GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:98
Tarih:11.06.2020

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Şüphesiz ki rekabet, rekabet hukuku ve bu hukukun uygulanmasından sorumlu Rekabet Kurumu ekonomimiz açısından çok önemlidir. Kanunun gerekçesinde de Avrupa Birliğiyle uyumlu bir rekabet hukuku getirileceğinden bahsedilmekte ancak içine baktığınızda bu metin AB standartlarından bizi, Rekabet Kurumunu, rekabet hukukunu daha da uzaklaştıran bir mahiyettedir. Tabii, bu, bizler için yeni bir durum değil çünkü sağlıklı rekabet koşullarının oluşmasının birinci şartı Türkiye'nin bir hukuk devleti olmasıdır, güçler ayrılığına, hesap verebilirliğe dayalı bir demokrasi olmasıdır ama maalesef bu noktadan çok uzaktayız. Halk iradesiyle seçilmiş, aralarında İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu'nun da bulunduğu parlamenterlerin milletvekillikleri düşürülüp cezaevine yollanıyorlarsa, aylarca, yıllarca cezaevinde tutuluyorlarsa, televizyonlar, gazeteler, haber siteleri sansürle, ambargoyla susturuluyorsa, hepimizin haber alma hakkımızın güvencesi olan gazeteciler cezaevlerinde aylarca, yıllarca tutuluyorsa biz burada hangi kanunu çıkarırsak çıkaralım, ne konuşursak konuşalım hiçbir anlamı yoktur, Avrupa Birliğine bir milim dahi yaklaşamayız.

Burada size yanımdaki bir resmi göstereceğim; bu, şu anda Ankara Adliyesinde hâkim sorgusu altındaki 2 gazetecinin fotoğrafı. Şu anda biz burada "Avrupa Birliğine yaklaşacağız." derken 2 gazeteci sadece konuştukları için, kendilerini arayanlarla konuştukları için sabah baskınlarıyla evlerinden gözaltına alındılar, dört gün gözaltında tutuldular, hâlâ gözaltındalar, önce savcının, şimdi de sorgu hâkiminin karşısındalar.

Oda TV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız ve Tele1 Ankara Temsilcisi İsmail Dükel şu anda sorgudalar. Askerî casuslukla suçlanıyorlardı ama hem Müyesser'i hem de İsmail'i yakından tanıyanlar onların casuslukla uzaktan yakından ilgileri olmayan, mesleklerine ve vatanlarına âşık 2 haber emekçisi olduğunu bilirler. Nitekim savcılık ifadesi sonrasında askerî casusluk suçlamasının düştüğünü ve gizli bilgilerin açıklanması suçlamasıyla hâkim karşısına çıktıklarını öğreniyoruz.

İddialardan anlıyoruz ki birisi onları aramış. Değerli arkadaşlarım, gazeteci herkesi arar, herkesle de konuşur; haberini ancak böyle yapabilir. Aramıyorsa, konuşmuyorsa işini eksik yapıyor demektir. Gazetecinin haber kaynaklarıyla konuşması asla suç değildir. Bu görüşmeler sonrasında gazeteci haber değeri olduğuna, halkın bilgilenme ihtiyacının karşılanacağına kanaat getirirse haberini yapar. Burada yapılmış bir haber bile yokken 2 gazeteci sabah baskınıyla ailelerinin önünde evlerinden alınıyor, dört gün gözaltına alınıyor, askerî casuslukla suçlanıyor. Bunlar, bizi, bırakın Avrupa'ya yakınlaştırmayı mevcut konumumuzdan daha da geri götürmekte. İşte, bu nedenle Türkiye, basın özgürlüğünde dünya sonuncusu, işte bu nedenle hukukun üstünlüğünde dünya sonuncusu.

Öte yandan değerli arkadaşlarım, eğer ille de bir yerde casusluk arayacaksanız, o zaman Türkiye Cumhuriyeti'nin kozmik odasına girenlere ve onların siyasi destekçilerine bakacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum: Artık haberden terör, gazeteciden terörist üretmekten vazgeçin; eski FETÖ taktikleriyle uydurma yeni davalar yaratarak gazetecileri zindanlara atmaktan vazgeçin.

Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu Ergenekon kumpaslarında aylarca Silivri'de yatırıldılar, şimdi üç aydır yine aynı zindandalar Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Ferhat Çelik, Aydın Keser'le birlikte. Müyesser Yıldız bir yıl haksız hukuksuz yatırıldı Ergenekon kumpaslarında, bugün yine tutuklanması isteniyor. Oda TV on yıl sonra yine hedefte; gerçek habercilik yapan Tele1, Halk TV sürekli hedefte. Yaptığımız yargı reformlarına rağmen Cumhuriyet'e, Sözcü'ye, Birgün'e, Evrensel'e ve yüzlerce gazeteciye yönelik sindirme, yıldırma, korkutma davaları sürmekte ama ne yaparsanız yapın, ne kadar korkutmaya, sindirmeye çalışırsanız çalışın Müesserler, İsmailler, Barışlar yine haber yapmaya, yine bu halka gerçekleri anlatmaya devam edecek.

Değerli arkadaşlarım, Rekabet Kanunu'ndan bahsederken medyada rekabetin adım adım yok edilmesinden bahsetmemek olmaz. Türkiye'de basın özgürlüğünün önündeki temel engellerden biri de budur. Diyebilirsiniz ki "Rekabet yok mu? İşte farklı farklı gruplar var."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Sayın Başkan, bitireceğim.

BAŞKAN - Buyursunlar.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Baktığınızda, o grupların hepsinin bir bütün olarak bir tekelin, bir kartelin parçası olduğunu görüyorsunuz. O tekel de tek adam iktidarıdır. Bu grupların tümü iktidarla çıkar ilişkisi içindedir. Ülkenin en büyük 40 medya kuruluşunun sahipleri inşaat, enerji, madencilik ve turizm sektörlerinde iş yapıyor, hepsi devletle iş yapıyor. En çok okunan 10 gazeteden 9'u yine Hükûmetle ilişki içinde olan şirketlere ait. Sonuç: Baktığınızda gazetelerin birkaç istisna dışında neredeyse tamamı aynı manşetlerle çıkmakta, televizyonlar aynı haberlerle yayın yapmakta. Tüm gazeteleri sadece tek bir şirketin dağıtmakta olması bile yine haber alma hakkımız açısından tehdit içermektedir. Bir yandan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan "Biz, daha özgür, daha çoğulcu bir Türkiye, tüm fikirlerin temsil edildiği bir basın arzuluyoruz." diyor, diğer yandan medyanın yüzde 95'i saray etkisinde yönetilmekte.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Son cümlelerim, selamlama cümlelerim...

BAŞKAN - Buyursunlar.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Bu ülkede basın özgürlüğünü, medyada hür rekabet ortamını sağlayamadığımız sürece hangi kanunu çıkarırsak çıkaralım ne rekabet hukukunu sağlayabiliriz ne Avrupa standartlarını yakalayabiliriz. Çözüm gazeteciyi, siyasetçiyi cezaevine koymaktan vazgeçmekte, çözüm medyada tekelleşmeyi önlemekten geçmektedir. Bir gazetecinin özgürlüğünü yitirmesi hepimizin, 83 milyonun özgürlüğünü yitirmesidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)