GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:94
Tarih:03.06.2020

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.

Evet, bugün 3 Haziran ve 3 Haziran 1994 yılında Eş Genel Başkanımız Sayın Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan'ın da aralarında olduğu Adnan Yıldırım ve Hacı Karay'ın da ölüm yıl dönümü. Bu vesileyle onları rahmetle ve minnetle andığımı ifade etmek istiyorum ve bir kez daha Eş Genel Başkanımızın acısını da paylaştığımızı ifade etmek istiyorum.

Geçmişte bu karanlık cinayeti işleyenlerin bir aklı vardı, onlar da güvenlikçi yöntemlerle ülkenin sorunlarını çözmek istiyorlardı. Kürt iş adamlarını katlederek, kontrgerilla masalarında planlar yaparak faili meçhullerle asit kuyularıyla ve türlü işkencelerle Kürt halkını sindirmek istiyorlardı. Sanırım bu yöntemlerden bir ders çıkarmamız gerekiyordu ama bugün baktığımızda iktidar partisinin geçmiş bu acılardan hiçbir ders çıkarmadığını, aksine bütün bunları aratacak yeni uygulamaları da hayata geçirmeye çalıştığını ne yazık ki acıyla izliyoruz. Evet, biz daha demokratik bir ülke için, eşitlik ve özgürlüğün hâkim olduğu bir ülke için mücadele ederken AKP her yerde tekçi zihniyetini bize dayatmaya devam ediyor.

Şimdi, tek adam rejimini 16 Nisan şaibeli referandumuyla geçirdiniz ama size yetmedi, yargıyı tekelleştirip araçsallaştırdınız, yargı eliyle aslında sizin politik olarak muhalifiniz olanları tasfiye ediyorsunuz ve cezaevlerine koyuyorsunuz; ama yetmiyor size. Korkuyorsunuz. Niye korkuyorsunuz? Çünkü on sekiz yıldır bu topraklarda yaşayan herkesin ahını aldınız. On sekiz yıldır zulmediyorsunuz. 18 yıldır ah biriktiriyorsunuz, ve bu nedenle korkuyorsunuz. Korktuğunuz için de daha fazla tereddüt yaşıyor ve daha fazla güvenlikçi politikalara sarılıyorsunuz. Aslında polisi özellikle 15 Temmuz sonrasında oldukça geniş yetkilerle donatmıştınız, yetmemiş; polise, aslında askerde olması gereken olağanüstü teçhizatların alınmasının yolunu açmıştınız ve bütün bunlarla bir şekilde kendinizi koruyacağınızı düşünüyordunuz. Ama bu da size yetmedi, çünkü güvende değilsiniz ve halka dayanmadığınız için, aslında politik olarak, toplumsal olarak meşruiyetinizi yitirdiğiniz için şimdi meşruiyet kaynağınızı askerî zora, aslında bir dikta yönetimine yaslamaya, dayandırmaya çalışıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? İşte, paramiliter güçleri, paramiliter ordunuzu yasal kılıflar içerisine koyarak Türkiye Büyük Millet Meclisine getirip, bekçilik yasası altında ülkeye anlatmaya, yutturmaya çalışıyorsunuz. Peki, kafanızın arkasında ne var? AKP il, ilçe teşkilatlarınızdan topladığınız, gençlik kollarından topladığınız kişilerin eline silah verip onları yasal görevliymiş gibi toplumdaki muhaliflerin ve bu toplumda sizin anlayışınıza uygun yaşamayanların karşısına dikme aklı var. Yani aslında siz her gün "vandallık" diye tırnak içerisinde ifade ettiğiniz o Gezi'nin yeniden olmasından korkuyorsunuz, toplumsal itirazın yükselmesinden korkuyorsunuz. Amerika'daki George Floyd'a gözyaşı döktüğünüzü ifade edip acısını paylaşırken bu ülkedeki yaşanan ihlallerin birebir müsebbibisiniz ve bunu da hiç umursamıyorsunuz. Bakın, 31 Mart gecesi Diyarbakır'da bir ev basıldı; 3 çocuklu bir aile köpeklerin işkencesine maruz kaldı. Bu, işte sizin iktidarınız. Siz bütün bu insanlık karnenizle sadece Türkiye'de değil dünya tarihine şimdiden geçtiniz. Siz Roboski'yi yaptıktan sonra Roboski'nin emrini verenleri, onları taltif eden, onların rütbelerini, konumlarını arttıranlarsınız. Siz, Taybet ananın cenazesini yedi gün yedi gece sokakta tutanlarsınız. Siz, ekmek almaya giden Berkin'i vuranlar, Ceylan Önkol'un parçalarını annesinin eteğinde toplaması zorunda bırakan iktidarsınız. Onun için size güvenmiyoruz. Çok iyi biliyoruz ki siz, bu ülkenin altını dinamitlemeye çalışıyorsunuz, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü, toplumsal düzeni yıkmaya çalışıyorsunuz ve kendi ideolojik kodlarınıza göre yeni bir devlet, yeni bir rejim inşa etmek istiyorsunuz. İşte orada biz devreye giriyoruz. Evet, dün size nasıl direndiysek, bugün de direneceğiz, yarın da direneceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Asla ama asla bu tek adam diktatörlüğünü ilerletmenize ve faşizmi kurumsallaştırmanıza izin vermeyeceğiz değerli arkadaşlar.

Şunu unutmayın, bakın, Trump niye mahzene kaçtı? Eğer halkı tarafından sevilen bir lider olsaydı, halkın bağrına bastığı bir lider olsaydı, o gün gider o göstericilerin yanında durur, onlarla beraber o polisi lanetlerdi ama mahzene kaçtı. Neden? Çünkü suçlu, çünkü haksız, çünkü eziyor, çünkü aslında bir grubun lideri o. Kimin? Sermaye sınıfının. Kimin? Burjuvazinin. Yani halkın lideri değil, halkın temsilcisi değil. Onun için bu örnekten ders çıkarmanızı umuyoruz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - PKK'nin ağababası da o.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - İyi ki PKK var; her şeyi PKK'ye yükleyip ne güzel işin içinden çıkıyorsunuz. Soruların cevabını verin, soruların cevabını. İnsanlar niye ölüyor, niye? Çocuklar niye ölüyor? Bunun cevabını verin. (HDP sıralarından alkışlar)