| Konu: | Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 15.04.2020 |
CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, öncelikle şunun vurgusunu bir kez daha yapmak istiyorum: Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde belki ancak Millî Mücadele günlerinde olmuştur -çok acil savaş günlerinde- belki Kıbrıs müdahalesinde -Kıbrıs Barış Harekâtında- olmuştur; aynı günde teklif metni Komisyon üyelerimize geliyor -bir gün önce ama akşam vakti bir araya geliyoruz; öğleden sonra, bir gün öncesinde- ertesi gün Komisyonumuz toplanıyor; Komisyon bitiriyor konuşmalarını, görüşmelerini, daha Komisyonda görüşmeler devam ederken Meclis Genel Kurulunda gündeme giriyor kanun teklifi, Genel Kurul gündemine alınıyor. Komisyon bitiriyor, Genel Kurulda boşlukta bırakılan bölüm maddeleri tanımlanıyor, konuyor, sıra sayısı falan belirleniyor gibi... Bunların hepsi bir gün içerisinde yapılıyor ve yine bir etki analizi yok değerli arkadaşlar; etki analizi dediğimiz, yani bu torba kanunun kamu harcamalarına, gelir ve giderlere, bütçeye olan etkisi nedir, bunu görmüyoruz; sorarsak belki belli başlı bazı konularda genelgeçer ifadeler sunuluyor.
Şimdi, arkadaşlar, bu böyle olmaz. Yani pandemi diyoruz, dünyada küresel bir salgın var diyoruz, sadece ülkemiz değil bütün dünya ülkeleri bu salgından zarar görüyor, bu salgının derdiyle uğraşıyor şu anda -biz de aynı şekilde- ama bakıyoruz diğer ülkelere, örneğin Fransa "Ben 45 milyar euro önlem paketi açıklıyorum." diyor -kişi başına 669,6 euro- ve bu önlem paketinin içeriğini sunuyor. İngiltere "Ben 400 milyar dolarlık paket açıklıyorum." diyor; 6.097 dolar kişi başına. Almanya diyor ki: "Ben 550 milyar euro paket açıklıyorum, kredi desteği veriyorum." Amerika Birleşik Devletleri "Ben, 1 trilyon dolar veriyorum." diyor; 3.061 dolar kişi başına. İspanya diyor ki: "Ben 200 milyar dolar destek paketi açıklıyorum; bunun 117 milyar doları -bakın, TL falan konuşmuyorum- kamuya, 83 milyar doları özel sektöre ve yıllık millî gelirimin yüzde 20'sine tekabül eden bir kaynak ayırıyorum buna. Yıllık gelirimin yüzde 20'sine tekabül eden bir kaynak ayırıyorum." diyor. Biz ise böyle, ne olduğu belli olmayan, kanunun adı gibi, genelde ifade ettiğimiz torba kanun gibi bir torba paket... Sayın Cumhurbaşkanı 100 milyar TL'lik bir rakamdan bahsetti daha önce, bunun açılımını da yaptı. Burada, bakıyoruz, getirilen teklifin maddelerinde... Aslında bu kanunda "Koronavirüs Salgınının -sadece ekonomik değil, ekonomik adında da geçiyor zaten- Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması..." diyor. Bu salgın, sadece sağlık sektörünü ilgilendiren ve sadece sağlık sektörüyle ilgili alınması gereken önlemleri ortaya koyan bir düzenlemeyi değil, bu salgının topyekûn her sektördeki, her alandaki -sağlık dışında ekonomi sektöründe, sağlık dışında sosyal yaşamda, sağlık dışında kültürel yaşamda- etkilerini de dikkate alıp bu etkilerine karşı topyekûn mücadeleyi de gerektiriyor.
Sayın Uğur Aydemir burada "Sağlık sektöründe ne kadar iyi durumdayız." dedi. Ben de rakamlarla birkaç konuya değinmek istiyorum. Bakın, OECD üyesi ülkelerin ortalaması, 10 bin kişiye düşen yatak sayısı 47, Türkiye'de 28,3; 2020 yılı hedefi de 29,2'ye çıkarmak. 47 ülke arasında 38'inciyiz. Yine, 100 bin kişiye düşen hekim sayısı Türkiye'de 187, OECD ortalaması 340, 2 katı; 2020 hedefimiz de 210'a çıkarmak 187 hekimi. 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı Türkiye'de 301, OECD ortalaması 900; tam 3 katı. Bakın, Almanya, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerden falan bahsetmiyorum, bunların bazıları bizden daha kötü bile olabilir ama OECD ortalaması diyorum. Hemşirede hedefimiz ise 325. 2002'de hastane sayımız 774'tü, on yedi yıl sonra hastane sayımız 928'e çıktı.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ama onların hepsini yeniledik Hocam ya, onları da söyle.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Şimdi, bir de "Performansa dayalı bir sağlık sistemi getiriyoruz." deniliyor. Buna göre, bir hekimin bir günde yaklaşık 72 hastaya bakması bekleniyor performans değerlendirmesi ve kriterlerine göre. Hem de her hastaya beş dakika verse kesintisiz bütün gün boyunca bu hekimin hasta bakması lazım, beş dakikayla sadece.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, sağlık sistemi bu durumdayken, ekonominin durumu da ortadayken çok fazla bir şey beklemiyoruz ama belediyelerin sırtına yüklenen; artı, ücretlinin, işçinin, işinden atılan veya işinden uzaklaştırılıp geliri düşürülen ücretlinin sırtına yüklenen bir pandemi, bir salgın önlem paketi. Bir işçiye diyorsunuz ki: "Kardeşim, sen bitiksin, işten çıkarılırsın veya ücretli izinde sana günlük 39 lirayı reva görüyoruz; al ayda 1.170 liranı, helalühoş olsun." Lütufkâr bir... Niye bu salgının yükü, bedeli, bu ağır yük ücretlinin, işçinin sırtına yükleniyor? Neden?
