GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:97
Tarih:10.06.2020

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Meclis söze ve demokratik protesto hakkına karşı şiddetle karşılık veren bir yer midir? Maalesef öyledir. Ben buradaki deneyimlerimde birçok kez bunu gördüm. Ama bunun arkasından şöyle bir şey de oluyor: Aynı zamanda o şiddet görüntüleri içerisinde, genellikle böyle fotoğraflara baktığınızda bir grup erkeğin kümelendiğini, kadınların geride kaldığını görüyorsunuz ve aynı zamanda da ciddi olarak bu ara verildiği zaman olduğu için tutanaklara da geçmeyen ve burada aslında geçsin diye, evet, "anamıza avradımıza" diyerek küfrediliyor. Yani buna hiçbirinizin hakkı yok. Gerçekten bunu hiçbir şekilde kabul etmediğimizi ve ondan sonra da kendi adrenalinizi yükseltip, arkasından da sakinleyip hoşbeş etmenizi de kabul etmediğimizi buradan ifade etmek isterim. Yani biz kadınlar olarak da ayrıca o şiddet görüntülerinin dışında tekrar şiddete uğruyoruz, sizin ettiğiniz küfürler yüzünden.

İkinci bir konu: Dün akşam 9'uncu maddede konuşma hakkım vardı ve bu teklifin en önemli maddelerinden biri, bekçilere silah kullanma yetkisinin verilmesini düzenleyen madde ve bu hakkım gasbedildi burada. Bu incelikle yapılan bir şey değil bence çünkü protesto başka bir şeydir ama muhalefetin konuşmasını engellemek, o hakkı gasbetmek başka bir şeydir ve bunu bütün kamuoyunun bilmesini istiyorum. Bu nasıl yapıldı? Açıkça yalan beyanda bulunan bir İçişleri Komisyonu var burada, resmen yalan beyanda bulundunuz. Yani bizim bekçilere silah yetkisi verilmemesi üzerine önergemize katıldığınızı söylediniz, ondan sonrasında da oylamada o maddeye yani yetki verilmesine "evet" verdiniz. Böyle bir şey olmaz. Bunun adı incelik falan değil, bunun adı İç Tüzük'e uymak falan değil, gerçekten yalan beyanda bulunmak. Bunları belirtmek isterim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, salgın günlerinde toplumun Meclise ihtiyacı vardır; insanlar işlerini kaybediyor, maaşlarını alamıyor, tüm dünyayı etkileyen bir salgınla karşı karşıyayız. Meclisin çalışması gerekiyor dedik ve Meclis çalışmaya başladığında ilk görüştüğümüz şey ne oldu? Bekçilerle ilgili yasa teklifi. Şimdi, sormak istiyorum gerçekten: Salgın sırasında siz bir vatandaşın çıkıp da "Ülkede polis, asker yeterli değil, bize acil bekçi lazım." dediğini duydunuz mu? Ya da bekçilerle ilgili bu yasanın işsizliğe faydası var mı sizce, bunun için mi getiriyorsunuz? Yurttaşlar geçim sıkıntısını, sağlıkları konusunda endişelerini konuşurlarken sizce bekçilere silah verilmesini mi konuşuyorlar? Hayır. Siz ülkenin gündeminden tamamen farklı bir yerdesiniz çünkü halkın değil, halka rağmen iktidarın selameti artık tek önemli meseleniz.

Evet, biz bunu niye getirdiğinizi birçok kez ifade ettik. AKP, MHP kadrolarından oluşan maaşlı bir kitle yaratmak istiyorsunuz. Yurttaşların iktidardan duyduğu hoşnutsuzluk arttıkça her gün yeni bir baskı ve denetim mekanizması üretiyorsunuz ve AKP'nin güvenlik paradigması bütün yurttaşlar için en büyük güvenlik sorunlarından biri hâlini aldı; toplum açıkça militarize ediliyor ve karşıtlıklar, kutuplaşmalar yaratılıyor, silahlanma teşvik ediliyor ve bütün bunlar aslında bizlerin kamu kaynakları kullanılarak yapılıyor. Bugüne kadar izlenen güvenlik siyaseti toplumda gerçekten huzur hissinin oluşmasına katkı sağladı mı? Eğer öyle olsaydı herhâlde en güvenli bölgeler Kürtlerin yaşadığı yerler olurdu.

Diğer yandan, hâlen kadına yönelik şiddet konusunda uzmanlaşmış kolluk birimleri yok ve siz eğitimsiz bu kitleyi yeniden, belki de bir "ahlak zabıtası" şeklinde toplumun üzerine salacaksınız ve bu yetkiyi veriyorsunuz. Oysa bizim asıl konuşmamız gereken polisin yetkilerinin sınırlandırılması ve ısrarla başvurulan antidemokratik uygulamalara son verilmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, bu, yeni siyasi hamleniz olarak gözüküyor ama daha önce de dediğim gibi asla yeni değil. Ben buna yeni demenin gerçekten "yeni" sözcüğüne karşı ayıp olacağını düşünüyorum, tamamen eski bir anlayış.

Bu arada, sözlerime son verirken Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Yönetmeliği yayınlandı. Daha önce 9 kişilik bir kurul tarafından oy çokluğuyla verilen ödül kararı artık doğrudan Cumhurbaşkanının onayına sunularak verilecekmiş. Öyle bir noktaya geldiniz ki, hani bir yaşlı general vardı, hatırlarsınız; baş harfleri "K" ve "E" olan; kendisinin ressam olduğunu düşünüyordu ve Picasso'nun resimlerine bakıp "Ben ondan daha iyisini yaparım." diyordu. Şimdi, sanıyorum artık sanata da el attınız; hayırlı olsun!

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)