyle anlatılıyor kamuoyuna: "İller Bankasından kesintilerini üç ay boyunca erteliyoruz." Bu bir destek değil, bu gerçekten ötekileştirme, kutuplaştırma, partizancılık yapmaktır, pandemi günlerine uymayacak yöntemdir bunlar.
Evet, değerli arkadaşlar, küresel salgınla mücadelenin tılsımı sosyal devlettir, sosyal devlet programının uygulanmasıdır. Salgın büyük bir ekonomik buhranı hızlandırmaktadır, doğru ama bu salgın bize şunu da öğretti: Patronsuz hayat devam edebilir, işçisiz hayat devam edemez. Mesela, insansız devlet olamaz, insan ve doğa merkezli devlet olmak zorundadır. "Ekonomi uçuyor." diye Hazine ve Maliye Bakanı propaganda yapıyor, hatta büyüme oranları açıklıyor. Buna gerçekten tabiri caizse kargalar güler ya. Bugün, her aileye bin lira ödeyemeyen, bunu bile taksite bağlamış ve bir sefere bağlamış olan, aileleri parçalara ayırarak böyle bir uygulamayı yapan bir Hükûmet hangi büyümeden bahseder? Ben bunu gerçekten bilemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Şunu da belirtmemiz gerekir ki cezaevinde kalan tutuklu ve hükümlülerle ilgili coronavirüsle mücadele programı meselesi bitmiş bir mesele değildir, bugün bu Meclisin önümüze acil olarak yeniden getirmesi gereken bir meseledir.
21'inci yüzyılda devletler ve iktidarlar aynı kalmayacaktır, coronavirüs bunun önemli göstergelerindendir. Bakın, 19'uncu yüzyılda Marx ne demiş? "İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen onların bilinçleri değildir, maddi koşullar onların bilinçlerini belirler." Bir sorun ortaya çıktığında eş zamanlı olarak çözümleri de tomurcuklanmaya başlar. Bugün bu corona günlerinde bilinçler farklılaşacaktır; bu kaçınılmaz. İşçinin, emekçinin, yoksulun, ezilenin ve sömürülenin lehine yeni tomurcuklar oluşuyor. Bunu siz de sermaye güçleri de çok iyi bilsin. (HDP sıralarından alkışlar)