GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:94
Tarih:03.06.2020

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizi etkisi altına alan bu salgın sürecinde kırk sekiz gün sonra yeniden toplanan Meclisimizde önceliğimiz yeni bir silahlı kolluk gücü kurmak olmamalıydı; önceliğimiz, sayıları 10 milyonu aşan işsizlerimize iş yaratmak, üç aydır kapalı olan esnafımızın ödeyemediği kirasına, stopajına destek çıkmak, doğal afetlerle sarsılan çiftçimize destek olmak, salgınla mücadelenin en ön safındaki sağlık çalışanlarımızın özlük haklarını düzenlemek, Demiryollarında hukuksuzca sürgün edilen demir yolcularımıza sahip çıkmak olmalıydı.

Değerli arkadaşlarım, tabii ki ülkemizde, sokaklarımızda huzur ve güvenlik hepimizin temel arzusu. Bu uğurda görev yaparken şehit düşen kahraman polisimiz, askerimiz ve tüm güvenlik güçlerimizi rahmetle anıyorum. Salgın döneminde sağlığımız için görev yapan, vefa ekiplerinde, yol kontrollerinde 7/24 özveriyle çalışan polisimize, Jandarmamıza minnetimizi ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de güvenliği sağlamanın yolu sadece kırk bir gün eğitimle eline silah vereceğimiz bekçilerden yeni bir silahlı kolluk gücü oluşturmak değildir. Biz bekçilik ve bekçilere karşı değiliz ama objektif kriter olmadan partizanca belirlenecek binlerce bekçinin orantısız güç ve keyfî yetkilerle donatılmasına karşıyız. Bu kanunla, zor ve silah kullanma yetkisi, araç durdurma, kimlik sorma, üst arama yetkisi, gösteri, yürüyüş ve karışıklıklara müdahale yetkisi verilmekte ve tüm bunlar daha kanun bile yokken bekçilerden kaynaklı pek çok kötü muamele, hak ihlali örnekleri ortadayken yapılıyor. İşte, gördük; taşıdıkları üniformanın saygınlığının bilincindeki Emniyet güçlerimizi tenzih ederim ama bu bilinçte olmayan bazı polis ve bekçilerin Çorlu'da, Zeytinburnu'nda, Eyüp'te, Kadıköy'de, Cizre'de vatandaşlarımıza yönelik kabul edilemez darp ve kötü muamele görüntüleri hepimizi derinden incitmişken şimdi bu keyfî ve ölçüsüz yetkiler verilmesini kabul edemiyoruz.

Biliyorsunuz, bu hafta Gezi direnişinin 7'nci yıl dönümü. Özgür, demokratik ve kardeşçe yaşanacak bir ülke hayalini kuran milyonların sesi, Gezi protestolarında yitirdiğimiz gençlerimizi buradan saygıyla anıyorum. Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Berkin Elvan ve pırıl pırıl diğer çocuklarımızı maalesef güvenlik güçlerimizin orantısız güç kullanımı neticesinde kaybettiğimizi hatırlatmak isterim. Biz kayıplarımızdan, yaşanan acılardan ders almalıyız derken, can güvenliğimizi emanet ettiğimiz polisimiz görevini temel hak ve özgürlüklerimizi koruyarak yapmalıdır derken, şimdi sadece kırk bir günlük eğitimle -polislerden bile daha fazla yetkiyle- yeni bir silahlı kolluk getirilmesini özgürlüklerimize, demokrasimize yönelik kaygı verici yeni bir müdahale alanı olarak görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de huzurun, güvenin sağlanması sadece kolluk güçlerinin sayısını 500-600 binlere çıkarmakla olmaz. Huzurun asıl kaynağı refahtır, iştir, aştır. Yoksulluğu, işsizliği, gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırmalıyız ama yüce Meclise getirdiklerinize bir bakalım. Bir yanda eğitimsiz ve silahlı bir yeni kolluk gücü kuruyorsunuz diğer yanda ülkenin ve vatandaşların menfaatlerini her şeyden üstün gören barolarımızı, meslek odalarımızı susturacak yasalar hazırlığındasınız. Daha dün iktidar partisinin sözcüsü "Gayriresmî olarak barolarla temaslarımız oldu. Meclis tatile girmeden kanunu çıkarmak istiyoruz." diyor. Barolar ise "Böyle bir görüşme yok." diyor. Kimle neyi görüştünüz, derhâl açıklanmalıdır. Salgınla mücadele eden Türkiye'nin gündemi yurttaşın temel hak ve özgürlüklerini koruyan barolarımızı bölmek, kutuplaştırmak, etkisizleştirmek olmamalıdır. Avukatlar yargının kurucu unsurudur. Avukatlık Kanunu'yla düzenlenen hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak görevi barolara çağdaş hukuk devletinin hâkim kılınması rolünü de vermektedir.

Türkiye'de avukatların, baroların çözüm bekleyen onlarca sorunu var. Bir yanda bağımsızlığını yitiren yargının içinde adalet arama mücadelesi veriyorlar, diğer yanda adliyeler kapalı ve üç aydır ekonomik sıkıntı içindeki avukatlar hiçbir destek görmedi. Niteliksiz hukuk fakülteleri ve çağdaş hukuk eğitimine olan ihtiyaç ortada. Tüm bunlar çözüm beklerken baroları işlevsiz kılacak, yurttaşların hak ve özgürlerinin barolar tarafından korunmasını engelleyecek oldu bittilere biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna kadar direneceğiz.

Diğer yandan değerli arkadaşlarım, benzer bir başka darbe de akademik meslek odalarına vurulmak isteniyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine kayıtlı bir mühendis olarak odalarımızın Anayasa ve 6235 sayılı TMMOB Kanunu'yla düzenlenmiş kamusal mesleki denetim yetkililerinin ortadan kaldırılması ve iktidarın vesayeti altına alınması girişimlerini kabul edilemez buluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Meslek kuruluşlarının kamusal görevini yerine getirmesi, ancak iktidara tabi olmadan, baskı altında kalmadan, yalnızca bilimsel gereklilik ve kamunun menfaatini göz önünde tutarak faaliyet yapmasıyla olanaklıdır. TMMOB demek kentlerin, kıyıların, ormanların, doğal yaşam alanlarımızın güvencesi demektir. TMMOB, Atatürk Orman Çiftliği'ni, Alpu Ovası'nı, Salda Gölü'nü, Olimpos'u, Fırtına Vadisi'ni, Munzur'u yok etmek, Kaz Dağları'nı dümdüz etmek isteyenlere karşı verilen mücadeledir. Odaların mesleki denetim süreci dışına çıkarılmasının sonucu bellidir. Doğal kaynaklarımız, yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz, tarihî ve kültürel mirasımız kuralsız ve kontrolsüz talan edilecektir. Barolara, TMMOB'a yapılacak Anayasa'ya aykırı müdahaleler hem demokrasimize hem de ülkemize kaybettirecektir.

Son söz olarak, on binlerce yeni silahlı ama eğitimsiz bekçi alarak; sivil toplumu, odalarımızı, barolarımızı susturarak Türkiye'de huzur, güven, refah sağlanamaz. Ülkemizi ve yurttaşlarımızı bu otoriter anlayışla, bu baskılarla nefes alamaz duruma getirmeyin diyoruz. Çıkış daha fazla demokrasidir, daha fazla hukuk devletidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)