Değerli arkadaşlar, bakın, İspanya "Ben millî gelirin yüzde 20'sini bu salgınla mücadele için destek paketi olarak ayırıyorum." diyor. Gelin, millî gelirin yüzde 20'sini siz de ayırın ama ücretliyi, işsiz kalanı veya ücretli izne ayırıyorum diyerek mağdur durumda bıraktığınız vatandaşlarımızı bu durumdan kurtarın.
Değerli arkadaşlar, çiftçi bitik. Bu kürsüye gelmeden önce bir üreticiyle konuştum, Torbalı'da bir süt üreticisi. "Ben bitiğim Sayın Vekilim, bittim. Hayvanlarımı satmak istiyorum. Artık haraç mezat bir bedelle elimden çıkardım." diyor. Neden? "Kredi borçlarımı ödeyebilmek için. Artık bu üretimi de bozdum. Bir daha da bu üretime dönemem, bittim." diyor. Değerli arkadaşlar, durum bu.
Siz bu ülkede eğer gıda arzının güvenliğini ve güvencesini sağlayamazsanız; gerek gıda güvencesi gerek gıda güvenliği, her ikisi de çok önemli ama gıda arzında güvenceyi ortaya koyamazsanız... Bu kriz, yarın başka bir kriz, öbür gün bir başka kriz ama kendi topraklarınızda kendi üreticinizle kendi üretiminizi yaparak kendi insanınızın gıda ihtiyacını karşılayamadığınız bir durumda kimse de sizin yüzünüze bakmaz böylesi bir pandemi, böylesi bir küresel salgın durumunda. Bu sefer, açlıkla nasıl mücadele edeceğiz derdine düşeriz ve Türkiye bu durumda, daha da kötüye doğru gidiyor, çiftçinin borçlarını telafi edecek önlemler almadığımız sürece bu durum çok daha vahim bir duruma geliyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, belediyelerin gelirleri olarak bir öz kaynakları vardır, ağırlıklı olarak emlak vergilerinden gelir; ilan, tabela, reklam vergilerinden gelir; işte, efendim, ecrimisilden, oradan buradan birtakım ek gelirleri vardır cüzi miktarda; kira gelirleri vardır veya ceza gelirleri oluşur kesilen cezalara yönelik; bir de merkezî yönetim bütçesinden gelen pay vardır, İller Bankası aracı olur, merkezî yönetim bütçesinden belediyeye aktarılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyursunlar efendim.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Şimdi, siz bu krizin yükünü belediyelerin sırtına yüklemiş durumdasınız değerli arkadaşlar çünkü mayıs ayı vergi ayı, şimdi göreceğiz önümüzdeki ay, belediyelerin ne kadar vergi tahsilatı olacak, tahakkuk-tahsilat oranı ne olacak, bunu göreceğiz; çok düşük kalacak. Çünkü zaten ücretli olan asgari ücretin bile altına, 1.777 liraya mahkûm edilince, esnaf kepenk indirince, sanayici kepenkleri indirip üretimi durdurunca, üretimin de olmadığı bir yerde siz emlak vergisini beklemeyin belediyelerde. Belediyelerin İller Bankasından yani merkezî yönetim bütçesinden alınan geliri eğer bir de kesintiye uğratılırsa borçları nedeniyle, belediyelerin çok ciddi bir gelir sorunu ortaya çıkacak.
Bir yandan da diyorsunuz ki: "Suyu almayın." "Almayacağım." diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyursunlar.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - "Vatandaşa destek verin, mağdur etmeyin." Tabii ki verecek, çünkü belediye belde sakinlerinin mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılayan bir kamu tüzel kişiliğidir. İdari mali özerkliği olduğu için, bütün gücüyle, hem idari hem mali gücüyle kendi belde sakinlerine, vatandaşına azami hizmet verme gayreti içerisindedir, kamu tüzel kişisidir. Devlet, bütün kamu kurumlarıyla -belediyeleri de bunun dışında tutamazsınız- bir bütündür. Bu bütünlüğü bozarsanız ve siyasi birtakım hesaplar üzerinden yerel yönetimleri "benden olan- olmayan" diyerek zor duruma sokacak düzenlemelere doğru giderseniz; belediyelerin bu gelirlerinden mahrum olmasına neden olur ve bu yükü onların sırtına bindirirseniz, bunun cezasını belediyeler çekmez, bunun cezasını vatandaş çeker, halk çeker değerli arkadaşlar. Bunu yapmayın, hiç olmazsa bazı önlemleri -İller Bankasından kesilen payları kaldırın- belediyelerin gelirlerini artırıcı önlemleri alın diyorum, hiç olmazsa geçen yılki gelirini garantileyin diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerimle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)