| Konu: | Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 16.06.2020 |
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Malumunuz, dün başlayan, Hakkâri'den ve Edirne'den Ankara'ya yürüyüşümüz var, milletvekillerimiz, buradan kendilerine saygılarımızı, sevgilerimizi iletiyoruz.
Bu yürüyüş niye yapılıyor? Çünkü çok fazla spekülasyon oldu, Ömer Çelik, dün, provokasyon, terörizm vesaire böyle birçok suçlamada, ithamda da bulundu fakat müsaadenizle, ben sözü şöyle biraz dolayımlayarak getireyim. George Floyd Amerika'da öldürüldü. Dünyanın her tarafından inanılmaz bir tepki gösterildi. Türkiye'de Sayın Cumhurbaşkanı da bir "tweet" attı, bu vahşeti, bu ırkçılığı kınadığını söyledi; iyi de yaptı. Yalnız, ırkçılık uzakta olunca ırkçılık karşıtı olmak çok kolay oluyor arkadaşlar. Bugün, polis tarafından öldürülen Kemal Kurkut'un mahkemesi vardı, artı -16 Haziran bugün- Berkin Elvan da bir polis kurşunuyla, biliyorsunuz, en nihayetinde öldü. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Müsaade edin... Çıkar, konuşursunuz. Burada ölüm yarıştırmak, tartıştırmak meselesi değil.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Yarıştırma o zaman.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Müsaade edin.
Biz bu yürüyüşü niye yapıyoruz? Bakın, biz bu yürüyüşü, tabii ki cezaevlerindeki eş başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, şu an tutuklu olan binlerce arkadaşımız için yapıyoruz. Kürtlerin kültür, dil, temsiliyet hakları için yapıyoruz. Kürtçe konuştuğu için dayak yiyen ya da öldürülen insanlar için de yapıyoruz fakat biz sadece Kürtler için sokaklarda değiliz. Bakın, örnek vereyim, KHK'yle işten atılan ve "Ağaç kabuğu yesinler." dediğiniz yüz binlerce insan var, onlar için yürüyoruz biraz. Polis ve asker kurşunuyla öldürülen o kadar çok insan var ki Türkiye'de, Dilek Doğan mı desem, Ali El Hamdan mı desem; bunlar için yürüyoruz. Çok fazla insan var cezaevlerinde ölüme terk ettiğiniz insanlar var, siyasi tutsaklar, şu an Türkiye cezaevlerinde 800 bebek var annesiyle orada büyümek zorunda kalan, 1.500 hasta tutsak var, içerideler. İş bulamadığı için intihar eden gençlerimiz var, mesela öğretmen adayı Aydınlı Merve Çavdar vardı, hatırlıyorsunuz güzel kızımızı, intihar etmişti. Mesela çöpten ekmek, kâğıt toplayan insanlar var. Onlar için de yürüyoruz. Talan ettiğiniz doğa için de yürüyoruz, biraz Hasankeyf biraz Kaz Dağları, biraz Cerattepe için yürüyoruz. Bitirdiğiniz tarım sektörünün aç işçileri için de yürüyoruz. Kamyon kasalarında can veren mevsimlik işçiler için, gittikleri yerlerde her türlü ırkçılığa maruz kalan Urfalı, Diyarbakırlı işçiler için de yürüyoruz. Karadeniz'de çay, Çukurova'da pamuk, Diyarbakır'da buğday işçileri için yürüyoruz. Daha iki hafta önce Mardin'de bir toplu mezarda çıkan 40 tane cenaze için yürüyoruz, Türkiye'de haberi bile olmadı. Zaten öyle bir memleket ki kazmayı nereye vursan kömür değil, petrol değil, cenaze fışkırıyor; her taraftan toplu mezarlar, artık Kürt'ün mü, Ermeni'nin mi, Alevi'nin mi bilmiyoruz, Türkiye'de haber bile olmuyor. Kimin için yürüyoruz? Bitlis'ten çalınıp Kilyos'ta kimsesizler mezarlığına en iğrenç yöntemlerle defnedilen insanlar için yürüyoruz. Her türlü hakarete, tehdide maruz kalıp, küfür yiyip... Yakın zamanda olduğu için biliyorsunuz, hepiniz de karşı çıktınız, isim vermeyeceğim, her türlü hakarete maruz kaldığı hâlde, nefes alamamanın ne demek olduğunu çok iyi bilen ama buna rağmen mücadele eden kadınlar için de yürüyoruz, en çok da elleri öpülesi Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri için yürüyoruz. Zapturapt altına aldığınız basın kuruluşları, cezaevlerinde şu an ömür tüketen gazeteciler, yazarlar ve entelektüeller için yürüyoruz. Özgür bir sanat ve adil yargılama için açlık grevlerinde ölen Grup Yorum sanatçıları ve şu an ölmekte olan onların avukatları için yürüyoruz. İbrahim'in cenazesinde, cemevinin içerisinde Alevileri gazlayıp copladığınız için Aleviler için de yürüyoruz. Soma'daki madencilerin yakınları -protesto ettiği için- tekmelendiği için de yürüyoruz. Pespaye ettiğiniz, bir sürü müptezelin kendisini kral hissettiği yargı kurumunun canını yaktığı herkes için yürüyoruz. Demokratik bir Anayasa için, barış için, adalet için, özgürlük için, iş için, ekmek için biz HDP olarak yürüyoruz; mesele bundan ibarettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Zamanım bitti Başkan, müsaadenizle hemen toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın Sayın Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Arkadaşlar, biz bunu yaparken siz ne yapıyorsunuz? Burada AK PARTİ'lilere, size sesleniyorum, bunu bilahare konuşacağım, burada değil, bilahare konuşacağım. Ayasofya meselesi şu an tekrar gündemde ya. Arkadaşlar, ben din âlimi değilim, dindar bir aileden geliyorum. Namaz kılmak isteyen her yerde kılar; bir ağacın gölgesinde de kılar, dışarıda da kılar...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - O zaman camiye de gerek yok!
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Müsaade edin.
Bizim hemen hemen her mahallede üç beş camimiz var, çok şükür, onların birinde kılarız. Yani niyet namaz olsa kılınacak yer olur. Ayasofya meselesi bu önümüzdeki dönem siyasal bir diskur olarak, belli ki yeni birtakım dizaynların yapılacağı bir söylem alanı olmuş durumda.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Hişyar Bey, o bir fethin sembolü; İslam'ın sembolü, fethin sembolü.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Kıymetli arkadaşlar, ya Emevi'de kılamadınız, belki Ayasofya'da kılarsınız, olabilir. (HDP sıralarından alkışlar) Onu yapmayın demeyeceğim, yapın; semboliktir, yapın ama benim size önerim, bu dönem zaten bütün televizyon kanallarınıza her gün konuşan bir Doğu Perinçek var, madem Ayasofya'da namaz kılacaksanız, ilk ezanı da Doğu Perinçek okusun, olsun bitsin, hayırlı olsun size. (HDP sıralarından alkışlar)